Ruhsuz 33

113 9 3
                                    

Mesaisi bittiğinde önlüğünü çıkararak yerine koydu genç kız. Sakin adımlarla kafenin kapısına yöneldi. Dışarı çıktığında serin yaz akşamı havası karşıladı onu. Başındaki şapkayı gözlerine doğru iyice indirdikten sonra her zamanki gibi kafasını öne eğerek yürümeye başladı. Aklındaki bütün düşünceler birbirine girmişti. Her ne kadar istemese de annesi onu ikna etmişti. Her ne kadar istemese de aslında içten içe o kadına anne deme ihtiyacı duyduğunun farkındaydı. Her ne kadar bu durumdan nefret etse de o da bir ailesi olsun istiyordu.

Kendi düşüncelerine öyle gömülmüştü ki hemen yanında yürüyen genç adamı, kolunu omzuna atana kadar fark etmedi. Sol omzuna inen kol onu korkuttuğunda refleksle sağ dirseğini yanındaki bedenin karnına geçirdi. Hemen ardından duraksamadan bir de bacağına tekme attı ve o sırada birkaç adım gerilediği için iki büklüm karnını tutan kişinin Furkan olduğunu fark etti.

"Furkan?" Dedi şaşkınlıkla.

"Tamam da neden dövdün ki şimdi?" Diye hayıflandı Furkan. Melis şapkasını çıkarıp sıkıntıyla saçlarını karıştırdıktan sonra yeniden başına yerleştirdi.

"Sen olduğunu nereden biliyim?" Diye kızdı. "Seslenmek çok mu zor?"

"Seslenmek zor değil de..." Dedi doğrulan Furkan. "Sana duyurmak biraz zor sanırım." İki adımda Melis'in yanına yaklaştı. "Dalgınsın. Ne oldu?" Bu soruyla birdenbire öfkelendi Melis. Yanından çekip gittikten sonra bir daha görünmemişti. Onu önceki gün sabah görmüştü ve gün içinde görmezse akşam mutlaka yanına gelen Furkan efendinin gelmeyeceği tutmuştu.

"Sanane?" Dedikten sonra arkasını dönerek gitmeye yeltenmişti ki Furkan kolundan yakaladı.

"Hey, bekle! Ne dedim ki ben şimdi?" Melis kolundaki ele buz gibi bir bakış gönderdikten sonra mavi gözlerini Furkan'ınkilere çevirdi.

"Şu sıralar bana çok fazla dokunur oldun." Furkan önce Melis'in kolundaki eline sonra da Melis'in yüzüne baktı.

"Rahatsız olmadığını sanıyordum."

"Oluyorum." Derken kolunu hırsla çekti Melis. Tekrar arkasını dönüp ilerlediğinde Furkan derin bir nefes alarak saçlarını karıştırdı. Yeryüzündeki en zor kadına aşık olmak zorunda mıydı?

Melis Furkan'a öfkeliydi. Hem de her şeyden çok. Onun ne halde olacağını umursamadan bırakıp gittiği yetmezmiş gibi bir de iki gün ortalıkta görünmemişti beyefendi. Demek ki her zaman yanımda değilmiş diye düşündü. Özellikle de ihtiyacım olduğunda. Herkes gibi...

Ona en çok ihtiyaç duyduğu anlarda Furkan onu bir kez bile aramamıştı. Her akşam mutlaka arayan, yanına uğrayan Furkan, o acı içinde kıvranırken ortalıkta yoktu. O zaman şimdiden sonra da ona gerek yoktu. Hayatına aldığı her insan zaten acı getirmişken yenisine gerek yoktu.

"Hem zaten yeterince derdim var." Dedi kendi kendine. "Bir yenisini daha eklemeye niyetim yok." Cümlesini tamamlar tamamlamaz arkasını dönüp sokağa göz attı. Boş sokağı görünce daha büyük bir öfke ve hayal kırıklığıyla döndü önüne.  Furkan'ın arkasından geldiğini düşünmüştü. Kabul etmek istemese de bunu ummuştu. Furkan hep gelirdi. Ona kızgın olsa bile, hatta daha bir dakika önce onu kovmuş olsa bile Furkan hep gelmişti.

"Demek buraya kadarmış." Derken yeri dövercesine atmaya başladı adımlarını.

"Kimseye ihtiyacın yok Melis." Dedi kendi kendine. "Hiç olmadı."

Hızlı adımlarla oturduğu apartmana geldiğinde siniri hala geçmemişti. Merdivenleri sessiz ama hızlı adımlarla çıkıp kendi katına ulaştığında şaşkınlıkla durakladı. Furkan kapının önündeki paspasın üzerine oturmuş başını kapıya dayamıştı. Gözleri kapalıydı ve uyuyor gibi görünüyordu. Melis şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırarak yaklaştı.

RUHSUZ (Yeniden)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang