Ruhsuz 27

151 12 7
                                    

Sırtını yasladığı duvar onu üşütüyordu. Sert zeminde oturmaktan tüm vücudu ağrımaya başlamıştı. Kollarındaki ağrıları yok saymaya çalışsa da bu pek mümkün değildi. Alçıların bittiği yerde görünen küçük parmaklarını  birleştirdi ve başka şeyler düşünmeye çalıştı. Etraf karanlık olduğu için gözlerini kapamasına gerek yoktu. Zaman algısını yitirmemek için ona kaç kez ekmek verildiğini hesapladı.

"4." Diye fısıldadı karanlık hücreye. "4 gündür buradayım." Kollarında hissettiği sancıyla yüzünü buruşturdu. Hırsızlıkla suçlanıp geceyi nezarethanede geçirdikten sonra tekrar buraya gönderilmişti. Yediği ağır dayaktan sonra günlerce yerinden kalkamamış, ayağa kalktığında da yeniden kaçmayı denemişti. Fakat kırık olan sağ kolu ona yardımcı olmamıştı. Duvarın üstünden düşmüş ve diğer kolunu da kırmıştı. Şimdi ikisinde de korkunç bir ağrı vardı. Tabiki bu durum canavarın ona ceza vermesine engel değildi. 1 hafta hücre cezası vermişti. Melis ne kadar direnirse dirensin onu buraya kapatıp gitmişlerdi.

"Yarısı bitti." Diye mırıldandı kendi kendine. "Senden korkmuyorum Canavar!" Derken sesi biraz daha yükselmişti. "Ben artık büyüdüm ve senden korkmuyorum." Aslında bunları tekrarlarken sadece 12 yaşındaydı ama yeterince büyüdüğüne ikna etmeye çalışıyordu kendisini.

Hücrenin kapısındaki demir sürgünün çekildiğini duyduğunda başını oraya çevirdi. İçeri dolan ışık loş olsa da, zifiri karanlıkta oturan küçük kızın gözlerini acıtmıştı. Gözlerini yavaşça kırpıştırdı ve kimin geldiğine baktı. Bu sefer Canavar gelmişti.

Küçük kız ürkütücü bir öfkeyle dolu olan gözlerini Canavar'a dikerken yerinden kıpırdamadı. Canavar elinde yarım litrelik bir şişe su ve yarım ekmekle gelip önünde diz çöktü.

"Uslu durduğunu duydum küçük fare. Gelip kendim görmek istedim." Küçük kız cevap vermeden öylece bakmaya devam etti.

"Bana cevap ver." Diye kükredi Canavar.

"Ağrım var." Dedi Melis. "Kolum çok kötü."

"Tamamen senin akılsızlığın." Dedi Canavar umursamaz bir şekilde. "Buradan kaçmayı düşünmemeliydin. Devlet size bir yatak ve sıcak bir yemek imkanı sunuyor. Nankörlük etmenin cezası ağırdır."

"Sıcak yemeklerin içinde her zaman türlü türlü böcekler çıkıyor ve yataklar da taş zeminde yatıyormuşçasına sert. Ayrıca çok fazla dayak var ve sürekli çalışıyoruz." Dedi Melis. Canavarın çatılan kaşları onu ürkütse de belli etmedi ve alaycı bir şekilde gülümsedi.

"Buradan tekrar kaçacağım. Kaçacağım ve kendime insan gibi yaşayabileceğim bir hayat kuraca-" Yediği tokatla yana savrulduğunda cümlesi yarım kalmıştı. Kolunun üstüne düştüğü için şimdi ağrısı 2 katına çıkmıştı. Dişlerini sıkıp yanağını soğuk betona dayadı.

"Senden kurtulacağım." Dedi başını yerden kaldırmadan. "Bir gün hepimiz senden kurtulacağız." Beline yediği tekmeyle sırtı büküldü. Yattığı yerde cenin pozisyonu alarak kendini sonraki darbeye hazırlamaya çalıştı ama tek duyduğu kapının sürgüsüydü. Yattığı yerde yavaşça doğrulup küçük parmaklarıyla belini ovaladı ve alçının üzerinden kolunu tuttu faydası olmayacağını bile bile.

"Fiziksel acı her zaman geçiyor." Dedi kendini ikna etmek istercesine. El yordamıyla çevresinde ekmek ve suyu aramaya koyuldu fakat bulamadı. Bırakmadan gitmiş miydi? Melis tekrar arkasına yaslandığında sinirden neredeyse ağlayacaktı. Gözyaşlarını geri gönderdi. Sorun değildi. Bir gün aç kalırsa ölmezdi sonuçta. Ölürse de sorun değildi. Burası dışında herhangi bir yer daha iyiydi. Sırf bir şeyler yapmış olmak ve soğuktan uyuşan bedenini hareket ettirmek için yavaşça doğruldu ve yürümeye başladı. Hücrenin içi 9 adımdı. Sırtını duvara yaslayarak 8 adım saydı ve geri döndü. 7 adım sayarak volta atmaya başladı. Önünü göremediği için  ancak adımlarını sayarak duvara çarpmaktan kurtulabiliyordu. 7 adım sağa, 7 adım sola.

RUHSUZ (Yeniden)Where stories live. Discover now