Ruhsuz 24

150 15 25
                                    

Üç uzun parça halinde olan tablo tek bir resmi içeriyordu. Açık mavi çiçekler ve mavi bir kelebek. Tablonun, mavi koltuklarla olan uyumu annesinin mavi sevdasını gözler önüne seriyordu. Onun sevdiği tek mavi ise belliydi. Gözlerini diğer duvardaki tabloya çevirdiği sırada babası konuştu.

"İlk kez görüyormuş gibi evi incelemeyi bırakıp cevap vermeye ne dersin?" Furkan derin bir nefes alıp bakışlarını babasının yüzüne çevirdi.

"Lazımdı, aldım." Bu gıcık tavrı yüzünden aralarının bozulacağını biliyordu ama ona Melis'ten bahsedemezdi. En azından şimdilik.

"Neye lazım olduğunu soruyorum." Dediğinde omuz silkti umursamaz bir tavırla Furkan. Ne olmuştu yani birkaç bin liralık eşya aldıysa?

"Eşyaları gönderdiğin eve gidip o evde oturanlarla tanışmamı ister misin? Neydi adı? Melis?"

"Sakın!" Diyerek ayağa fırladı Furkan. "Sakın bunu yapayım deme." Sinirliydi. Çalışanlarının bilgi vermesini anlayabilirdi ama bu kadar ayrıntı... Hayır.

"Otur oğlum." Dedi Kerem Bey. "Adam gibi anlatırsan senden dinlemek tercihimdir, biliyorsun"

"Bir arkadaşın ihtiyacı vardı." Dedi Furkan öfke ve sitem yüklü ses tonuyla. "Ne kadar da büyüttün ya! Ne oldu battık mı iki parça eşya gidince?"

"Mevzu eşya değil oğlum." Dedi Kerem Bey sakin bir şekilde. "Mevzu bu eşyaların gittiği arkadaş." Arkadaş kelimesine yaptığı vurgu Furkan'ın canını sıkmıştı. Türk filmi klişelerine bağlamayacaktı değil mi babası?

"Ne demek istiyorsun baba?" Dedi bıkkın bir ses tonuyla. "Açık konuş." Hala ayakta, her an çekip gitmeye hazır halde duruyordu. Melis hakkında olumsuz tek bir söz bile söylerse 1 dakika durmazdı.

"Kız arkadaşına daha özel hediyeler seçmen gerektiğini söylüyorum." Dedi babası. "Seni kullanmasına izin verecek hediyeler değil."

"Birincisi, o benim kız arkadaşım değil. İkincisi onlar hediye değildi, hepsinin parasını ödemekte oldukça ısrarlı. Ve üçüncüsü, beni kullanamaz çünkü kim olduğum hakkında zerre kadar fikri yok. Olsa da umursamaz zaten. Hatta özellikle kim olduğumu bilirse umursamaz."

"Bunlara inanmayı çok isterim evlat ama..."

"Baba, biliyorum iyi bir çocuk değilim. Güvenilecek biri de olmadım hiçbir zaman. Okulu bile bitiremedim yıllardır. Şirketi devralmaya ise hiç niyetim yok. Bana inanmamakta da çok haklısın çünkü şimdiye kadar hep bencilce davrandım ama ilk kez başkası için bir şey yapıyorum. O yüzden bana güven ve bu işe karışma lütfen." Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti.

"Eşyaların ücretini ödeyeceğim. Okulun kapanmasına çok az kaldı. Gelip şirkette çalışacağım. Hangi pozisyonda çalışmamı istersen. İstemezsen de başka bir iş bulurum. Ama o eşyaların parasını ödeyeceğim." Furkan'ın konuşması karşısında annesi ve babası dumura uğramıştı. Furkan şirkete gelip çalışacağını mı söylüyordu?

Tamam, kıytırık bir kafede 1 sene boyunca çalışmıştı ama bunu sırf inat olsun diye yaptığını düşünmüşlerdi. Çünkü orada çalışmaya başladıktan sonra da okula gitmez olmuştu. Babası yıllardır yalvarmasına rağmen Furkan şirkete çok nadiren uğrar ve patron koltuğunda bütün gün boş boş oturur, çalışanları da canından bezdirirdi. Bundan her ne kadar hoşlanmasa da oğlunun serseri olduğu bir gerçekti. Bu zamana kadar...

"Aşık mısın bu kıza?" Diye sordu Kerem Bey. Onların adam edemediği Furkan'ı bu hale getiren kızı çok merak etmişti.

"Evet." Dedi Furkan başını kaldırıp meydan okuyan bir tavırla babasının gözlerine bakarak. Aşık olduğu kadınla gurur duyuyordu.

RUHSUZ (Yeniden)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum