Ruhsuz 29

140 12 8
                                    

Gözlerini açmak istemiyordu Furkan. Her şeyin yine bir rüya olduğundan öyle korkuyordu ki sonsuza kadar uyuyabilirdi. Fakat uyumak için verdiği çaba işe yaramamıştı. O uyumaya devam etmek istese de bilinci ona ihanet etmiş ve tümüyle uyanmıştı. Kolundaki uyuşukluğu hissediyordu şimdi. Ağırlığı da. Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Göz kapaklarını yavaşça araladığında kömür karası kısa saçlar girdi görüş alanına. Gözlerini kırpıştırıp bunun da önceki gibi bir rüya olmadığından emin olmak istedi. Hala oradaydı Melis. Göğsünde uyuyordu. Kendini sakin kalmaya zorlasa da kalp atışları hızlanmıştı ve Melis'in kafası da tam kalbinin üzerindeydi. Duyuyor muydu acaba? Kalbinin onun için bu kadar hızlandığını fark etmiş miydi?

En son ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. En son Melis kabus görmüştü. Furkan onu yatıştırmaya çalışmış ve su getirmek istemişti. Melis ona 'gitme' demişti. O andan sonrasını hatırlamıyordu Furkan. Sanki o an ruhu bedenini terk etmiş göklerde dolaşmaya başlamıştı. Melis ona kal dedikten sonra hiçbir kuvvet Furkan'ı gönderemezdi. Ama ne ara yatağa kadar girdi, Melis'e ne zaman sarıldı, bu pozisyona nasıl gelebildiler hatırlamıyordu. Furkan o anları unutmak istemiyordu. Her bir saniyesini tekrar tekrar zevkle hatırlamak istiyordu ama tek hatırladığı sonsuz bir huzurdu. Küçükken gök gürültüsünden korkup annesinin yanına yatmaya gittiği zamanlardaki gibi sonsuz bir huzur...

Derin bir nefes aldığı sırada burnuna Melis'in şampuan kokusu doldu.

Tanrım, gerçek mi  bu diye düşündü. Gerçekten Melis şu anda benim göğsünde mi uyuyor?

Ayan beyan ortada olan gerçeği neredeyse inkar edecekti. Bunun da önceki gibi bir rüya olmasından deli gibi korkuyordu. Derin bir nefes daha aldığı sırada Melis kıpırdandı.

Gözlerini kırpıştırarak açan Melis'in ilk gördüğü şey Furkan'ın göğsünde duran kendi eliydi. Hiç kıpırdamadan birkaç saniye boyunca hatırlamayı bekledi. Kabus görmüştü, yanında Furkan vardı. Öyle korkmuştu ki Furkan'a gitme demişti. Furkan yatağa yanına oturmuş ve ona sarılmıştı. Sonra? Sonrası yoktu. Uyumuştu. Muhtemelen o göğsünde uyuduğu için Furkan gidememişti ve hala da onun üzerinde yatıyordu.

Ne olmuştu ona böyle? O temastan hiç haz etmezdi. Dokunmak, ona göre bir şey değildi. Ama dün... Önce el eleydiler, sonra Furkan onu omzuna atmıştı ve sonrasında da üst üsteydiler. Üstelik bunu fark etmemişti bile. Neden rahatsız olmamıştı? Şimdi de Furkan'ın göğsünde olmasına rağmen kalkmak için herhangi bir çaba göstermiyordu. Kafası iyice karışmıştı. Şimdi kalkınca Furkan'a ne diyecekti? Sağol ya, yastık ve kısmen yatak oldun bana..

Kendini öyle kötü hissediyordu ki en iyi yaptığı şeyi yapmaya karar verdi. Umursamayacak ve hiç olmamış gibi davranacaktı. Verdiği karara göre yataktan kalkması, normal bir sesle Furkan'a günaydın demesi ve banyoya gitmesi gerekiyordu. Buna rağmen Melis sanki uyumaya devam ediyormuş gibi kıpırdandı ve Furkan'a arkasını döndü. Birkaç dakika daha bekledikten sonra kalkabilir ve... Furkan yataktan mı kalkmıştı?

Melis'in üzerinden çekilmesiyle sessizce doğruldu Furkan. Dün gece onu yeterince utandırmıştı. Daha fazlası Melis'i çok daha fazla hırçınlaştırırdı. Gerçi hırçın hali de aşırı tatlı oluyordu ama kendi keyfi için Melis'i zor durumda bırakmak ya da utandırmak istemiyordu.

İnce pikeyi Melis'in omuzlarına kadar örttükten sonra parmak uçlarında çıktı odadan. Birkaç saniye sonra ise dış kapı sessizce kapanmıştı.

Melis yatağında doğrulup şaşkınlıkla baktı kapıya. Furkan az önce gitmiş miydi? Ama neden? Tam güvenir gibi olduğu sırada gidecek miydi? İçindeki öfkeye engel olamadan odadan çıktı ve salondaki koltuğun üzerinde duran telefonunu aldı. Furkan'ın adının üzerine tıklarken bir yandan da pencereye koşmuş ve arabasının orada olup olmadığına bakmıştı. Arabası hala oradaydı. Telefon ilk çalışta açıldı.

RUHSUZ (Yeniden)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt