Bölüm 13

14.7K 513 38
                                    

Bölüm 13

Spora gitmiştik. Hatta şu anda geri dönüyorduk yürüyerek. Emre kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti.
"yenge var ya sen bunu adam edersin." dedi Okan Bey'i göstererek.

Okan Bey zaten yeterince yorgun ve sinirliydi. Emre'nin omzuma attığı kolunu geri itip beni kendisine doğru çekti.
"o kolunu münasip bir yerine sokturma, gevşek." Emre büyük bir kahkaha attı.

"karısını da kıskanırmış." Sanem gözlerini devirdi.

"şimdi Okan kolunu falan kıracak, ondan sonra bana gelip yalvarma Emre. Rahat dur da bir günüm aksiyonsuz geçsin." dedi Sanem. Sanki tüm günü aksiyonlu geçiyordu. Kaltaklık ve aksiyon arasında çok fark vardı.

Otelden içeriye girdik. Eliyle elimi tuttu.
"acıktın mı?" diye sordu benim duyabileceğim ses tonuyla.

Kararsızlıkla etrafa bakındım.
"akşam yemeğinde aşağıya inmeyeceğim. Kendine tabak hazırla yukarıya gel. Odada yersin." dedi asansöre ilerlerken. Sanem arkasından koşarak gitti ve ikisi de asansöre bindi. Özgür Bey spordan sonra ayrılmıştı yanımızdan.

Yemek yerine ilerledim. Emre yine arkamdan geliyordu. Kendime tabak yaptım. Yanımda duvara yaslanmış kahveyi içerken etrafa bakınan Emre'ye döndüm.
"ben gidiyorum, sen gelmiyor musun?"

Etrafta gezinen grimsi gözleri beni buldu.
"ben biraz burada takılayım sonra gelirim." başımı sallayıp yemek yerinden ayrıldım.

Odaya geldiğimde yedek kartımla açtım. Yemek tabağını sehpaya koydum. Okan Bey'in terasta oturduğunu anlamıştım. Yorgun olduğum için üstümü değiştirip yatağa yattım.

Uyandığımda akşam olmuştu. Kalktım ve terasa çıktım. Okan Bey yoktu odada. Acıktığım için yemek tabağını elime aldım. Canım yemek yemek istemiyordu. Odadan çıkıp tatlı almayı düşünürken sehpanın üstünde duran frambuazlı tatlıyı gördüm. Kimin ne amaçla aldığı hakkında bir fikrim yoktu ama bu yemeyeceğim anlamına gelmiyordu.

Terasa çıktım ve rahatla tatlımı yedim. Biraz daha terasta kaldım. Soğuk hava tüm bedenimi titretiyordu. Serayla konuştum. Sabahkisinden daha iyiydi. Halamı tekrar cevapsız bırakıp hâlâ gelmeyen Okan Bey'i aradım.

İlk çalışta açmıştı.
"şey ben nerede olduğunu soracaktım, merak ettim de."

Hızlı soluk alıp veriyordu.
"mekandayım. İşim çok geç biter. Eğer korkarsan Kağan hemen aşağıda. O Emre gevşeğinin yanına da gidebilirsin."

Başımı salladım.
"tamam. Görüşürüz." telefonu kapattım.

Büyük televizyonu açtım. Odayı tam yedi kez turladım. Ardından Emre'nin odasına gittim. Beni görünce şaşırdı.
"yenge, bu saatte ne oldu?" üstü giyinik olmadığı için gözlerimi oldukça uzak tutuyordum fakat tam kalbinin olduğu yerdeki bir dövme dikkatimi çekmişti. Üstünde yanlış görmediysem Hayal yazıyordu. Tam emin değildim.

"Okan'ın işi çıkmış geç gelecekmiş-"

"sen de korktun." dedi sözümü tamamlayarak. Başımı salladığımda "bekle geliyorum." demişti.

Odasının önünde bekledim. Üstüne beyaz bir tişört giyinmişti. Odaya doğru ilerledik.
"sen emin misin Okan'ın buraya gelmeme izin verdiğine? Bak yemin ediyorum kolumu kırar."

Başımı salladım.
"izin verdi."

Beraber açtığı birkaç komedi filmini izliyorduk. Bir ara uyuya kalmıştım. Bedenim çabucak yorgun düşüyordu. Üşüyordum. Yorgundum. Halsizdim. Boğazlarım acıyordu.

ANLAŞMA (TAMAMLANDI) حيث تعيش القصص. اكتشف الآن