Bölüm 30

12.7K 392 10
                                    

Bölüm 30

Ceketimi üstüme giyerken açık olan düğmelerine baktım. Pantolonunun düğmesini taktı. Yaklaşıp gömleğinin düğmelerini ilikledim. Ellerini belime koydu. Başını eğip boynuma küçük bir öpücük bıraktı.

Saat kaç olmuştu bilmiyordum. Telefonu birkaç kez çalmıştı ama o umursamamıştı. Arayanın Emre olduğunu görünce ben de umursamamıştım.

Duraksadım. "kamera falan var mıydı odada?" duvardaki köşelere bakındım.

Başını salladı. "evet. Var."

Şaşkınlıkla yüzüne baktığımda rahat bir şekilde konuşmaya devam etti.
"ben haricinde kimse bakamaz." dedi. Daha fazla utanmıştım. Bir de bu kamera kayıtlarını mı izleyecekti?

Telefonu tekrar çaldığında belimdeki elini çekti. Yerine oturmuştu.
"ne var?" karşısındaki deri koltuğa otururken kucağıma çantamı aldım.

"..."

Kaşlarını çattı.
"o kadar oldu mu?" telefonu kulağından ayırıp saate baktı. Göz göze geldik. "işim vardı. Sen ne işe yarıyorsun bu şirkette? Kendin ikna etseydin adamları."

"..."

"yanımda." dedi. Bana bakıyordu hâlâ.

"..."

"o telefonu münasip bir yerine sokturma bana Emre. Arama lan bir daha beni."  telefonu kapattı.

Çantamdan telefonumu çıkarttım. Saatin iki olduğunu görmemle kalakalmam bir oldu. O kadar saat şey mi yapmıştık yani? Emre'nin daha yeni atmış olduğu mesaja girdim.

Emre: O kadar saat odada ne yaptınız yengeciğim? ;]

Deren: sana ne Emre.

Emre: aa çok ayıp ama. Bu şirkette yapılan şeylerden benim de haberim olmalı. Söyle sen bana, ben yeğenimi ne zaman kucağıma alıyorum?

Deren: küfür.

Emre: en kısa zamanda alma dileğiyle o zaman :)

"aç mısın?" telefonu kapatıp çantama koyarken ayağa kalktım.

"sen işlerine bak. Ben aşağıya inip bir şeyler alayım, geri gelerim." dedim. Başını salladı.

Aşağıya inip kendime tost aldım. Yanında da çay alıp geri gidecekken bir şeyle çarpıştım.   Sıcak çayın yarısı üstüme boca ederken elimin de yanmasıyla ufak bir çığlık attım.

Bana çarpanının Demir olduğunu gördüm. Çok mahçup duruyordu. Canımın yandığını göstermemek için kızaran elimi arkama sakladım.
"ben... Gerçekten özür dilerim, sen birden öyle arkana dönünce çarptım."

"önemli değil." dedim. Üstümdeki çay lekesini silmeye çalışıyordum.
"iyi misin? Bir yerin yandı mı?" kafeteryadaki adamdan ıslak mendil alıp birini bana verdi. Bir diğeriyle de beyaz tişörtümü silmeye başladı.

"yok. Yanmadı." bok yanmadı. Yanan elimi soğuk ıslak mendille sildiğinde dişlerimi sıkmıştım. "ben hallederim." dediğimde elindeki zaten pislenmiş olan ıslak mendili çöp kutusuna attı.

Tekrar tekrar özür diledi. Önemli olmadığını çoğu kez söyledim. Ardından lavaboya gidip yanan elimi zor da olsa yıkadım.

Canım çok acıyordu. Okan'a görünmeden Emre'nin odasına gittim. Emre beni görünce ilk başta şaşırmıştı. Karşısındaki koltuğa oturdum. Kızaran elime baktı.
"ne oldu eline?" yerinden kalkıp yanıma oturmuştu.

ANLAŞMA (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now