Bölüm 46

13.1K 376 27
                                    

Bölüm 46

Sanem'in bana attığı mesaja takılmıştı aklım.
*0545...............= Okanla seni fazla kıskandım. Ne bileyim sen ona göre değildin... Okan'ın aklını almışsın resmen. Okanla beş senelik ilişkimiz olmasına rağmen bana senin gibi bakmadı, senin gibi dokunmadı. Çok kıskandım Deren... Demir'e bilerek elini tutmasını söyledim, o sırada restoranın dışından bir arkadaşım sizi çekti. Okan belki o fotoğrafları görür de senden ayrılır sandım, daha fazla bağlandı sana. Ben her zaman Okan için çabaladım, ama fark ettim ki Okan da senin için çabalıyor... O sana gerçekten âşık. Yaptıklarım için özür dilerim. Onu sakın üzme. (03:47)

Selin sevinçle gülümserken önündeki koca pastaya baktım. Neden bu kadar büyük olduğunu düşünürken eğilip üstündeki mumları üflemişti.

Herkes alkışlarken kabalık olmasın diye nezaketten alkışladım. Okan dibime kadar giren Emreye uyarıcı bakışlar atarken ikisinden de uzaklaştım.

Özgür Bey Selin'in hemen yanındaydı. Sadece boş gözlerle pastaya bakıyordu. Selin bir anda sevinçle ona döndü. Ayaklarıyla yükselip dudağından öptü.

Tekrar alkış koparken göz ucuyla yanımdaki Seray'a bakıyordum. Gözleri dolmuştu. Öyle umutsuz bakıyordu ki... Buna rağmen gülümsemeye çalışıp o da alkışlamıştı. Ben ona şaşkınlıkla bakarken gözünden akan birkaç yaşı kimse görmeden sildi. O çok güçlüydü.

Nefes diğer yanımdaydı. Selin'i alkışlamaya bırakmıştı. Bazen kaçamak bakışlarla Emre'yi izlediğini görüyordum. Emre de bunun farkındaydı. Hayal ona kırılırdı ama...

Belimde sıcaklık hissettim.
"burası çok kalabalık," demişti Okan. "dışarıya çıkalım." başımı salladım. Zaten fazlasıyla sıkılmıştım.

Elimi tuttu. Beraber çıkış yerine ilerledik. Dışarıda çok az kişi vardı. Masallardan birisine geçtik.
"Selin şimdi kaç yaşında oldu?" dedim umursamaz tonlamayla.

Sigarasını çıkarıyordu.
"yirmi iki." başımı sallarken arkama yaslamıştım.

Önümdeki cam bardakta adını bile bilmediğim içecekten bir yudum aldım. İlk başta boğazımı yaksa da sonradan tatlı bir tat bırakmıştı.

Gözlerimi giriş yerine çevirdiğimde bir kızın koşarak dışarı çıktığını gördüm.
"yangın var!" diye bağırıyordu telaşla.

Kızın ardından çoğu kişi telaşla dışarı çıkıyordu. Ben hâlâ şaşkınken Okan kolumdan tutup beni çıkartmaya çalışıyordu.
"Seray!" dedim talaşla. "Seray kaldı." kolumu daha sıkı kavrayıp çekiştirdi.
"Deren söz veriyorum Seray'ı sana bulacağım. Ama beni Kağan'ın yanında bekleyeceksin." demişti.

Başımı sallarken arabanın önünde duran Kağan'ın yanına geçtim. Seray'a birşey olmasından korkuyordum. Dolan gözlerimle beklemeye başladım.

Uzun bir süre geçti. Ya da bana öyle gelmişti. Sonunda Seray'ın sesini duyar duymaz Kağan'ın beni zorla soktuğu arabadan indim.

Koşarak Seray'a sarılmıştım. Geri çekildiğimde Seray'ın ağladığını gördüm. Anlamsız gözlerle Okan'a ardından da Emreye baktım. Emre arabaya arkasını yaslanırken başını sıvazlamaya başladı.
"ne oldu?" dedim korkuyla.

Seray hâlâ ağlıyordu. Arkasında küle dönmek üzere olan eğlence yerine baktı. Ardından bana döndü.
"Nefes yok..."

Gözlerimi Emreye çevirdim.
"nasıl yok? Yanınızda değil miydi?"

Emre konuşmadığında Seray ağlayarak konuşmaya devam etti.
"lavaboya gitmişti. Biz çıkarken lavabo resmen kül olmuştu Deren." çok çaresiz konuşuyordu.

ANLAŞMA (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now