Bölüm 35

11.6K 399 13
                                    

Bölüm 35

Bir hafta daha geçmişti. Okanla aramız hâlâ aynıydı. Eve gelmiyordu. Emrede kaldığını söyleyip Sanemde kaldığını öğreneli üç saat olmuştu. Hakan Bey ve Berna Hanım gelmişlerdi. Okan mecbur olarak şirketten yanıma gelmişti. Eskisi gibi rol yapmak zorunda olduğumuzu söylemişti.

Ne diye böyle hep birlikte toplanmıştık onu da anlamamıştım. Şirketin yarısı buradaydı. Sanemle arada bakışıyor yalandan gülümsemeler yolluyorduk.

Emre hiçbir konuşmaya katılmıyor sadece yemek yiyordu. Bu haline gülmüştüm. Sofraya oturduğumdan beri ilk defa tepki vermem herkesin dikkatini çekmişti. Çünkü sadece robot gibi duruyordum.

Okan belimdeki elini sıkılaştırdı, beni kendisine çektiğinde kaşlarımı çattım. Başını eğip yüzüme yaklaştığında korkuyla ayağa kalktım. Bana anlamsız gözlerle bakıyordu.
"siz devam edin, ben bir lavaboya gidecektim." demiştim zar zor.

Lavaboya gittim. Titreyen ellerimle yüzümü yıkadım. Masada evlilik numarası yapıyorduk zaten. Sebepsiz yere yakın olmak istememiştim. Geçen hafta ona yalvarmıştım yanımda durması için. Durmamıştı. Bu saatten sonra yakınlaşmamızın bir anlamı yoktu.

Derin bir nefes alırken solgun yansımama baktım. Bu bir hafta boyunca çok şey düşünmüştüm. Yakında bunları gerçekleştirecektim. Kimse beni düşünmüyordu. Gittiğimde de umurunda olacağımı sanmıyordum. Elimi karnıma götürdüm. Her şeyi miniğim için yapıyordum.

İçeriye geri döndüm. Herkes salonda oturmuştu. Okan'ın yanına oturmak yerine masaya arkamı yaslandım. Emre'nin getirdiği tombala oyununu oynuyorlardı, Emre çocuk gibiydi. Hile yapanların ellerine sertçe vuruyordu. Beni ayakta gördüğünde siyah yazı yazan yuvarlak taş poşetini bana uzattı.
"yenge gel sen söyle bize sayıları." poşeti elinden aldım.

Ben sayıları söyleyip masaya koyarken herkes pürdikkat beni dinliyordu. O an hamile olduğumu söylemek aklımdan geçti... Ama öyle birşey yapmadım.

Oyunu Selin kazanmıştı. Emre hile yaptığını söyleyip mızıkmaya başladığında selin taşlarla birlikte poşeti ona doğru fırlattı.
"ben kazandım işte ne mızıkıyorsun it herif!" diye bağırmıştı sinirle.

Bana hiçbir zaman sormamıştı. O gün Demirle neden o hale geldiğimizi benden dinlememişti. Demir'e inanmıştı. Haklıydı. Ben olsam ben de üç günlük sahte karıma inanacağıma üç senelik yakın arkadaşıma inanırdım.

Koskoca kalabalıkta boşluğu izliyordum. Herkes aralarında eğlenip konuşuyordu. Bu toplamanın anlamının ne olduğunu bilmeyen ben sadece susuyordum. Herkesten uzaktım. Onlar böyle olmamı istemişti.

Herkes gittikten sonra Okan'ın da gitmesini bekledim. Gitmedi. Şaşkınlıkla odaya çıktım. Üstünü değiştirdiğini gördüm.
"gitmemişsin?"

Kaşlarını çattı.
"neden gideyim?"

Omuz silktim.
"bilmem. Hani her gün gidiyorsun ya Emre'nin yanına..."

"canım istemedi gitmedim Deren. İstediğin de bu değil miydi zaten?"

"yo, gelmeni istemiyordum." dedim gözlerinin içine bakarak. İstiyordum. Hem de çok. Ama bana yalan söyleyip Sanemde kalması canımı çok yakmıştı.

"sen benimle dalga mı geçiyorsun?!" olduğum yerde iki adım geriledim.

"gayet ciddiyim." dedim korkmama rağmen.

Sabır dilermiş gibi bakıp yatağa yattığında karşısına geçtim.
"aaa! Nasıl olur da sen o yatağa yatarsın? Hani o yatakta ben yattım ya... Kesin lanetlidir."

ANLAŞMA (TAMAMLANDI) Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ