23. Bölüm "Ceza"

38.6K 1.5K 161
                                    

Ne olur kendine zarar vermiş olma, ne olur yetişmiş olayım. Nefes nefese kapıya ulaşmak üzereyken korumaların bana şaşkınca bakmasıyla öfkeyle konuştum.
"Boş boş bakma aç şu kapıyı!"
Korkuyla kapıyı açarlarken içeriye girmemle Araf'ın haykırışları kulağıma doldu. 
"Ulan! Seni doğduğuna pişman edeceğim. Ulan kim alabilir seni benim elimden! Delikanlıyı sevdiğiyle tehdit etmek neymiş göstereceğim ben sana!"

Bir an tökezleyecek gibi olsamda merdivenlerin demirlerine tutunarak zorlukla kapıya ulaştım. Her yer birbirine katılmıştı. Oda odalıktan çıkmış bambaşka bir evreye geçiş yapmıştı. Korkuyla gözlerimi Araf'a çevirdiğimde elindeki silahı fark etmemle telaşla bağırdım.
"Araf!"

Benim bağırmamla nefes nefese dönüp bana bakarken koşar adımlarla boynuna atlayarak elinden silahı çekip yere fırlattım. Dolan gözlerimi saklamak adına sıkıca boynuna sarılıp başımı omzuna yasladım. Kasılan bedeninin sakinleşmesi adına yavaş yavaş saçlarını okşarken nefesleri yavaş yavaş düzelmeye başlamıştı. Kendinden yeni yeni güç bulmaya başlamış olacak ki elleri yavaşça belimi sardı.

"Dila'm."

Az önce ki halinin aksine şefkatle söylemişti. Gözlerimi zar zor açarken bakışlarım kapıdaki topluluğa kaydı.
"Dışarıya çıkın Arif tek bir kişi görmek istemiyorum, bugün kuyu kapalı. Özgür ve senden başka kimse olmayacak."
Arif başını sallamakla yetinip odanın kapısını kapatıp çıkarken derin bir nefes verdim. İçim öyle bir sıkıntıyla dolmuştu ki kendime engel olamayarak dolan gözlerimden yaşlar firar etmeye başladı. Araf'ın belimdeki ellerinin kaskatı kesildiğini hissettim. 

"Çok korktum, çok korktum."

"Şşş Dila, bir şey yok tamam mı? Silahı elime aldığımın farkında bile değildim."
Onu içime saklamak ister gibi sımsıkı sarılarak boynuna bir öpücük kondurdum. 
"Aptal. Ya sana bir şey olsaydı ben ne yapacaktım!"
Geri çekilerek göz yaşlarımı silip bir kaç adım uzaklaşarak odaya baktım.

Siyah ahşaptan oluşan masayı kırmıştı, tek masa da değil sandalyeler, koltuklar, camlar ve daha nicesi. Önüme geçerek harabe odaya bakmamı engellerken elleriyle yanaklarımı kavrayak gözlerime şefkatle baktı. Gözlerinin derininde kaybolduğum mavi gözleri bir süre sessizce beni izledi.
"Özür dilerim, çok özür dilerim. Seni korkutmak istemezdim Dila'm."

"Araf neden bu kadar öfkelendin."
Gözlerinde şefkate dair hiçbir iz bulunmazken gözlerinin mavisi laciverte dönmüştü. Her hareketiniz büyük bir sakinlikle izliyordum. Kaşlarını hiddetle çatıp ellerini benden çekerek haykırırcasına öfkeyle bağırmaya başladı.

"Beni seninle tehdit ettiler, seni öldürmekle! Kim o piç bilmiyorum ama elbet bulacağım. Kim o şerefsiz bulacağım. Öpüştüğümüz fotoğrafta alnına kırmızı nokta koydukları bir fotoğrafı bana atmışlar. Nasıl sakin olabilirim dila anlat bana? Beni sevdiğim kadınla tehdit ediyorlar, nasıl sakin olayım?"

Araf'ı benimle mi tehdit etmişleri. Araf'ın hasımları artık zaafını çok iyi biliyordu ve bu yüzden beni kullanmışlardı. Planları ters tepmemiş Araf'ı hassas noktasından vurmayı becermişlerdi. Sinirle kapıya ellerini vururken zorlukla kollarından tutarak kendime doğru çektim.

"Araf, Araf tamam sakin ol. Bak ben buradayım, ölmedim! Ölmeyeceğim tamam mı?" Yanaklarını usulca severken sakinleşmek ister gibi alnını alnıma yaslayarak gözlerini kapadı. Derin nefesler alarak burnunu burnuma sürttüğünde içimde bir şeylerin hareketlendiğini hissettim.

"Buradasın?"

"Buradayım."

"Ölmeyeceksin,"

"Ölmeyeceğim."

DelikanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin