77. Bölüm "Huzurun sesi"

8.9K 735 52
                                    

Başım Araf'ın göğsüne yaslı sessizce karşımdaki duvarı izliyordum. Uyandığımdan beri doğru düzgün tek bir kelime bile etmemiş sessizce birbirimize sarılarak duvarı izliyorduk. Afallamıştık...Biz ne yapacağımızı bilemediğimizden afallamıştık.

Bebeklerimizi nasıl koruyacağız bilmiyorduk. Bize bunu yapan kim bilmiyorduk. Bize nereden kafasını takmış olabilir bilmiyorduk. Hiçbir sorumuzun cevabını bulamıyorduk. Her cevaplarımız o adamdaydı sanki...Ama onu bulamıyorduk.

İşte bu da bizim çıkmaza girdiğimizi gösteriyordu.

Mahsun'un ölümüyle birlikte sinir krizi geçirip fenalaşmış ve bayılmıştım. Korkuyordum, deli gibi korkuyordum. Korktuğum şey şuydu ki, Mahsun ve Ceydanın arkasındaki büyük gizli güç kimdi? Bizden ne istiyordu anlamıyordum.

Kafamda dönüp duran bu sorular beni delirtecek türdendi. Bu kez cevaplarını ne Araf bulabiliyordu ne ben. Ne o iyidi, ne de ben. İkimizde birbirimizden beter haldeydik ve bizi sadece yine birbirimiz kaldırabilirdik.

Araf eminim o duvardaki yazıyı görmemişti. Ona bunu nasıl diyecektim bilmiyordum. Belki de şuanlık bilmemesi çok daha iyiydi..Bilse çıldıracaktı ve ben şuan bunu kaldıracak halde değildim.

"Sen baygınken, doktor geldi." Sessizce fısıldadığı şeyle merakla başımı yukarıya doğru kaldırıp ona baktım. Doktor bebeklerimiz için mi gelmişti. Korkuyla yutkundum. Doktor ne demişti? Araf bana bakmadan sessizce dalgın gözlerle duvarı izlemeye devam ediyordu.

"Düşük tehliken devam ediyormuş Dila...Stresten bayılmışsın, korkudan." dedi ve zorlukla seslice yutkundu. Kendime engel olamadan dişlerimi kırarcasına sıkıca birbirine kenetledim. Onu böyle görmek beni mahvediyordu.

"Benim karım korkudan bayılmış..."

Kendi söyler gibi inanmazcasına fısıldadığı sözlerle gözlerimi acıyla yumdum. Kendini suçlu buluyordu. Oysa onun hiçbir suçu yoktu. Ne onun ne benim...İkimizinde suçu yoktu. Burada tek bir suçlu vardı o da bilinmeyen adamdı. Elimi yanağına koyarak bana bakmasını sağladığımda üzgün gözleri beni buldu.

"Ben iyiyim Araf." dedim yanağını okşayarak çenesine dudaklarımı bastırıp fısıldadım. "Korkma."

İnanmak istemez gibi başını onaylamazca sallayarak bana sıkıca sarıldı. Gitmemden korkar gibi sıkı sıkı sarıldı. "Ben çok korkuyorum Dila, size bir şey olacak diye ben çok korkuyorum." Yalvarırım korkma...Sen de korkarsan ben ne yapacağım? Ben kendimi neyle teselli edeceğim?

Onu neşelendirmem lazımdı fakat kendime bile hayrım yoktu. Yine de yüzüme bir gülümseme kondurarak üzerine uzandığımda elleri sırtımı ufak hareketlerle okşadı.

"Bana hiçbir şey olmayacak Araf. Ben seni bırakmam. Hem, daha miniklerimiz doğacak."

Bebeklerimizi duyar duymaz gülümsediğinde gözleride neşeyle kısılmıştı. "Doğacaklar değil mi?"

"Tabii hatta bizi belkide hiç uyutmayacaklar." diye hayıflandığımda kıkırdayarak başını geriye doğru attığında adem elmasına sertçe bir öpücük kondurdum.

"Hattaaa seni böyle sulu sulu öpecekler." dedim ve yanaklarına sulu sulu öpücük kondurdum. Gülmesini durdurmaya çalışarak iç çekti ve  baş parmağıyla hafifçe dudaklarıma dokundu. Gülümsemesi sırıtmaya dönerken muzhip bakışlarla bana baktı.

"Dila'm."

"Hm?"

"İyi ki yapmışız be." dediğinde şaşkınlıkla ona bakarak kahkaha attım. Öyle sesli gülmüştüm ki bir an Araf'ın üzerinden düşecek gibi olmuştum ama güçlü kolları beni tutmuştu.

DelikanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin