43. Bölüm "Hasret kaldığım koku..."

20.6K 1.1K 79
                                    

Deliriyordum, tamamiyle deliriyordum. Eskiden sadece bana uzaktan bakarken şimdi kokusu burnuma doluyor tenini tenimde hissediyordum.

Nasıl bu kadar gerçekçi olabilirdi?

Hasret kaldığım koku nasıl buram buram burnuma dolardı?

Arkamdaki Araf olamazdı değil mi, bu eller Araf'ın elleri olamazdı. Bu koku onun olamazdı. Allah'ım..Beni Araf'ımla sınama, yalvarırım sınama. Dayanamıyorum Allah'ım, onsuzluk zor gelirken bir de kokusunu duymaya dayanamam. Sertçe yutkundum.

Gözlerim ağır ağır belimde sımsıkı dolanmış damarları belirgin morluklarla dolu ellere gitti. Şimdiye kadar gitmesi lazımken hayal gördüğüm eller neden hâlâ belimde duruyordu?
Hayır hayır bu Araf değil, ben...ben hayal görüyordum, o gitti çünkü..o sonsuzluğa gitti.

"Geldim Dila'm."

Duyduğum kadife sesle birlikte bakışlarım mezar taşındayken gözümden tekrardan bir damla yaş düştü.

Duyduğum ses...Sevdiğim adamın sesiydi.

Gözlerim mezar taşından bir an olsun ayrılmadı. Eğer bu eller onunsa, arkamdaki beden onunsa, bu toprağın altındaki kimdi? Ben 368 gün kimin toprağına sarılarak uyumuştum? O an saçlarımın dibindeki sıcak nefes, nefesimi kesti.

Allahım bu nefes, bu sıcak nefesi hissetmeyeli ne kadar olmuştu? Hayır, hayır bu gerçek değildi, bu çok kötü bir şakaydı.

Belimdeki ellerin yok olmasıyla çığlık atarak gözlerimi kapadım. Ellerimle kulaklarımı sımsıkı kapatarak yok olmak istercesine olduğum yerde küçüldüm. Ben artık tamamen delirmiştim...
"Hayır! Hayır! Gerçek değil! Gerçek değil! O gitti! O sonsuzluğa gitti Dila! Sen onu kendi ellerinle gömdün! O gitti!"

Gözlerimi sımsıkı yummuş bir ileri bir geri giderken elime değen sıcak elle çığlık atarak hiç beklemeden nereye gittiğimi bilmeyerek mezarlıktan çıkarak ıssız puslu yolda koşmaya başladım.

O değildi değil mi? O olamazdı değil mi?

"Dila! Buradayım sevgilim! Yalvarırım bana bak! Ben sonsuzluğa gitmedim!"

Aşık olduğum ses kulaklarıma tekrar dolduğunda ıssız yolun ortasına dizlerimin üzerine düştüm. Yağmur, gözyaşlarımın dermanı olmuş gibi hiç durmadan yağıyor, gökgürültüleri haykırışlarımı gizliyordu. Üzerime düşen gölgeyi hissettiğimde rüzgar yüzüm sertçe çarptı. Kesik kesik aldığım nefeslerin arasında zorlukla konuştum.

"Git! Sen hayalsin! Sen hayalsin! Yine kandırıyorsun beni! Yine bana kendini gösterip gideceksin! Sen gittin! Sen beni bıraktın! Araf Dilasını bıraktı!"
Gözlerimi inatla açmazken yüzüme vuran sıcak nefesle birlikte daha da ağlamaya başladım. Geri çekilmeye çalıştım ama bunu başaramadım. Bu sıcak nefesi bırakamazdım ki...

"Araf Dilasını bırakmadı, Araf Dilasını bırakmaz," diye boğuk bir ses duyduğumda başımı şiddetle olumsuz anlamda salladım. Araf Dilasını bıraktı ki..Sonsuzluğa gitti o

"Gitmedim! Ben seni bırakır mıyım canımın içi, ben hayal değilim aç gözlerini. Yalvarırım aç, izin ver de hasret kaldığım gözlerini göreyim, izin ver de kokunu doya doya içime çekeyim. Ben seni çok özledim Dila'm, ben seni çok özledim!"

"Hayır! Hayır açmayacağım! Açtığımda gitmiş olacaksın, Beni yine kandırıyorsun!" dedim ve konuşmasına izin vermeden kapalı gözlerimi şiddetle yağmaya devam eden göğe doğru kaldırdım.
"Yalvarırım artık beni kandırma! Yalvarırım beni delirtme! Beni artık umutlandırma! İzin ver sonsuzluğuna ortak olayım!"

DelikanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin