64. Bölüm "Beklenmedik misafir"

13.1K 870 76
                                    

Eskiden benim için hayat kocaman bir hiçlikten ibaretti. Sadece annemi yaşatmak için uğraşırdım, anneme mutlu bir hayat kurmak için uğraşırdım ve başarmıştım. Anneme mutlu bir hayat kurmuştum. Annem bu mutlu hayata sırtını çevirerek ailesinin yanına dönmeye karar vermişti.

Hayatım artık bir hiçlikten ibaret değildi, benim hiçliğimi dolduran iki kişi vardı, Araf ve bebeğim. Onlar benim hayatımın sebebiydi.

Araf bana yaşamayı öğretmişti, Araf bana savaşmayı öğretmişti, yenilememeyi öğretmişti. En önemlisi o bana aşkı öğretmişti, aile ne demek onu öğretmişti ve artık bu iki kişilik ailemize bir kişi daha katılacaktı. Artık ikimizde onun için savaşacaktık. Onun için bu pislik dünyayı silip yeni musmutlu bir hayat kuracaktık. Kurmak zorundaydık, o da elinde bir silah alıp büyümemeliydi.

Bebeğimiz, Araf'ın asıl istediği çocukluğu yaşamalıydı. Küçük mucizem annesiyle babasının yaşayamadığı her ne varsa yaşamalıydı.

Derin nefes alarak karnımda saatlerdir bıkmadan gezinen elleri izledim. Büyük bir kutlamanın ardından evimize gelmiştik. Araf beni bir bebek gibi duş aldırdıktan sonra giydirip karnıma masaj yapmaya başlamıştı. Yarın doktora gidip onu görecektik, ilk defa...Belki de ilk defa onu bu denli çok hissedecektim. Oldukça heyecanlıydım, bu gece nasıl uyuyacaktım bilmiyordum. Sanırım ne Araf ne de ben bu gece bu sebepten ötürü uyuyamayacaktık.

"Neden?" diye fısıldadığında anlamamazlıkla başımı yukarıya doğru kaldırarak ona baktım. Gözlerinde gördüğüm yıkılmayla afallarken o bunu umursamadan sessizce vereceğim cevabı bekliyordu.

O an anladım, Araf o lanet günden bahsediyordu...

Nasıl diyecektim ki...O günü hatırlamak beni korkutuyordu. Çaresizce geçirdiğim saatler, korkuyla daha haberini yeni aldığım bebeğimi kaybedeceğimi beklediğim zaman...Bir yandan Araf kendine bir şey yapacak diye ona yalvarmam. Her şey kesit kesitti kafamda. O günü toparlayamıyordum. Sanki her şey bir kabustu ve nefes almamla son bulmuştu.

Oysa her şey şimdi başlıyordu. Mahsun dışarıdaydı, mahsunun arkasındaki gizli güçleri bulamamıştık. Kaç kişiydiler bilmiyorduk...

"Nasıl söyleyecektim ki," diye mırıldandığımda gözlerim dalgınca ellerimde düştü.

"Sana o an hamile olduğumu söyleseydim, hiç düşünmeden kendini öldürürdün Araf." dediğimde başını onaylarcasına sallayarak iç çekti. Biliyordum işte, o an böyle yapacağını çok iyi biliyordum. Çünkü o kendisinin yaşamasındansa bizim yaşamamızı tercih ederdi.

"Nasıl içindeki canımıza kıyabilirdim ki dila? Eğer bilseydim...Bile bile ölümümüzü bekler miydim? Sizin için hiç beklemez kendimi feda ederdim."

"Bunu yapmaman için söylemedim Araf. Söylesene, bebeğimiz büyüyüp seni sorduğunda ona baban bizi korumak için kendini öldürdü mü diyecektim? Onu babasına hasret mi büyütecektim? Baba ne demek bilmeden mi büyüyecekti bebeğimiz," Ben baba ne demek bilmeden büyümüştüm. Benim babam bana asla babalık yapmamıştı. Şimdi ben kendi bebeğimi babasından nasıl mahrum bırakırdım ki?

"Benim çocukluğum babasıyla aşk yaşayan kızları içim gide gide izleyerek geçti. Bütün babalar kızlarını parkta sallarken ben bir ağacın arkasına saklanmış onları izlerdim." Dediğimde ne zaman dolduğunu bilmediğim gözlerimden birer damla yaş aktı. Araf kollarını sıkıca belime dolarak beni göğsüne çekerken saçlarımın dibine bir öpücük kondurdu.

"Özür dilerim, özür dilerim birtanem. Ağlama çiçeğim, ağlama güzel gözlüm. Bak geçti, bebeğimiz ne annesiz ne de babasız büyüyecek. O kimseye özenmeyecek biz hep yanında olacağız." Araf'a sıkıca sarılarak kendine has topraksı kokusunu içime çekerken başımı sıcak boynuna gömerek gözlerimi kapattım.

DelikanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin