27. Bölüm "Beklenmedik Kişiler"

29.8K 1.2K 83
                                    

Anneannem, anneannem ne hakla annemi arayabiliyordu. Nasıl aramaya yüzü vardı bu kadının! Onca yaptıkları şeyden sonra nasıl arıyordu. Yaramı umursamadan hiddetle ayağa kalktığımda Araf yanıma gelecekken elimle onu durdurdum. Şimdi yaramı düşünecek halde değildim. Annem korkuyla bana bakarak öne atıldığında elimi havaya kaldırarak gelmesini engelledim. İçim öyle bir kinle doluydu ki. Bu kin asla dinmeyecekti.

"Ne demek annem aradı. Ne hakla!"
Gözleri yaşlı bir şekilde bana bakarken titrek bir nefes vererek koltuğa oturdu. Bakışlarım hiç ondan ayrılmazken bana inatla bakmayarak başını öne eğdi. Annem her başını öne eğdiğinde çıldıracak gibi oluyordum. Kendimi kastığım için acısını belli eden yaramı yok saymaya çalıştım.
"Babam ölüm döşeğindeymiş kızım onu görmem lazım."

Ölsün! Sana yaptıklarından sonra ölmeyi hak ediyordu. Ama benim şaşırdığım nokta hâlâ annemin babasının peşinden gitmesiydi. Bu da ne demek oluyordu böyle? Annem nasıl böyle bir şeye üzülebiliyordu aklım almıyordu. Bize yaptıkları şeyleri nasıl unutabilirdi.
"Sana bize yaptıkları onca şeyden sonra onların yanına mı gideceksin?"

Hayal kırıklığı. Hayal kırıklığı yaşıyordum. Anneme üzgün gözlerimle baktığımda benim bu halimi görmesiyle gözyaşları daha da çok artmıştı. Elimi tutmak için elini uzatacakken elimi geriye doğru çektim. Bana dokunmasını istemiyordum. Benim annem bu değildi. Benim annem bu olamazdı. Benim annem ona yapılanları unutamazdı.

"Kızım."

"Ne kızım! Anne kaç kere kapılarına gittik, ben daha kucağındaydım senin! Beş yaşındaydım, yalvardın onlara, dayanamıyorum anne ne olur boşanayım dedin! Unuttum mu zannediyorsun? On yaşında peki! Ayaklarına kapandın o adamın! Ne dedi sana? Senin yerin kocanın yanı dedi! Kızını da seni de istemiyorum dedi! Bir oğlan doğurmayı bile beceremedin dedi! O buz tutmuş yollara atmadı mı seni! Defol git evimden demedi mi! Sen hâlâ nasıl onların yanına gitmeyi düşünüyorsun!"

Ne Ahu teyzenin burada olması ne de Araf'ın burada olması umrumdaydı. Biz zaten bir aileydik, bizim yaşadıklarımızı Ahu teyzenin bildiğini biliyordum. Araf..babamı zaten onun gözünün önünde öldürmüştüm. Annem karşımda ağlayarak başını öne eğerken dolan gözlerimin gitmesi adına gözlerimi kırpıştırdım. Karşımda suskunca oturması beni daha da çileden çıkarıyordu.

"Kaldır başını anne. Bu senin hayatın, senin kararın, gitmek istiyorsan git. Ben kendi başımın çaresine bakarım."
Bir şey demesini bekledim. Tamam bile olsa bir şey demesini bekledim ama demedi. Aksine başını kaldırmadan ağlamaya devam etti. Hayal kırıklığıyla arkamı döndüm ve yavaş adımlarla odama doğru yürüdüm.

Artık kimseyle uğraşacak halde değildim. Yatağımın başlığına sırtımı yaslayarak yorgunca gözlerimi kapadım. Acıyla kasılan bedenim kendini daha da belli etmeye başlamıştı. Annemi her ne kadar anlamak için uğraşsamda başaramıyordum. Babasına bakmaya gidiyordu. Ona zamanında bakmayan babasına bakmaya gidiyordu. Gözlerime dolan yaşları geriye doğru iterek derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.

"Dila'm."

Araf'ın sesini duymamla gözlerimi araladım. Ne ara gelmişti? O kadar dalmıştım ki geldiğinin farkında bile değildim. Elindeki pansuman malzemeleriyle kapıyı kapatarak yanıma geldi. 
"Sevgilim,"

Saçlarımın arasına bir öpücük kondurarak şefkatli gözlerle bana baktı. Onun bana bu denli duyduğu şefkat, sevgi, aşk beni iyileştirmeye yetiyordu. Elimi yanağına yaslayarak yeni çıkmaya başlamış sakallarını sevdim. Bundan hoşnut olurcasına mırıltılar çıkararak yanağında olan elimi elinin arasına alarak avucuma sıcak dudaklarını bastırdı.

DelikanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin