34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın

26.6K 1K 31
                                    

''İnanmıyorum. Bunu kabul etmen çok saçma,'' diyen İpek'e bakma zahmetine bile girmeden ağzına bir lokma daha ekmek atan Kuzey'e baktım. Tamam, İpek benimle konuşuyordu ama bu konu neden Kuzey'i rahatsız etmiyordu?

''İpek, lütfen. Uzatmaya gerek yok,'' dedim gözlerimi devirirken. Kuzey bize bakmasa da aslına bizi dinlediğini biliyordum. Zaten bunu saklamak için bir çaba da sarf etmiyordu.

''Ya çok saçma. Kuzey'in sevdiği kadının intikamını mı almak istiyorsun? İlkim seninle ne alakası var? Bu oyuna dahil olmak zorunda bile değilsin. Kuzey çok istiyorsa Batıkan'la birlikte halletsin işte. Lütfen saçmalama artık. Bizimle hiçbir ilgisi yok. Boşuna niye geriliyorsun?'' dedi İpek sinirle. Batıkan, Kuzey ve hatta ben! İpek hariç hepimiz sanki sıradan bir konu hakkında geyik yapılıyormuş gibi rahat gözükmeye özen göstererek kahvaltımızı yapmaya devam ediyorduk.

''İpek kahvaltını yap. Gün içinde güçsüz düşmeni istemiyorum,'' dedim en sonunda sert bir şekilde yüzüne bakarken bir süre sustu. Bakışları üzerimde dolandı ve alayla güldü. Yüzünde hala kireç gibi ifadesi hakimdi ve gözlerindeki hafif kırmızı halkalar, ufak kırmızı çizgiler geçmemişti.

''Biliyor musun, Kuzey'i tanıdığım günden beri ona kızıyordum. Senin başını belaya sokmak için programlanmış bir robot gibi görüyordum onu. Kalpsiz ve metal! Senin canını yakmaktan başka hiçbir işe yaramayan bir serseriydi gözümde. Ama artık ona kızmıyorum. O başına buyruğun teki,'' diye devam ederken masada sanki Kuzey yokmuş gibi oldukça rahat ve dobra bir şekilde konuşuyordu.  ''Etrafında ki insanları önemsemek zorunda değil. Sen kendi canını yakmak için bu kadar çabalarken ondan anlayışta beklemiyorum. Artık ona sırf bu yüzden kızamıyorum. Başının belaya girmesine o sebep olmuyor. Sen onunla birlikte gözün kapalı belaya yürüyorsun,'' dediğinde derin bir nefes vererek arkama yaslandım. Çatalı sert bir şekilde tabağın kenarına koyduğumda sesi kesilmişti.

''Senin de dediğin gibi. O yanımda,'' dediğimde Kuzey'in kaçamak bir şekilde bana baktığını fark etmiştim. ''Hepiniz duygularımın önüne geçebilecekmişsiniz gibi hareket ediyorsunuz ama sizin fikirleriniz düşüncelerimi değiştirmiyor. Her ne kadar kabul etmek istemeseniz de ben tuttuğum eli bir daha bırakmam! Kuzey'in yanındayım! Her zaman! Beni itse bile, kırsa bile hatta sevmese bile ben tuttuğum eli bırakmayacağım,'' dedim ve ellerimi sert bir şekilde saçlarımın arasından geçirirken saçlarımı arkaya doğru çektim. ''Kuzey'in de duygularına en az kendiminkilere duyduğum kadar saygı duyuyorum. Kime ne hissettiği sandığın kadar umurumda değil. Hata yapmaya hakkım var öyle değil mi? Hataysa bile yaptıklarımın hata olduğunu düşerek öğrenmeme izin verin. Her şey bittiğinde gelip sana ağlamamdan korkuyorsan da merak etme. Teselliye ihtiyacım yok,'' dediğimde Kuzey kafasını kaldırmadan bana bakmaya devam ediyordu. Batıkan ise onaylayıcı bir şekilde başını sallamış ve ağzında tuttuğu lokmayı çiğnemeye devam etmişti.

''İpek. İlkim kararını vermiş. Bırak bazı şeyleri deneyerek öğrensin. Herkesin hata yapmaya hakkı var,'' derken hafifçe gülümseyerek bana bakmıştı. İpek sert bir şekilde gözlerini Batıkan'a çevirirken ofladı.

''Bazı hataların telafisi sandığınız kadar kolay olmuyor. Hata yaptım, düştüm, ağladım, kalktım ve koşmaya devam ettim. Ne yazık ki öyle bir hayat yok. Her hatanın ağır bir bedeli vardır,'' dediğinde Kuzey hala konuşmamak konusunda inatçılık yapıyordu.

''Of,'' diye boğuk bir ses çıkardım ve gözlerimi devirdim. ''Çok uzatmadın mı?'' dediğimde yüzüme yüzüme yine o iğneli bakışlarını fırlatıyordu. ''En fazla ölürüm!'' dedim dişlerimin arasından. Güldü.

''Çok iyiymiş,'' dedi benim gibi arkasına yaslanırken.

''Kahvaltısını yapmayacak olan masadan kalksın,'' dedi Kuzey sert bir şekilde. Gözlerim onu bulduğunda elindekileri bırakıp arkasına yaslanmıştı.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now