4. Bölüm ☁ Küçük

49.9K 2.1K 62
                                    

Şu an güncel olan hikayelerim, Geçmişten Gelen ve Arı Kovanı'na bir şans vermenizi tavsiye ederim ♥


Multi: Haddinden fazla güzel olan gözler :D

''Gözlerin haddinden fazla güzel. Çok fazla...'' dediğinde aslında bu cümlenin beni daha çok kendimden geçirdiğini hissetmiştim. Açıkçası ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Nefesi yüzümü okşayıp giderken nefesimi vermekte bile zorlanıyordum.

''Teşekkür ederim,'' dedim. Ne diyebileceğimi ya da ne dediğimi bile bilmiyordum. Böyle bir iltifata aptal gibi teşekkür etmiştim ama nasıl karşılık verebileceğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Benim aynısını ona mı söylemem gerekiyordu? Kahretsin! Bu konularda hiçbir şey bilmemek gerçekten canımı sıkıyordu. 

Olmayan romantizmin buhar gibi uçup gittiğini hissedebiliyordum.

Soluk alış verişlerim git gide  hızlanmaya başlamıştı. Bu çocukta bir şey vardı. Adete beni kendine çekmeye çalışıyordu. Gözlerimin üstünde ki ağırlığa daha fazla engel olamadım ve gözlerimin yavaşça kapanmasına müsade ettim.

Dudaklarımda yumuşak bir baskı olacağını hayal ettim çünkü gıdıklanmama sebep olan nefes git gide bana yaklaşmaya devam ediyordu. Ama o nefesi hissettiğim yer kulağım olmuştu. Kendimi rezil olmuş gibi hissederken Kuzey bir sır paylaşır gibi fısıldadı kulağıma.

''Bana kitap okur musun?'' Şaşkınca gözlerimi açtım ve bakışlarımı masum gözlere diktim. Aynı o zamanki gibi bakıyordu. Gözleri her zaman ev sahipliği yaptığı alaycı ve küçümseyici bakışlardan kurtulmuş ve oldukça berrak bakıyordu. Saf.

''Anlamadım?'' diyebildim kurumuş sesimle. Kuzey gözleriyle çekmecenin üstüne ki kitabı gösterdi ve güldü. Diyebilecek hiçbir şeyim yoktu. Her ne kadar bir imada bulunma sa büyük ihtimalle içinden bana gülüyor olmalıydı.

Beni öpeceğini sanarak ne kadar büyük bir aptallık taslamıştım. Tamam bunu daha önce de yapmıştı ama salak durumuna düşmüştüm işte. Gözlerimi kapamak neydi? O kapamamıştı bile. Sadece biraz fazla yakındık ve ben hemen atlamıştım.

Hızla toparlanmaya çalışarak derin bir nefes aldım ve kitaba uzanıp elime aldım. Gayet hoş bir kapağı vardı. Kapağını kaldırdım. İçinden hoş bir koku yayılmıştı. Kitap kokularını her zaman sevmişimdir. Kuzey kitabı incelediğimi fark edince lafa girmişti.

''Güzel bir kitaba benziyor. Bugün hemşirelerden biri canım sıkılmasın diye getirmişti,'' dediğinde yine sessizce başımı salladım ve kitabı okumaya başladım.

Kitabın her cümlesinde bir derinlik sezebiliyordum ama yine de Kuzey'in bakışlarının ağırlığına rağmen devam etmeye çalışıyordum. O bakışlar ağzımın içinin kurumasına sebep oluyordu ama yapabilecek bir şeyim yoktu. Kitaptan bir yeri okurken kalbimin ritminin bozulduğunu hissettim.

''Ne zaman hissetmiştin bu duyguları en son? Onun karşısında dilin lal olduğunda, gözlerin boşluğa bakar gibi daldığında ve kalbin özgürlüğüne kavuşmak için çırpındığında mı?

Sen daha toysun bu savaşta. O da ya senin düşmanın ya silah arkadaşın.

Bak kalbine. Leziz bir yemek gibi yana yana pişiyor. Bir tutam acıyla yoğuruluyor. Adı AŞK oluyor. Acıyla yoğurulmayan kaç aşk gördün ki?  

Korkma. En kötü, en uzun geceni düşün. Sabah olmadı mı? Bırak güneş doğsun. Kaç kişinin göğsünde huzuru buldun ki? Aç kalbini aşka. Bu fırsat çıkmaz bir daha karşına. Seni bekliyor. Koşmak, savaşmak senin elinde.

Geleceği göremeyeceksin ama yaşayacaksın. Görmeye çalışarak değil yaşayarak öğren. İki yaralı kalbi ancak aşk iyileştirebilir çünkü, küçük.''

Beynim bu paragraflardan sonra ki bütün paragrafları sildi. Devam edemediğim gibi sayfadan gözlerimide çekemiyordum. Gözlerimi zorlukla ve tam anlamıyla iç savaş vererek Kuzey'e çevirdiğimde onun bakışlarıyla karşılaşmayı beklemiştim. Uyumuştu.

Oysa bu parçayı onunda duymasını isterdim.

Kitabı yavaşça kapadım. Uzun ir süre kapağına baktıktan sonra keyifsiz bir şekilde yerine koydum. Keşke uyumamış olsaydı. Hoş onu bana bakarken bulmuş olsaydım yine ne diyeceğimi bilemezdim ama o bölümü Kuzey'in de duymasını isteyen salak bir yanım vardı.

Yine de düşünmeden edememiştim;

Acaba aşk benim içinde pişiyor muydu yoksa önce yoğurulması mı gerekiyordu?

Sabah gözlerimi zorlukla araladım. Omzumda hissettiğim avuçla birlikte nerede olduğumu algılayabilmeye başlamıştım. Başım Kuzeyi'in karnının biraz üstündeydi ve onun eli de omzumdaydı. Neden bilmiyorum ama burası bana o kadar sıcak geliyordu ki...

Sırf anın tadını çıkarmak için derin bir nefes alıp başımı daha da gömecekken gözlerim duvar saatine takılmıştı. Yüzümde ki gülümseme silinirken uyuşuk ama sert bir şekilde başımı kaldırdığımda saçlarımın Kuzey'in boynuna kadar yayıldığını fark etmiştim.

Bakışlarım onun yüzünde son bulurken garip bir şekilde Kuzey'in benni izlediğini fark etmiştim. Koltuktan hızlıca kalkıp eski yerie koymak için ittirmeye başladım. Normalde yataa bu kadar yakın değildi, ben çekmiştim. Şimdi eski yerine koymam gerekliydi. Koltuğu yerleştirdikten sonra hızla Kuzey'e döndüm ve kaşlarımı çatarak baktım.

''Geç kalıyorum. Madem uyandın beni neden uyandırmadın? Hem herkesin mesai satti başladı. Ya biri gelseydi? Bizi öyle görseydi!'' dedim sitemle.

''Ne zaman uyanman gerektiğini söylemedin ki? Hem çok güzel uyuyordun,'' dedi Kuzey muzip ir şekilde gülerek. Yanaklarıma doğru yükselen sıcaklığı hissedebiliyordum. ''Hem biz?'' dedi ve devam etti. ''Gelen kişi sadece uyuya kalmış bir doktor ve hasta görecekti. Daha fazlası yok ki. Yoksa var mı?'' dediğinde daha da utanmıştım. Gözlerimi kaçırmak istiyordum ama bu bakışların altında bir türlü sağlıklı düşünemiyordum. Üstümü başımı düzeltmeye çalışırken zaman kazanmaya çalışıyordum. En sonunda mantıklı bir cümle kurabileceğime inancım arttığında konuşmaya başladım.

''Neyse ben gideyim artık. Belki bu gün tekrar...'' dediğimde onun bakışlarıyla kendimi susmak zorunda hissettim bir an. ''Her neyse. Boş ver,'' dedim ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Tam kapıdan çıkacakken arkamdan gelen sesle durdum.

''Belki bu gün tekrar...'' dedi Kuzey ve benim yarım bıraktığım cümleyi kendince tamamladı. ''Tekrar uğrarsın, küçük?'' Gözlerim irileşirken az önce ısınan kanımın şimdi damarlarımda donduğunu hissedebiliyordum. Ona bakamayacağımı bildiğim için hızla kendimi kapıdan dışarıya attım. Ben çıkar çıkmaz arkamdan örtünen otomatik kapı resmen yardımıma koşmuştu.

Yolumu uzatsa da ters koridora yönelmiştim. Sırf Kuzey'in odasında koridoru gösteren pencerenin önünden geçmemek için. Avuç içlerimi kotuma süre süre yürümeye başladığımda hala aynı kelime beynimde yankılanıyordu. Küçük... Küçük... Küçük...  Sessizce bu kelimeyi fısıldamaya başladığımı sonradan fark etmiştim çünkü fısıldamamın bölünmesi gerekmişti.

Sert bir şeye çarpmamla hızla başımı kaldırdım ve bana çarpan uzun boylu çocuğa baktım. Böyle aptal gibi fısıldamayı bırakmıştım. Adam bana bakarken hafifçe kaşlarımı çattım ve sebepsizce kendimi bir adım geri çekilmeye zorladım.

-BölümSonu

Evet kızlar :SD:D Neden bilmiyorum ama bu hikayede vuslatı çabuk isteyenler var ama bu benim tarzım değil S:d:FD ZG'de tam anlamıyla finalde kavuşmuşlardı neredeyse :SSD: Hemen sevgili olduklarında tadı çıkmıyor S:sd

Ayrıca Kuzey'in gerçek yüzünü hastane serüveni bittiğinde göreceksiniz. Şimdi oldukça savunmasız durumda olduğu için sakin duruyor ama aslında çok daha değişik bir tarzı var :Sd.d

Gel de Sil İzleriniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin