37. Bölüm ☁ Yabancı Eller

22.5K 1.1K 98
                                    

''Madem zarar vermeyeceksiniz neden bağladınız beni?'' diye korkulu gözlerle bizi izleyen kadına baktım. Anladım, korkuyordu ama artık bir şeyler açıklamaya çalışmak beni bile yormuştu.

Tam derin bir nefes almıştım ki Kuzey elindeki ip parçasını sert bir şekilde kadının ağzına geçirip sımsıkı sıktı. Kadının canının acıdığı bariz bir şekilde belliydi. Sert bir bakış atmadan edemedim.

''Kadının ne suçu var?'' dedim kaşlarımı çatarken. ''Ona zarar vermeyeceğiz!'' diye ikaz ettiğimde Kuzey gözlerini devirdi.

''Amacım suçsuz bir kadına zarar vermek değil zaten. Düşük bir çeneyi kapatmak,'' dedi ve kadına sert bir bakış gönderip devam etti. ''Buna da kafa denir be! Kafa bırakmadınız adamda!'' diye hafif yüksek bir sesle kadına bağırdığında kadının tekrar korkudan gözleri dolmaya başlamıştı.

''Kuzey, lütfen. Korkuyor görmüyor musun?'' dediğimde sinirle saçlarını parmaklarının arasından geçirerek hafifçe çekiştirmişti. Tam bana dönüp bir şey söyleyecekken Batıkan koşturarak demir kapıdan içeriye girdi.

''Kuzey beklediğimiz telefon açıldı. Bir tane temizlik şirketine telefon ettiler. Yemek yapması için yirmi günlük bir eleman istiyorlar,'' dediğinde Kuzey hafifçe güldü. ''Yirmi gün içinde birçok şeyi halletmemiz gerekecek,'' dedi Batıkan aynı ses tonuyla.

''Yirmi günden daha kısa süreceğine bahse girerim. Bu işi on gün içinde bitirmiş olacağız,'' dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona döndüm.

''Eminim ki Levent'in bir sürü düşmanı vardır. Madem onu bitirmek sadece evine kadın sokmakla bitiyor niye daha önce kimse denemedi? İstersen avını hafife almak gibi bir aptallığa düşme,'' dediğimde gözlerim kısılmıştı. Kuzey'in yüzündeki alaycı gülüş boyut değiştirerek genişlemişti. Gözlerinde sıcak bir şeyler vardı.

''Tarih boyunca en büyük devletler bile bu şekilde son buldu. Güçlü erkeklerin zayıf bir noktası vardır. Kadınlara çok düşkün olurlar,'' dedi göz kırparken. Güldüm. Kollarımı göğüslerimin üstünden birbirine doladım. Ama Kuzey'e cevap vermek yerine Batıkan'a döndüm.

''Kadın ne zaman evde olur?'' dedim ve devam ettim. ''Onu da eve varmadan halletmemiz lazım ki onun yerine geçeyim, değil mi?''

''Yani bir saat içinde orman yoluna sapar. Oradan Levent'in evi arasında zaten yürüme mesafesi on beş dakika bile değil. Zaten büyük ihtimalle taksici orman yoluna sapmaz. Kadını o civarda bir yerde indirir. Sonrası sizde,'' dediğinde gülerek kafamı salladım.

''Levent ve İpek arasında bir konuşma geçiyor mu?'' dediğimde Batıkan güldü.

''Levent bu gün erkenden işe gitmiş. İpek'te ona verdiğimiz kolyeyi değerlendiriyor. Onu dinlediğimizi biliyor. Bana bir şeyler anlatıp duruyor. Canı sıkılıyor olmalı,'' dediğinde güldüm.

''Susmuyor değil mi?'' dediğimde Batıkan gülerek kafasını salladı.

''Asla.''

Yine Kuzey'in yönlendirmesine uyarak bir görev dağılımı yapılmıştı. O arabadan bile inmeyen, ismini bilmediğim ve hatta yüzünü bile görmediğim çocukla Batıkan o eski depo gibi yerde kalmışlardı. Kadın zaten bağlıydı ama yine de onu orada bir başına bırakmamız çok saçma olurdu.

Ve şimdi ben Kuzey'den tarafa bakmak yerine yola odaklanmış gibi görünmeye çalışıyordum ama aklımda ki düşüncelerin tesiri altındaydım.

Gece gördüğüm rüyayı bir türlü unutamıyordum. Kuzey'in alnının ortasına dayanan silahı. Beynini dağıtan kurşunun sesi ve adamların yüzüne sıçrayan kan o kadar gerçekçiydi ki... Saçımın çekilmesiyle ensemde oluşan acıyı hissediyormuş gibiydim. Bu çok saçmaydı.

Gel de Sil İzleriniWo Geschichten leben. Entdecke jetzt