49. Bölüm ☁ Final

41.7K 1.5K 627
                                    

Şu an güncel olan hikayelerim, Geçmişten Gelen ve Arı Kovanı'na bir şans vermenizi tavsiye ederim ♥

Kuzey'den ☁

Her şey çok fazlaydı. Beynimde her şey birbirine giriyordu. Bu bir girdabın içinde olmaktan farksızdı. İlk defa kendimi bu kadar arada kalmış hissediyordum. Ben hayatım boyunca ne istediğime ve ne istemediğime kesin karar vermiş bir insandım. Ama şimdi her şey o kadar çok iç içeydi ki. Karar vermekte zorluk çekiyordum. İlk defa kararsız kalıyordum. İlk defa böyle bir ikilem yaşıyordum.

Daha hiçbir şey bitmemişti. Levent'i yıllardır tanıyordum. Kolay kolay pes etmezdi. Onu milyonluk zararlara sürüklemiştik. Şirket hisselerini devretmek zorunda kalmıştı. Başına çok daha güçlü bir mafya babasını musallat etmiştik. Yağmaladığımız malların zararını asla ödeyemezdi. Üstelik artık bizi biliyordu. Mutlaka peşimize düşecek ve izimizi bulacaklardı. Ne kadar ortadan yok olabilirdik ki? Mutlaka bu oyun bitecekti. 

Gözlerimi yine onun üzerine diktiğimde İpek'le nasıl mutlu bir şekilde konuştuğunu görmüştüm. Yaşadığı bazı şeyleri atlatmakta yeterince başarılı değildi. Bunu görebiliyordum. Ama onun sıcak parmak uçlarını kalbimde hissetmek bana eskisi kadar güç gelmiyordu. Çünkü artık kalbime dokunmayı başardığını kabul ediyordum.

Aklıma dün gece yaşananlar üşüşmeye başladığında derin bir nefes aldım.

Yüzünde hala kendini belli eden yara izleri vardı. Odaya girdiğimde onu aynanın karşısında yüzüne bakarken görmüştüm. İşaret parmağının ucuyla yaralarına dokunurken... bir an için sanki ben acı çekiyormuş gibi hissetmiştim. Ona düşündüğümden daha fazla değer veriyordum. Benim yüzümden canı yanmış olması kabul edilemez bir şeydi. Benim ona dokunurken avuç içlerim yanıyordu. Birinin ona vurabilmiş olması düşüncesi ise bütün bedenimi tutuşturuyordu. Ona vuran ellerindeki bütün parmakları tek tek kırmak istiyordum. Bu çok fazlaydı. 

Kapıya yaslanmış bir şekilde onu izlerken beni fark etmesiyle afallamış bir şekilde bana dönmüştü. Suçlu bir çocuk gibi olan ifadesine baktım. Ne kadar... tatlı duruyordu. Daha önce ''tatlı'' kelimesini kullanıp kullanmadığımı bile hatırlamıyordum. Beceriksiz bir şekilde gülmeye çalıştığında kirpiklerinde asılı kalmış göz yaşlarını fark etmiştim. Gözleri dolu dolu olmasına rağmen güçlü bir şekilde gülümseyebiliyordu.

O benden bile güçlüydü. Cesurdu. Ben ona yaklaşmaya cesaret dahi edemezken o peşimden gelebilecek kadar cesurdu. Ya da aptal. Ama cesurluk ve aptallık arasında zaten hiçbir fark yoktu ki. Onun gülümsemeye çalışan titrek dudaklarına baktım. Bunları hissetmek bana çok fazlaydı. Sonra bakışlarımı elinde tuttuğum havluya kaydırdım.

''Banyoya girecektim,'' dedi biraz daha gülümsemeye çalışırken. Sadece başımı sallamakla yetindim. Daha fazla karşımda duracak hali kalmamış gibi hiçbir şey demeden odanın içindeki diğer kapıya doğru ilerledi ve içeriye girip kapıyı kapattı.

İzmir'deydik. Ama benim kulübemde değil Batıkan'ın evindeydik. Batıkan'ın ailesi yaşarken tatillerinin iki haftasını bu evde geçirirlerdi. Bende onlarla ara sıra gelirdim. Fazlasıyla büyük ve güzel bir evdi. Üç gündür burada kalıyorduk. 

Benim güzel, yeşil gözlü, minik kızımla birlikte bu evde kalıyorduk. Batıkan ve İpek'le birlikte. Ama üç gündür sebepsiz bir şekilde onun yeşil gözlerine bakamıyordum. İkimizde yüz yüze gelmekten çekiniyor gibiydik. İkimizde utanıyor gibiydik. Bunun sebebini biliyordum. Ben onun acı çekmesinden dolayı suçluluk duyuyordum. Benim intikam oyunum yüzünden, hiç tanımadığı bir kadının intikamı için çok fazla acı çekmişti. Ben sadece fiziksel acılarını görebiliyordum ama ya iç dünyası ne haldeydi? O ise benim suçluluk duyuyor olmamdan dolayı suçluluk duyuyordu. Yani işler biraz karışıktı.

Gel de Sil İzleriniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin