21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü

29.7K 1.3K 52
                                    

Bu kitabın ilk şarkısı multide ♥ ♥ ♥

''Siz nasılsınız?'' dedim kesinlikle çok daha iyi durumda olan adama. O kadının kocasıydı. En azından onunla konuşmak istiyordum. Sebepsiz yere. Sadece bir insan sevdiğini kaybettiğinde tam olarak ne hissediyor, nasıl görünüyor merak ediyordum.

''Bilmiyorum,'' diye mırıldandı güçsüz sesiyle. Yüzü çürük içindeydi.

''Bir oğlunuz oldu,'' dediğimde gözlerini kısarak bana baktı.

''Karım nasıl?'' dediğinde hafifçe yutkundum. Bakışları gitgide ciddileşirken gözlerinde değişik bir ifade vardı. Sanki ne diyeceğimi tahmin ediyormuş gibi bir hali vardı.

''Yoğun bakıma alınmış. Yani iyi gibi, şimdilik,'' diye gevelemeye başladığımda kafasını hafifçe sallayıp yastığına daha da yasladı. Gözlerinde hüzünlü bir ifade vardı.

''Ben onun bir gün karım olabileceğini hiç hayal etmezdim. Ona hiç o gözlede bakmamıştım. Ailelerimizin zoruyla evlenmiştik. Ve o şu anda öümle burun buruna. Benim yüzümden,'' dediğinde gözlerimi kırpıştırmadan edememiştim. Bir insanın canı yandığında ne kadar çok suçlu çıkıyordu ortaya.

Adamın yanağını okşayarak çenesine doğru akan göz yaşını görmemle yerimden kalktım ve ona bakmamaya çalışarak odadan çıktım. Derin derin nefes alıp verirken en azından içimde ki kötü his yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı. 

Sabah gelirken giydiklerimi giymeye başladığımda hala kadını düşünüyordum. En azından bir savaş vermesi için küçük bir şansı vardı.  Saçlarımı açıp havalandırırken İpek'te sonunda gelebilmişti. Hızla dolabını açarken ona bakmadan edemiyordum. Hem geç kalmıştı hemde oldukça seri hareket ediyordu.

''Ne oluyor?'' dedim gözlerimi kısarak.

''Bir şey olduğu yok. Bu gece bir şeyler yapalım mı? Hem kafa dağıtırsın?'' dediğinde gözlerimi daha da kısmıştım. Herzaman en iyi yaptığım şeyi yaparak onu sorgulamaya başladım.

''Nereden çıktı?'' dediğimde gülerek bana baktı. Bir yandan da şortunu giymeye çalışıyordu.

''Son zamanlarda hayatımızda ki her şey yolundan ne kadar saptı, farkında mısın? Hiçbir şey yolunda gitmiyor. Ruh halimiz berbat. Gece evde pinekleyip duruyoruz. Bence kafa dağıtmak hakkımız,'' dediğinde onaylarcasına başımı salladım. Her gece ağlayarak hayat geçmezdi.

''Tamam, olabilir,'' dediğimde tişörtünü de giymiş ayakkabıları giymeye başlamıştı.

''Hadi hemen eve gidelim o zaman. Yoksa geç kalacağız,'' dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda hala dediğini fark etmemiş olacak ki ayakkabılarıyla ilgileniyordu.

''Nereye geç kalacağız?'' dediğimde başını kaldırmadan bana baktı.

''Hiçbir yere. Sadece şey... biliyorsun... geceye erken başlamak lazım. Yoksa tadı çıkmıyor,'' diye gevelerken nedense burnuma farklı kokular gelmeye başlamıştı bile.

Arabayı yine o sürerken başımı cama yaslamış ve önümüzden akıp giden yolu izlemeye başlamıştım. Hayat bazen gerçekten çok merhametsiz olabiliyordu. Küçük bir bebeğe anne kucağını tattırmadan bir yarışın içine sokabiliyordu. O kadın yoğun bakıma alındığından beri neredeyse her dakika yaşaması için dua ediyordum.

Bordo, kabarık pileleri olan, yüksek bel, deriye benzeyen, mini eteğimi giymiştim ve siyah penyemi eteğin içine sokmuştum. Siyah eyelinerin üstünden dağıtmamaya özen göstererek tekrar geçmiştim ve bordo bir ruj sürmüştüm. Bağcıklı, topuklu ayakkabılarımı giyip deri, kısa ceketimi üzerime geçirirken odamdan çıkmıştım bile.

Gel de Sil İzleriniUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum