13. Bölüm ☁ Davet

31.4K 1.4K 22
                                    

''Yeter artık! Zırlamayı keser misin İlkim? Ya gittiyse gitti. Sevin bile. Ya gittiğinde her şey için çok daha geç olsaydı? En azından bir çift küpeyle sıyrıldık. Hem başka eksiğimizde yok. Ne bakıyorsun öyle? Ne? Şöyle bakmayı keser misin?'' diye cümlelerini sıralamaya devam ederken parmaklarımı gözlerimin altında ve yanaklarımda gezdirerek kurulamaya çalışıyordum ama bu pek mümkün olmuyordu çünkü her yaş biraz daha ıslanmasına sebep oluyordu.

''Ucuz mu kurtulduğumuzu düşünüyorsun? Aldığı bir çift küpe değil!'' dedim dişlerimin arasından titrek bir nefes verirken. Onun nasıl böyle bir şey yapabileceğini düşünmekten başka elimden gelen hiçbir şey yoktu. Keşke onun hayatına girmek için onu kendi hayatıma bu kadar sokmasaydım.

''Ne yani? Başka eksiklerde mi var?'' dedi kaşlarını kaldırıp bana biraz daha yaklaşırken.

''Bak görüyor musun? Şuramda bir eksik var,'' dedim elimi sol tarafıma attırıp hafiften bastırırken.

''O eksik bendede var. Orada bir şeylerin olmadığını biliyorsun ama neyin olmadığını bilmiyorsun. Ya da o boşluğu nasıl doldurabileceğini de bilmiyorsun. Sadece orada bir boşluk olduğunu biliyorsun. Canın yanmıyor ama bunu bilmek canını sıkıyor. Sanki biri boğazını kavramış gibi soluk aluş verişlerin zorlanıyor,'' dediğinde yaşlı gözlerimle onun dalmış gözlerine baktım. Bu halim bile onu üzmeye yetiyordu. Ben asla onun bana olduğu kadar mükemmel bir arkadaş olamayacaktım.

''Hep böyle mi olacak?'' dediğimde gözlerini bana çevirdi.

''Çivi çiviyi söker. Bununla yaşamayı öğrendiğinde geçmeyecek ama hissetmemeye başlayacaksın. Ara sıra kendini hatırlatır ama eskisi kadar değil,'' dediğinde gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Ben kaç yıllık arkadaşımı daha önce hiç bu halde görmemiştim.

''Ne zamandır seviyorsun onu?'' dediğimde bir süre bana baktı ve yutkundu.

''Uzun zamandır. Birkaç ay sonra bir yıl olacak,'' dediğinde avuç içlerimi tekrar kızardığına emin olduğum gözlerime bastırdım ve kanepede biraz daha ona yaklaştım. Kaç saattir iki büklüm ağlamaktan sırtımın ağrıdığını yeni hissediyordum.

''Niye şimdiye kadar bana hiçbir şey söylemedin?'' dedim titreyen sesimle.

''Bilmiyorum. Duygularımdan ilk onun haberi olsun istedim galiba,'' dediğinde arkaya doğru yaslanmıştı. Başımı onun dizlerinin üstüne koyarken hiçbir harekette bulunmamıştı.

Evet bana hala çok kızgın olduğunu biliyordum ama onun kızgınlığı asla merhametinin önüne geçemezdi. Ben bu kadar kötü durumdayken benden uzak kalamazdı. En azından kendime geldiğimden emin oluncaya dek yanımda duracağına emindim.

''Peki şimdi ne olacak?'' dediğimde bakışlarını yüzüme çevirdiğini hissedebiliyordum. Saçlarımın arasında gezen parmakları duraksamıştı.

''Onu unutmaya çalışacağım. Nasıl böyle bağlandım bilmiyorum,'' dediğinde buruk bir şekilde gülmeye çalıştım. Bende nasıl bu hale geldiğimi bilmiyordum. O ilk başlarda yardıma muhtaç bir hastaydı ve sonra... birden merkeze yerleşmişti. Hemde hiçbir şey yapmadan. Sadece gözlerime bakarak bunu başarmıştı.

''Eskiden ''Onun bağımlısı oldum,'' gibi cümleleri saçma ve gereksiz görürdüm ama şimdi anlıyordum. Gerçekten hayat damarlarından biri onun bakışlarıyla aranda bir köprü kuruyormuş gibi oluyor ve eğer seni bakışlarından mahrum bırakırsa o damar kopuyor. Ölmüyorsun ama yaşamıyorsun da. Çok zor. Kendini bir kabusun içinde bulupta uyanamamak gibi,'' dediğimde bir süre bana bakmıştı. Bana hak verdiğini biliyordum.

Kuzey'e ne kadar değer verdiğimi görmek onu rahatlatıyor olmalıydı. Çünkü bu asla Mitat'a yakınlaşamayacağım anlamına geliyordu. Bir insan birini gerçekten severse başkaları sadece hayatına giren kişiler oluyordu. Kalbine giren değil.

Gel de Sil İzleriniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin