44. Bölüm ☁ Borç

16.2K 958 40
                                    

Selam aşklarım ♥

Şu diş meselem sanırım geçti :DFd Niye bunu size söylüyorum, bilmiyorum :D Her neyse. Bu gün buradan yeni hikayemin adını ve giriş bölümünü yayınlayacağım. 10. Bölümü hazırladıktan sonra ilk bölümünü yayınlayarak kitabı bir ara başlatmayı düşünüyorum. Açıkçası merak ettiğinizi düşünmek istiyorum ^_^ Her neyse. Zevkli okumalar ♥

-

İpek'ten

Günlerdir bu evin içine kısılmış bir şekilde bu oyunun bitmesini bekliyorduk. Levent denen o herif birkaç kere odama gelmiş ve açık bir şekilde bana asılmaya çalışmıştı. Açık açık flört etmeye çalışıyordu ama açıkçası İlkim'in alt katta her şeyi kontrol altında tuttuğunu düşünüyordum.

Ben neredeyse geldiğimden beri bu odanın içinden çıkmamıştım ama o her şeyle uğraşmaya çalışıyordu. Bu yüzden Levent'in dikkatini dağıtmak için onu kendime aşık etmeye çalışmıyordum. Haliyle ona karşılıkta vermiyordum.

İlkim ara sıra da olsa Kuzey'i görebiliyordu ama ben... tamamen bu dört duvarın arasına sıkışmıştım. Batıkan'ı görmek istiyordum. Duygularım neredeyse tamamen kesinleşmişti. Mitat ismi neredeyse artık aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bana yaptıklarını, daha doğrusu yapmaya çalıştıklarını Batıkan sayesinde unutmuştum.

Ona duyduğum minnetin yanında başka bir duygu daha vardı. Minnetten daha ağır basan bir şeyler. Ve ben... bilemiyordum.

Hepimiz bir olmuş çok tehlikeli bir oyun oynuyorduk ve... korkuyordum!

Şimdi ise Kuzey İlkim'i alıp gitmişti. Bende onlarla gitmek istiyordum ama evde bırakılmıştım. Evde kimse yoktu ve ben eğer evden çıkarsam ve ben yokken Levent gelirse bir daha hangi sebeple bu eve girebilirdim ki?

Oysa ben gerçekten İlkim'i bu saçma oyundan uzak tutmak istiyordum.

Kuzey'in suç ortaklığını yapıyor olması açıkça sinirlerimi bozuyordu. Şimdi depo soymakta nereden çıkmıştı?

Her an bir haber gelebilir diye prize taktığım telefonun başından ayrılamıyordum. Saat dokuz olmak üzereydi ama ne arayan soran vardı ne de gelen giden! Bir şeyler feci halde ters gidiyordu!

Saatlerdir bir haber için çıldırıyordum-ki... Telefonun uzun zamandır duymadığım ama saatlerdir beklediğim melodisi kulaklarıma dolmaya başlamıştı. Hızla elime alıp açarken açıkça bir tedirginlik yaşıyordum.

''Batıkan?'' dedim telefonu kulağıma dayarken.

''İpek... biraz sonra kapının önüne bir araba gelecek. Hemen buraya gelmen lazım,'' derken sesi iniltiye benziyordu. Emin olamadığım bir şeyler seziyordum sesinden. Korkuyla gözlerim açıldı.

''Neler oluyor? Her şey bitti mi?'' derken derin bir soluk sesi işittim.

''Soru sorma!'' diye sert çıktığını anlamış olmalı ki tekrar derin bir nefes aldı. ''Lütfen! Sadece gel,'' dediğinde gözümden akan yaşa bile anlam verememiştim. Bir şeyler oluyordu!

Telefonu şarj cihazından ayırıp hızla odadan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Bir yandan da siyah ceketimin fermuarını çekmeye çalışıyordum. Araba falan yoktu. Bir yandan da gerçekten korkuyordum. Elimdeki telefonu diğer avucumun içine vururken karanlıktan ürktüğümü fark ettim.

Dakikalar sonunda önümde siyah bir araba dururken sürücü koltuğunun yanına oturmak için kapıyı açmıştım ki içerideki kişinin Kuzey ya da Batıkan olmadığını fark ettim.

''Sen kimsin?'' dedim kaşlarımı çatarken.

''Soru sorma. Acil bir mesele var. Diğerleri seni bekliyor,'' dediğinde bu çocuğu tanıdığımı sezdim. Daha önce Batıkan'ın yanında gördüğüme emindim. Arabanın içindeki yerimi alıp kapıyı örtmemle çocukta gazlamıştı.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now