39. Bölüm ☁ Pişmanlık

18.3K 1K 91
                                    

Merhaba arkadaşlar. Lütfen bu bölüme bol bol yorum yapın. Çünkü kategorimizde ilk ona girmeyi çok istiyorum :') Yani gerçekten severek okuyorsanız en azından bunu çok görmeyeceğinizi düşünüyorum. Bazı arkadaşlarım çok sık bölüm yayınladığımı söylüyor ki bence bu kesinlikle çok doğru.

Sırf siz beklerken sıkılmayın diye her fırsatta yazmaya çalışıyorum ve gerçekten benim için çok değerli olduğunuzu bilmenizi isterim. Ama madem uzun süre bölüm yayınlamadığım zamanlarda daha çok ilgi görmüş oluyor o zaman bende bazı çok sevdiğiniz yazarlar gibi günlerce seve seve bölüm yayınlamam :))

Lütfen yükselmemiz için bol bol yorum yapın.

Sizi seviyorum ♥

☁ 

Bu hizmetçilik oyunu beni gerçekten çok zorluyordu.

Ben şimdiye kadar hep böyle güzel, büyük ve konforlu evlerin içinde yaşamak isterdim ama bu şekilde değil!

Sabah saat yedi olmadan kaldırılmıştım. Adının Gülizar olduğunu öğrendiğim diğer kadın tarafından. O da bu evde çalışıyordu ama beni aşağılamaya çalışıyordu. Belki de mizacı böyleydi, bilemiyorum ama kesinlikle çok sertti. Ve donuktu.

Başımın dibinde homurdanarak omzumu dürte dürte çürütmüştü. Hem kahvaltının kaçta hazır olması gerektiğini söylemiyordu hemde homurdanıyordu. Hayır benden büyük olmasa girişeceğim ama benden büyük olduğu için kendime böyle bir saygısızlığı yakıştıramıyorum.

Neyse ki çok zaman kaybetmeden dün giydiğim kıyafetleri giymiş ve saçlarımı yine sıkı bir at kuyruğu yapıp aşağıya inmeyi başarabilmiştim.

Biz normalde İpek'le pek kahvaltı kültürüne bağlı kalmazdık. İkimizde uykuyu çok severdik ve ikimizde uykumuzdan fedakarlık yapıp, erken kalkıp kahvaltı hazırlama gereği duymazdık. Zamanımızın son saniyesine kadar uyur hatta uzatmalara giderdik. Sonra telaşla kalkıp bir kaseye bolca gevrek doldurur ve onu yerdik. Sadece hafta sonu sabahları keyifle güzel bir kahvaltı yapabilirdik. Çok nadiren hafta içi de yaptığımız oluyordu ama bunun için birimizin erken kalkıp hazırlaması gerekiyor haliyle.

Domates sosunda kızartmaya çalıştığım sosisleri tabağa alıp bu sefer melemen yapmaya çalıştığım tavaya yöneldim. İçindeki yumurta kırıklarını güzelce temizledikten sonra onu da tabağa aldım. Tabakları hazırlamam bittikten sonra yapmam gereken tek bir şey kalmıştı. Masaya taşımak.

Elime iki tane tabak alıp mutfaktan çıktığımda salonda oturan Yiğit'le göz göze gelmiştik. Gözlerinde her zaman sert bir ifade vardı. Büyük ihtimalle herkese karşı böyleydi. Kimseye güvenmediği gibi bana da güvenmemesi çok normaldi. Bakışlarını görmezden gelerek masaya yöneldim.

Tabakları yerleştirip tekrar mutfağa ilerlemeye başladığımda göz ucuyla gördüğüm kadarıyla yerinden kalkmıştı. Ben mutfaktan içeriye girerken peşimden onun da girdiğini fark etmem çok uzun sürmemişti. Arkamı dönmemle burun buruna gelmemiz sayesinde fark etmiştim. Bir adım geri çekilirken dudağının hafifçe kıvrıldığına şahit olmuştum.

''Sen okuyor musun?'' dediğinde yavaşça dişlerimi birbirine bastırdım. Tamam, yaşımdan biraz küçük gösterdiğimi farkındaydım ama yani öğrenci kadar da küçük gösterdiğimi düşünmüyordum.

''Evet,'' dedim yine de.

''Hangi bölüm,'' dedi sesinde ki matlığı bozmadan. Benim hakkımda bir şeyler bilmek için soru sormadığı o kadar belliydi ki. Eve yeni girmiş birini tanımaya çalışıyordu sadece. Yani kısaca zararsız olduğuma emin olmak istiyordu. Uyanıktı. Ama hem Levent hem kendisi kimlerle dans ettiklerini hala farkında değiller.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now