43. Bölüm ☁ Vurgun

17.4K 972 38
                                    

Ertesi gün Levent pek durumdan işkillenmemişti. Normalde de uyku hapı aldığı için bulunduğu duruma alışık duruyordu ama Yiğit oldukça sersemlemişti. Sabah aşağıya iner inmez ilk işim onu uyandırmak olmuştu. Kanepede kendine gelmeye çalışırken nasıl burada sızacak kadar içtiğini düşünüyordu. Sert görüntüsünden taviz vermemek için ne ara bu kadar içtiğini de soramıyor bütün soruları içinden sorup cevaplıyordu, salak!

Onu daha fazla umursamamaya karar vererek mutfağa geçip kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştım. En sonunda masayı hazırlamayı bitirdiğimde çok geçmeden Levent merdivenlerde belirmişti. Duş aldığı nemli saçlarından belli oluyordu. Belli ki iki tane uyku hapı onu da sersemletmişti.

Ben çayları doldururken Levent'in sesiyle irkildim.

''Dün gece çok içmişiz. Kuzey Bey rahatsız oldu mu?'' diye dün geceki tek ayık olan kişi ben olduğumdan bana sormuştu. Zaman kazanmak için hafifçe güldüm ve ona bakarak konuşmaya başladım.

''Hatırlamıyor musunuz? Siz aslında ondan daha iyi durumda gibiydiniz. O da oldukça sarhoş olmuştu. Benden bir taksi çağırmamı istedi. Dün gece taksiyle gitmiş ama bu sabah arabası kapının önünde yoktu. Demek ki aldırmış. O gidince sizde İpek Hanım'ın yardımıyla merdivenlerden çıkmıştınız,'' dediğimde ikna olmuş gibi başını sallamıştı. Ama Yiğit sanki bir açığımı arıyor gibi yüzüme bakıyordu.

''Nazan hala nevresimleri değiştirmemiş. Söyle ona değiştirsin,'' dedi Levent otoriter bir sesle. Nazan'ın adını duymamla panik olsam da belli etmeden kafamı salladım. ''Ve bu gün pazar. İstersen gitmek istediğin bir yer varsa akşam yemeğini hazırlayıp gidebilirsin,'' dediğinde tekrar başımı salladım. Zaten bu gün izinli olacağımı Kuzey önceden öğrenip haber vermişti.

Lanet olsun ki evin iki hizmetçisini ve şirket tarafından gönderilen başka bir hizmetçiyi bir depoda tutuyorduk. Yarattığımız kaos gitgide büyüyordu.

Mutfağa geri dönerken birden aklımda çakan şimşekle duraksadım. Ben yemek yapmayı bilmiyordum! Tam telaşa kapılmış bir şekilde kuyruğuna basılmış bir kedi gibi korkuyla mutfağın içinde gezinmeye başlamıştım ki içeriden adımı seslenen sesle tekrar yemek masasına ilerlemeye başladım.

İpek kahvaltı için inmemişti. Büyük ihtimalle uyuyordu ama bu gün evde ikimizden başka kimse kalmayacağı için birlikte kahvaltı yapabilirdik.

''Buyurun efendim?'' dedim tedirginliğimi saklamaya çalıştığım bir sırıtışla.

''Biz gittikten sonra sende gidebilirsin. Biz bu akşam eve geç geleceğiz ve aç geleceğimizi düşünmüyorum. Ama gidecek bir yerin yoksa da kalabilirsin,'' dediğinde başımı sallayarak içimden sevinç çığlıkları ata ata mutfağa girmiştim.

Yaklaşık yarım saat sonra Levent ve Yiğit evden çıkabildiğinde bende İpek'i uyandırmıştım ve birlikte kahvaltı yapmaya başlamıştık. Ben dün gece Kuzey'le konuşmamızın sadece soygun kısmını anlatırken ağzının içindeki lokmayı çiğnemeyi bırakmış şaşkınca bana bakıyordu.

''Bunu da kabul ettiğini söyleme!'' dedi şaşkın ifadesiyle.

''Ettim,'' dediğimde cevabı zaten biliyormuş gibi başını onaylamaz bir şekilde iki yana sallamıştı.

''Delirmişsin sen. Beni gerçekten şaşırtıyorsun,'' dediğinde gözlerimi önümdeki tabağa dikmiştim.

''İpek, artık bu oyunun gerçekten bitmesini istiyorum ve bitmesi için elimden gelen her şeyi yapacağım. O istediği intikamı almadan rahatlayamayacak. Ve ben bunun için kendimi mecbur da hissetmiyorum. Gerçekten yardım etmek istediğim için yardım ediyorum. Bu gece de istediği gibi ona yardım edeceğim. Senin de istediğin bu oyunun bitmesi,'' dediğimde çatalını sert bir şekilde peynirine saplamıştı.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now