36. Bölüm ☁ Kabus

20.4K 1K 43
                                    

İlkim'den ☁

Batıkan'ın evden çıktığını görmemle telaşım ikiye katlanmıştı. Oldukça sakin görünüyordu. Kötü bir şey olsa bu kadar soğuk kanlı durabileceğini sanmıyordum. En sonunda arabanın kapısını açıp kendini yanıma bırakmasıyla Kuzey'de ön koltukta kıpırdanarak bize doğru dönmüştü.

''İpek nasıl?'' dememle Batıkan gülerek karşılık verdi.

''Evde kalmayı garantileyebilmek için bayılma numarası yapmış. Kendini merdivenlerden yuvarlamış. Allah'tan bir şeyi yok. Sağ kolu ağrıyormuş biraz,'' dediğinde sıkıntıyla bir nefes çektim.

''Açıkçası bu kadarını ben bile beklemiyordum,'' dedi Kuzey ve devam etti. ''Esaslı kızmış.''

''Öyle,'' dedi Batıkan başını sallayarak. ''Hizmetçilerden birini ayarlayabildin mi?''

''Evde zaten iki tane hizmetçi varmış. Biri ev işleriyle ilgileniyor diğeri yemeklerle. Yemekle ilgilenenin adı Füsun. Yirmi sekiz yaşında falan olması lazım. Yatılı hizmetçi. Bir tane annesi var. Antep'te yaşıyor. Düzenli olarak ona para gönderdiğini öğrendik. Annesi oldukça yaşlı. Kızın telefon numarasını da bulduk. Kıza annesinin çok hasta olduğunu falan söyleyeceğiz. Kız yıllık iznini kullanmak zorunda kalacak. Kızın evden çıkmasını sağladığımız gibi... bum!'' dedi ve kaşlarını kaldırarak gözleriyle beni gösterdi. ''Devreye sen giriyorsun. Aslında seni o adamın evine sokmak büyük saçmalık,'' dediğinde kaşlarımı çatarak karşılık verdim.

''Tamam anladım beni tehlikeye atmak istemiyorsun, İpek'e de söz verdin ama yeter artık Kuzey. İpek o adamla başbaşa! Bu oyunun ne kadar süreceğini sen hariç kimse bilmiyor. Onu hiç tanımadığı bir mafya bozuntusuyla yalnız bırakmamı bekliyorsun. Eve birini daha sokman lazım. Başka güvenebilir birini tanıyor musun? Hayır! O zaman artık söylenip!'' durma diye sert bir şekilde hafifçe sesimi yükselttiğimde başını hafifçe eğerek güldü. Kabul. Çok güzel gülüyor.

Başını kaldırdığında yüzünde hala küçük bir sırıtış vardı. Gözlerinin içinde küçük parıltılar. Ela ve her zaman koyu gözlerinin içinde minik yıldızlar görmek oldukça şaşırtıcıydı.

Her gülüşü bir diğerinden farklıydı.

Her güldüğünde onu sanki daha önce hiç gülerken görmemiş gibi hissediyordum.

Ama yine de bütün bu anları aklıma kazımadan edemiyordum.

Bütün gülüşlerini tek tek ezberliyordum.

''Devreye sen giriyorsun. Yarın İpek'in kolyesi donanımında bir kolye daha hazır olacak,'' dediğinde kaşlarımı kaldırdım ve gözlerimi kıstım.

''Sana bu imkanları kim sunuyor?'' dediğimde tekrar hafifçe güldü.

''Güvenebileceğim herkes,'' dediğinde hızla cevap verdim.

''Güvenebileceğin herkes?''

''Merak etme; güvendiklerim listesi pek kalabalık değil. Bir elin parmakları kadar bile değil,'' dediğinde sessizce onayladım. Sonuçta ben tanımasam da bize yardım eden başka birileri daha vardı ve Kuzey ile Batıkan her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamaya çalışıyordu. Kuzey sandığımdan daha zekiydi.

Batıkan zaten bir doktordu. Altı sene tıp okuyabilmiş birinden aptal olmasını beklemiyordum. En az Kuzey kadar kıvrak bir zekaya sahipti. Peki ya Kuzey? Onunla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Onun da bitirdiği bir üniversite olmalıydı.

''Peki kız annesinin hasta olmadığını gördüğünde geri gelmeyecek mi? O geri geldiği takdirde evden çıkan ben olacağım,'' dedim soru sorar gibi.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now