» unspeakable

3.5K 325 195
                                    

2 Mayıs 2001
Londra, Sihir Bakanlığı

       HAYAT denen ortalama yetmiş yıl süren olgu çok fazla sürprizle karşılaştırabilirdi insanı. Özellikle damarlarınızdan sihir akan ve sihrin hayat bulduğu bir hayatı yaşıyorsanız sürprizler normale oranla bir hayli yoğun olabilirdi.

Fakat bu sürprizlerin de bir sınırı vardı, sihirle çevrelenmiş bir dünyada bile.

Harry ve Ron'un şaşkın bakışları kızıl kızdan bahsedilen adama dönmüştü hemen. Sessiz ve anlam veremeyen bakışlarını adamda gezdirdi Harry bir süre. Anlamaya çalışıyordu ancak verilen bu kafa karıştırıcı bilgiyle neler olduğunu anlaması mümkün değildi.

"Bayan Mornshine, dediğinizi aklınız alıyor mu?" diye sordu Ron dayanamayıp.

"Hayır, almıyor." dedi Eris. "Bu yüzden buradayım, mantıklı bir açıklama bulmak için."

Ron Eris'i dikkate alırken Harry adama dönmüştü. "Bay Mornshine." dediğinde adamın yeşil gözleri ona döndü. "Nerede olduğunuzu biliyor musunuz?"

"Elbette, Seherbazlık Bürosu'ndayım. Tanrım, ne çok şey değişmiş. Girişteki o saçma büyük heykele ne oldu?"

Harry, Slytherin'in madalyonunu almak için içeri girdiklerinde dikkat dağıtmak için o heykeli patlattığını hatırladı. Üzerinden üç buçuk yıl geçmişti.

"En son hatırladığınız şey ne? Kızınızın kapısında belirmeden önce yani." dedi Harry, adamın sorusuna yanıt vermemişti.

Elliot bir anlığına düşündü. Harry ve Ron merakla adama bakıyordu ve aynı bakışlar Eris'in gözlerinde de vardı. Anlamaya çalışıyordu.

Henüz on beş yaşında kaybettiği babasını kapının evinde bulduğunda küçük dilini yutmuş gibi kalakalmıştı Eris. Zihni uğuldamaya başlamıştı hemen, aklını toparlayamıyordu ve ne yapacağını bilemez bir halde babasına bakıyordu.

Ancak ölmüştü o. Babası hayatta değildi. Muggle doğumlu babasını Ölüm Yiyenler, Hogsmeade'de öldürmüştü. Eris onun ölü bedenini görmüştü, cenazesine katılmıştı. Mezarına toprak atılırken oradaydı.

"Sokakta yürüdüğümü hatırlıyorum." dedi Elliot. "Hava karanlıktı ve kıştı, evet, çok soğuktu." Durdu ve gözlerini kıstı adam hatırlamaya devam etmek için. "Biriyle düello ettiğimi hatırlıyorum. Sonra-" Durdu adam. "Sonra-"

Devamı yoktu.

Eris gözlerini babasından kaçırdığında Harry ile göz göze geldi. Adamın yüzünde düşünceli bir ifade vardı. Onun ne düşündüğünü merak etti kızıl kız.

Harry ise Ron'a hafifçe eğilmiş ve "Benim düşündüğümü sen de düşünüyor musun?" demişti. "Çok Özlü İksir bence."

"Çok Özlü İksir ölülerde işe yaramaz." dedi Ron. "Ölü birine dönüşemezsin."

Harry unuttuğu bu detayla durakladı. Dördüncü sınıfta Barty Crouch Jr.'ın Moody'nin saçını kullanmak için onu nasıl hayatta tuttuğunu hatırlamıştı bir anda.

"E o zaman ne?" diye sordu Harry. "Adam ölmemiş olabilir mi? Belki kaçmıştır bir şeyden ve şimdi geri dönmüştür?"

Ron kararsızca Harry'ye baktı. "Bilemiyorum abi," dedi. "Adam da en az bizim kadar afallamış duruyor."

Harry tekrar adama döndü. Adam Harry'ye bakarak "Ne oluyor bilmiyorum." dedi. "Eve döndüğümde tarihin 2001 olduğunu öğreniyorum ve bu- Bu, Tanrım bu nasıl olabilir ki?"

𝐌𝐎𝐑𝐒 𝐕𝐈𝐍𝐂𝐈𝐓「ʜᴀʀʀʏ ᴊ. ᴘᴏᴛᴛᴇʀ」Where stories live. Discover now