» eris' choice

1.4K 205 81
                                    

22 Haziran 2001
İrlanda, 12.00

       ÖFKE çok farklı bir şeydi.

Vücudu alev alev yakar ve gidene kadar ardında yalnızca yaktığı yerlerin külünü bırakırdı. 

İnsanlarla hayvanlar birbirlerine benzetilirlerdi ve bu kısmen doğruydu. İnsanlar hayvanlarla aynı dürtülere sahiplerdi. Tehlike hissedince kaç, hayatta kal, genini aktar ve aktardığın geni koru.

Hayvanlar dürtüsel canlılardı, duygularıyla ve içgüdüleriyle yönetirlerdi yaşamlarını. İşte tam bu nokta insanlarla hayvanların ayrıldığı yerdi, insanları hayvanlardan üstün yapan yerdi.

İnsanlar dürtüleriyle değil akıllarıyla hareket ederdi, dürtülerine akıllarıyla egemen olurlardı. Duygulara ve dürtülere hakim olamadıktan sonra insanların hayvanlardan ne farkı kalırdı ki? 

Öfke hakim olunması en zor duygulardan birisiydi insanların çoğu için. O kadar tahrip edici ve yıkıcıydı ki insanın kendi aklını bile bir anlığına yıkabilirdi.

Harry öfkenin ne hissettirdiğini ve nelere yol açabildiğini çok iyi biliyordu. Ergenlik yılları büyük öfke nöbetleriyle, içinden silip atamadığı dehşet bir hınçla geçmişti.

Bu yüzden Eris'e biraz olsun alan tanımanın en mantıklısı olacağını biliyordu. Sırf sevgilisinin içindeki öfke her şeyi yakıp yok etmesin diye.

Tartışmalarının üzerinden iki saat geçmişti ve bu iki saat boyunca Harry masada oturarak düşünmüştü. Eris'i mumla alakalı nasıl ikna edeceğini düşünmüştü, onu inandırmak istiyordu.

Hiçbir şeye güvenemiyor olsa bile Dumbledore'a güvenirdi Harry. Sahipler'le tanışıp onları kendi hallerine bıraktıysa onları tehlikeli görmemiş olmalıydı.

Dumbledore pervasız bir adam değildi, tehlikeli en ufak bir şey görmüş olsa işlere muhakkak el koyardı. Harry bundan emindi. 

Aradan geçen iki saatin yeterli bir süre olduğuna kanaat getirdikten sonra Eris'le konuşmak için odalarına çıkmıştı Harry fakat onu bir sürpriz karşılamıştı.

Eris'in eşyaları yoktu.

Kaşlarını çatarak etrafa bakındı Harry. Dolabın kapağını tekrar tekrar açıp boşluğa baktı. Komodine koyduğu saati ve küpeleri de yoktu, komodinin üzeri boştu.

Harry onun gittiğine inanamıyordu. Öylece gitmiş miydi yani? Kavga ettiler diye?

Aceleyle odadan çıkıp tekrar alt kata indiğinde yoldan geçen birini durdu. Kısa boylu adam kendisini durduran Harry'ye bakmıştı.

"Eris nerede biliyor musun?" diye sordu. "Kızıl saçlı, yeşil gözlü kız."

"Nişanlınız." diye ekledi adam ve Harry başını salladı hemen. 

En azından hala nişanlısı olduğunu ümit etmek istiyordu. Ona hala bir yüzük almadığı için nişanı atıp atmadığını da bilmiyordu ki!

"Evet, nişanlım." dedi. "Nerede? Odadaki eşyaları yok."

Adam iç çekti. "Bayan Mornshine sırt çantasıyla arka kapıdan çıktı Bay Potter, onu gördüm." dedi. 

"Ve hiçbir şey yapmadın mı?" diye sordu Harry ters bir sesle. Adam hiç nereye diye de mi sormamıştı?

"Üzerinden çok negatif bir enerji yayılıyordu."

Harry inanmazca karşısındaki adama baktı, kirpiklerini kırpıştırmıştı. "Üzerinden negatif enerji yayılıyor diye insanların gitmesine öylece izin veremezsiniz!"

𝐌𝐎𝐑𝐒 𝐕𝐈𝐍𝐂𝐈𝐓「ʜᴀʀʀʏ ᴊ. ᴘᴏᴛᴛᴇʀ」Where stories live. Discover now