Bölüm 51

617 29 41
                                    

-Markus Schwartz (Part-1)-

Dördüncü gün. İsteyerek inşa ettirdiğim bu kocaman mezarlıktaki dördüncü günüm. Hiç hareket etmedim. Gözlerimi bile açmadım günlerdir. Mary'nin gülümseyen yüzüyle bana sarıldığı anı binlerce kez tekrar yaşadım zihnimde. İşin iyi yanı daha kolay iyileştim. Hiçbir kırığım, ölümcül yaram kalmamıştı. Ve kokumdan da rahatsız olmaya başladım. Her yanım kan kokusuyla sarılıydı. Duş almam gerek... Gözlerimi açmayı hiç istemiyorum. Sonuçları kabullenmek istemiyorum. Her şey birer kopya burada, her şey...Mary, kopya... Onu görebilmek istiyorum. Tekrar onların dünyasına geçebilecek olsam tek yapacağım onun mutluluğunu seyretmek olacaktı. Onu üzen benim ve ondan uzak durarak sevdiğim kişinin mutluluğuna gölge düşürmeyecektim. Basit bir mantık yürütürsek, Mary'e ne dokunmak ne de onunla konuşmak istiyorum. Onu sadece izlemek istiyorum. Bu dünyada ki Mary'i izleyerek de yapabilirim değil mi? Bir farkı yok eninde sonunda. Onun yüzünü görebilmek bana yeter. Artık zeminden kalkarak duşa girmem lazım. Evet... lazım... Ama son birkaç yüz kez daha Mary'e sarıldığım anı hayal etmek istiyorum...

Yumruk sesleri, parçalanma sesleri ve çığlıklar... Yan odaya biri yerleşmiş ve çıkardıkları seslerden dolayı Mary'nin hayalinden kopuyorum. Bu kalkmam için yeterli bir sebep. Gözlerimi zorlanarak açtım. Bekle beni Mary, şu işi halledeyim yanına geleceğim. Tavandan bile anlaşılıyor ki üç yıldızı bile geçmeyecek bir otel odasındayım. Akşam olmuş. Her yer zifiri karanlıktı ama eşyaların yerlerini saptama da bir sıkıntı çekmiyorum. Yanımdaki yatağın kenarına tutunarak ayağa kalktım. Vücudum uyuşmuş.

"Ağlamayı kes gerizekalı. Sana üç gün mühlet verdim sen de kaçmaya çalıştın öyle mi?"dedi fazlaca yüksek desibele sahip bir adam. Ardından tekrar bir şeylerin kırılma sesleri. Karşısındaki kadın ise çığlıklar atıyordu. Bu kadar gürültü de uyumaya devam edemem. Kapıya yürüdüm. Koridordaki ışıklar gözlerimi acıttı. Duvara tutunarak yan odanın kapısına kadar yürüdüm. Hala çığlıklar devam ediyordu. Kapıyı tıklattım. Bir şey olmamıştı. Sanırım duymadılar. Tekrar tıklattım. Kapı birden açıldı ve nefes nefese gömleğinin tüm düğmeleri açılmış, rengi sararmaya başlamış beyaz atletli bir adam karşımda belirdi. Beni baştan aşağı süzdü. Toz toprak ve kanlar içinde olmamdan dolayı galiba bana acıyarak baktı

"Ne demeye geldin? Hastane değil burası, çocuk."dedi. Kafamı salladım

"Evet, biliyorum. Yan odada kalıyorum. Uyumam lazım ve siz çok gürültü yapıyorsunuz."dedim. Bana doğru yaklaştı. İğrenç nefesini tam yüzümde hissediyordum. Beni uykulu halimden çıkaracak herhangi bir şey yapmamalı. Yoksa...sinirleneceğim.

"Yapıyorum evet. Ne yapmayı düşünüyorsun bu konuda? Rahatsızsan git başka bir oda bul kendine."dedi. Markus sakin ol... Uykunu açmak için yeterli bir sebep değil.

"Eğer gürültü yapmaya devam edersen seni öldürürüm. Aslında öldürmem, ölmek için yalvartacak hale sokana kadar seni döverim."dedim. Yüzümün hemen önünden geri çekildi ve güldü. Sanırım zorluk çıkarmayacak. Akıllıca. Karnını tutarak gülmeye başladı

"Senin gibi çocuk mu yapacak bunu? Bahse girerim okulundaki zorbalara da böyle kafa tutmaya çalıştın ve seni dövdüler değil mi?"

"Hayır, tanrılara kafa tuttum. Üç tanelerdi ve neredeyse onları yeniyordum. Ve senin gibi birinin asla yapmaması gereken şey ne biliyor musun? Tanrıya kafa tutmak."dedim. Yüzündeki ifade ciddileşti. Beline uzandı ve bir bıçak çıkardı.

"Kafayı çekip bana sataşmak senin sonun olacak çocuk."dedi ve üzerime doğru büyük bir adım atıp bıçağı bana sapladı. Duvardan destek alarak doğruldum. Bıçak canımı acıtmıyordu ama uykumu kesinlikle açmıştı. Tüm vücudum bu yarayı iyileştirmek için canlanmıştı. Adam yüzümdeki ifadesizliğe bakınca gözleri irileşti. Bıçağı vücudumdan çekip tekrar bir iki santim yukarısına sapladı. Bana daha fazla dokunması midemi bulandırdı. Onu omzundan ittim ve odanın ortasında yere düştü. Kapıdan içeri geçip kapıyı kapadım. Sağ taraftaki duvarın hemen dibinde bir kadın kendini iyice küçültmüş kımıldamadan durmaya çalışıyordu. Göğsümün ortasına saplanan bıçağı çıkarttım ve kenara attım. Adam telaşlanarak güldü

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now