Bölüm 25

3K 244 17
                                    

Sırtım yumuşak bir yere temas ediyordu. Yataktaydım. Gözlerimi açtım. Boynuma kafasını sokmuş uyuyan bir Emir vardı. İnsan halindeydi. Üstünde tişört yoktu. Bir kolunu üzerimden geçirmiş ve elimi tutmuştu. O kadar saftı ki. Onu izledim. Bir dakika bugün okul vardı! Saat kaç peki? Hemen elini bıraktım. İrkildi. Kafasını kaldırdı. Ben de yataktan kalktım. Yere atladım. Saat kaç olmuştu? Etrafta saat yoktu. Emir anlayamıyordu
"Ne yapıyorsun? Noldu?"dedi. Telaşla konuştum
"Bugün okul vardı! Saat geç oldu kesin. Güneyler nerede? Onlar kaldırırlardı bizi ama. Ben onlara bakayım."dedim ve koşarak kapıya gittim. Kapıyı açıp dışarı fırladım. Erkeklerin kaldığı odaya gittim. Hemen kapıyı açtım. Oda da kimse yoktu. İnanamıyorum gittiler mi? Niye bizi uyandırmadılar? Geç kaldık işte. Emir'in sesini duydum
"Saat 10. Yine abimin fikridir. Bizi uyandırmadan gitmişlerdir."dedi. Odama gittim. Acele etmeliydik. Odaya girdim. Ona emirler vermeye başladım
"Hadi kalk. Üstünü giyin. Çabuk ol. Daha ilk günden geç kaldık."dedim. Yataktan kalktı. Uyuşuk davranıyordu
"Bence okula gitmeyelim. Nasıl olsa yok yazıldık."dedi. Dolabımı açtım. İçinde okul formaların vardı. Kaderlerin işi olmalı. Onları çıkardım
"Hayır sizin yeni bir okulda ilk gününüz olduğu için gitmeliyiz. Sonra öğretmenlerin gözünde kötü bir imajın olur."dedim. Güldü
"Sen inek öğrencilerden misin?"dedi. Sinirlendim
"Birazcık olabilirim ama ne varmış bunda? Bir daha ineklerle dalga geçme."dedim. Hala uyuşuk davranıyordu. Daha da sinirlendim
"Bak ya hala bakıyor suratıma. Hadi giyin artık."dedim. Kollarını göğsünde birleştirdi, çıplak göğsünde. Dikkatini ver Mary.
"Hayır giyinmiyorum."dedi. Yine mi inat? Ofladım. Odadan çıktım. Onların odasına girdim. Dolabı açtım. Onunda formasını alıp odadan çıktım. Tekrar odama girdim. Yatağın üzerine oturmuş bekliyor. Beni çıldırtacak. Yatağın üzerine pantalonunu koydum. Elime gömleğini aldım
"Uzat kolunu."dedim. Evet onu giydirecektim. Bir bebek gibi davranıyordu artık. Gülerek kolunu uzattı. Gömleği koluna geçirdim. Etrafından dolandırarak diğer kolunu da geçirdim. Gömleği düzelttim ve düğmelerini iliklemeye başladım. Bana imâlı bakışlar atıyordu. Bunu kafaya takamazdım. Bütün düğmelerini ilikledim. Pantalonunu da giydiremezdim artık
"Pantalonunu giy hadi. Bak geç kalıyoruz lütfen giy."dedim. Ayağa kalktı. Üstündeki pantalonun düğmelerini açmaya başlayınca hemen arkama döndüm. Odasında giyinemez miydi? Yatağın üzerine bıraktığım formaları alıp kapıya gittim
"Sizin odada giyiniyorum haberin olsun. Girme odaya."dedim. Gülüş sesini duydum
"Burada giyinseydin ya. Benim gibi yani."dedi. Sapık Emir de döndü. Odadan çıktım. Onların odasına girip kapıyı kapattım. Masallar diyarındaki elbise hala üzerimdeydi. Hemen üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Eteğimi giydim. Sonra siyah çorabımı. Gömleğimi de giydim. Çabucak düğmelerini ilikledim. Gömleğimi eteğimin içine soktum. Çıkardığım elbiseyi alıp kapıyı açtım. Aniden Emir'le karşılaşınca korktum. Beni bekliyormuş. Okul formasıyla tatlılığına tatlılık katıyordu. Zaman kaybedemem. Yine odama gideceğim sıra kolumu tuttu
"Hazırsın işte nereye?"dedi. Saçlarımı gösterdim
"Hazır mı? Savaştan çıkmış gibiyim."dedim. Kolumu bıraktı
"Hiçte değilsin. Saçların dağınıkken daha çekicisin."dedi. Utandım. Etrafa bakınarak konuştum
"O zaman başkalarına çekici gözükmemem için saçlarımı toplamalıyım."
"Haklısın."dedi. Yanaklarım kızarmıştı. Göstermemek için odama gittim. İltifatlarda ileri gidince böyle oluyordu. Hoşuma gidiyordu ama onun yüzüne bakamıyordum. Düşünmeyi kes Mary. Geç kaldın! Saçımdaki tokayı çıkardım. Öylesine toplu bir at kuruğu yaptım. Yine sıkıcı Mary vardı. Bu görüntü aylar öncesinde de vardı ama Emir yoktu. Olağanüstü arkadaşlarım da yoktu. Geç kaldın Mary, acele et. Dolabın kenarına siyah bir sırt çantası konmuştu. Hemen onu da aldım. Kader'i çok seviyorum. Ama neden bizi uyandırmadılar? Odadan çıktım. Emir bekliyordu. Çantası tek omzundaydı. Umursamaz bir tavrı vardı. Koridorda koştum. O da arkamdan yürüyerek geldi. Ben ayakkabılarımı giydim. Emir de gelip ayakkabılarını giydi. Kapıyı açtım ve sabırsızca onu bekledim. Sonunda giydi ve kapıyı kapattı. Merdivenlerden inmeye başladım. Daha çok koşmaya başladım. Binanın çıkışına büyük bir hızla ulaştım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Sanırım arabayla gidecektik. Buraya gelirken bindiğimiz arabalardan biri duruyordu. Emir de geldi. Uzaktan kumandayla kapıyı açtı. Arabaya gittim ve yolcu kapısını açıp içeri yerleştim. Emir de arabanın etrafından dolanarak sürücü kapısını açıp arabaya geçti. Kapıyı kapattı. Arabayı çalıştırdı
"Telefonunu alabilir miyim? Bizimkileri aramak istiyorum."dedim. Cebinden telefonu çıkarıp bana uzattı. Gaza bastı ve okula gitmeye başladık. Ben de telefondan rehbere girdim. Güney'i aradım. Meşgule attı. Sonra Batın'ı aradım. Onun ki ise çalıyordu ama açmıyordu. Oflayarak Kader'i aradım. O da açmıyordu. Seda da açmayacaktı biliyorum. Çağrı abiyi aradım. O ise açtı
"Alo?"dedi.
"Alo abi siz okulda mısınız?"
"Evet okuldayız. Okul var ve biz okuldayız. Çünkü okulun ilk günü. Okul açıldı. Ders yapılacak okul açıldığı için. Öğretmenler ve öğrenciler de bunun için okula geldi. Çünkü..."
"Okul açıldı biliyorum. Neden bizi uyandırmadınız? Geç kaldık biz."
"Siz geç mi kaldınız? Ben Güney sizi uyandırır diye sizi uyandırmadım. Yalan söylemeyeceğim sizi uyandırmak istemedik. İçimizdeki şeytanı dinleyip geç kalın istedik."
"Ya siz...bunu... çok kötüsünüz."
"Ne yapalım alarm kursaydınız sizde."
"Sonra görüşeceğiz abiciğim."dedim ve telefonu kapattım
"Dedim abimin parmağı vardır diye."dedi Emir. Çantayı kucağıma koydum. Emir'in telefonunu kurcalamaya başladım
"Haklısın. Abin tam bir melek yüzlü şeytan."
"Melek yüzlü?"dedi. Sonra da kıskanıyordu. Abisini anlatırsam yine trip atacaktı. Kendi istedi
"Sarışın, mavi gözlü. Melek gibi yüzü var."
"Bence tam böyleleri sinsi görünümlü olur. Sarı çiyan."dedi. Güldüm. Telefonundaki numaralara baktım. Birkaç kız ismi vardı sadece. Seda ve Kader hariç üç tane kız vardı: Selin, Gamze, Nur. Meraklıca sordum
"Selin kim?"
"Sen telefonumu mu karıştırıyorsun? Çok ayıp. Ben sana böyle yapmıyorum."
"Çünkü telefonum yok. Olsaydı da yapardın."dedim. Cevap vermedi. Haklıydım çünkü. Mesajlara baktım. Bakalım kimlerle mesajlaşmış? Hepsi erkekti. Burayı da geçtim. Aha galeri. Galeriye baktım. Birkaç fotoğraf vardı. Güney'le beraber çekindikleri fotoğraflardı. Ve benim. Uyurken fotoğrafım vardı. Bunu ne zaman çekmişti? Emir'e gösterdim fotoğrafı
"Çok fırsatçısın. İnsan haber verir."dedim. Telefona kısa bir bakış attı. Tekrar önüne baktı
"Fırsatları değerlendiriyorum ve hakkım var."dedi. Gülümsedim. Telefonu çok sıkıcı. Yakalayacağım bir açığı yok. Ben de kameraya girip Emir'den habersiz birkaç özçekim yaptım. Bir mesaj geldi; Selin'dendi. İyi ki telefon sessizdeydi. Gizlice mesaja baktım:'Geri döndüm. Sana anlatacak çok şeyim var. Seninle konuşmak istiyorum. Lütfen buna izin ver. Seni görmek istiyorum.'yazıyordu. Kalbim ritmini değiştirdi. Donup kaldım. Selin kim? Emir'in neyi oluyor? Onu görmek istiyor. Eski sevgilisi mi? Gözlerim doldu. Refleksle mesajı sildim. Emir bunu yapacak biri değil. Telefonu Emir'e uzattım. Telefonu alıp cebine attı
"Bir şey bulamadın değil mi? Ne bekliyordun telefonumdan? Güney'le saçma sapan fotoğraf ve mesajlardan başka bir şey yok."dedi. Selin? Ona cevap vermedim. O kızın Emir'le alakasını öğrenmeliydim. Birkaç dakika sonra okula geldik. Arabayı yolun kenarına park etti. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Çantayı tek koluma taktım. Emir de arabayı kilitledi ve yanıma geldi. Çantayı omzuna geçirdi. Yine beynimi kemiren bir soru vardı. Birgün dinlenemez mi şu beynim? Güney'e sorsam hemen öğrenirdim. Ne de olsa eski sevgili. Bitmiş bir şey. Anlatmasında sıkıntı yoktur. Okulun bahçesine girdik. Ders vardı. On dakikaya teneffüs olacaktı. Dersi bölmeye gerek yoktu. Acele etmedim.
"Şimdi neden acele etmiyoruz?"dedi. Aklımdaki soru işaretlerini uzaklaştırdım
"Biraz sonra zil çalar. O zaman gireriz sınıfa."dedim. Ya Selin neden mesaj attı? Eski sevgiliyse mesaj atamazdı. Emir neden onu affetsin? Ben onun sevgilisiyim. Emir'e Selin kim diye sorduğumda bu yüzden cevaplamamış demek ki. Yine sormaya kararlıydım.
"Söyle bakalım Gamze kim?"dedim. Direkt yine Selin'i sorarsam şüphelenirdi
"Gamze... Ha o kuzenim. Benden dört yaş küçük."
"Peki Selin kim?"dedim. Bir süre duraksadı
"Neden merak ediyorsun? Bana güvenmiyor musun?"dedi. Yine konuyu değiştirdi. Selin her kimse onun hakkında konuşmak bile istemiyordu. Demek ki onu çok sevdi ve kız da büyük bir hata yapınca onu hatırlamak bile istemiyor. Kesin böyle oldu
"Ha-hayır güveniyorum. Sadece sordum."dedim. Okula girdik. Selin ile ne yaşamışlardı acaba? Benden daha çok mu sevdi? Emir'le uyumuş muydu? Onun saçlarıyla oynadıysa? Mavi gözlerinde kaybolduysa? Bunlar olmamıştır değil mi? Ona sadece ben böyle davranmak istiyorum. Emir'in içinde hala ona ait bir şeyler varsa? O kız geri dönünce Emir'in aklı karışır ve o kızla beraber olursa? Sus Mary! Yeter artık! Kötü düşünme. Olmayacak. Emir seni asla bırakmaz. O seni çok seviyor
"Mary?"dedi. Ona baktım. Bana anlamayarak bakıyordu
"Sınıfın önüne geldik nereye gidiyorsun? Ne düşünüyorsun söyle."dedi. Sınıfa baktım. Kenarda 12-C yazıyordu. Eski sınıfımdı. Onun yüzüne bakamadım
"Bu sınıf mıydı? Bilmiyordum."dedim. Üzerime yürüdü. Geri geri gittim. Kolumu tuttu
"Kaçma. Aklını kurcalayan ne var? Tuhaf davranıyorsun."dedi. Güldüm
"Ne tuhafı? Okulun ilk günü. Havalı arkadaşlarımın yanında nasıl ezik kalmam diye planlar yapıyordum."dedim. Dediğime inandı. Gülümsedi
"Havalı mı? Sen ezik misin? Mary döndü. Ezik filan değilsin. Havalı olduğum doğrudur ama kendine de haksızlık etme."dedi. Gülmeye zorladım kendimi. Sanırım başardım. Kolumu bıraktı. Duvara yaslandım. Düşünmeden duramıyordum. Selin denilen kızla da konuşmak istiyorum. Aralarında ne düzey bir ilişki oldu merak ediyorum. Emir'e neden sormuyorum ki? Selin adı geçince konuyu değiştiriyordu. Kesin cevaplamayacaktır. Zil çaldı. Kendime geldim. Sınıfın kapısı açıldı ve biyoloji öğretmenimiz çıktı. Eskiden de dersimize giriyordu. Bize hiç bakmadan tüm ciddiyetiyle koridorda ilerledi. Emir sınıfa girdi. Onu takip ettim. Sınıfa girdim. Sınıftaki gürültü birden kesildi. Tüm gözler Emir'deyken bana çevrildi. Sınıfa baktım. Merve, Meva, Eda, Gökhan, Burak, Bora...Yine aynı kadroydu. Köşede tek başına oturan Markus hariç. Deftere bir şeyler çiziyordu. Onunla küssün Mary. O hayatında yok artık. Unut onu. Emir onun iki sıra önündeki boş bir sıraya ilerledi. Onu takip ettim. Aslında sınıfta boş sıralar vardı. Güneyler neden gelemediler bu sınıfa anlamıyorum. Emir duvar kenarına geçmem için kenara çekilip beni bekledi. Bu kadar kişinin durmadan bakması çok kötüydü. Çok rahatsız edici. Sıraya geçtim. Çantayı kenara koydum. Emir de gelip oturdu. Çantasını masaya koydu. Önümüzdeki kız arkasına döndü
"Mary? Neden geldin?"dedi. Adı Meltem'di. Gülümsedim
"Okulda birkaç sorun çıktı ve okul kapatıldı. Ben de geri döndüm."dedim. Emir'e döndü
"Sevgili misiniz? Aynı okuldaydınız galiba."dedi. Selin konusunu netleştirmem gerekiyor. Bence o kızla ben buluşmalıyım. Sonra da Emir'in sevgilisi olduğumu söyler konuyu kapatırım. Şimdi Emir'in telefonunu almam gerekiyordu
"Evet aynı okuldaydık ve sevgiliyiz."dedim. Meltem kafasını salladı bana doğru eğildi
"Bugün biri daha geldi sınıfa. Adı Markus'muymuş ne? Senin gibi adı değişik. O da mı sizinle aynı okuldaydı?"dedi. Suratım düştü. Onunla ilgili konuşmak dahi istemiyordum. Emir konuştu
"Evet aynı okuldaydık."dedi. Biraz tersler gibi olmuştu. Kız bozuldu ve önüne döndü. Emir cebinden telefonunu çıkardı. Bana uzattı
"Güney arıyor. Onunla sen konuş."dedi. Telefonu aldım. Kızın numarasını alsam da olurdu. Telefonu cevaplayıp kulağıma götürdüm
"Efendim?"
"Evet Mary'ciğim beni neden dersin ortasında rahatsız ettin? Senin yüzünden dikkatim dağıldı dersi dinleyemedim."
"Affedersin. Sadece küçük bir soru soracaktım; bizi neden uyandırmadınız? Ama sağolsun Çağrı abim sorumu cevapladı. Pis şeytanlar."
"Şeytan deme kırılıyorum. İblis olabilir. Onu diyebilirsin. Eee geldiniz mi okula?"
"Evet geldik. Sınıftayız."
"Ooo gelelim mi? 12-C'ydi değil mi? Oradayız şimdi."dedi ve telefonu kapattı. Emir sıraya kafasını koymuş beni izliyordu. Şimdi alamazdım kızın numarasını. Beni böyle izlerken heyecanlanırdım. Telefonu sıraya koydum. Sıraya baktım
"Güneyler geliyor."dedim. O kızı aklımdan çıkaramıyorum. Emir'e tekrar mesaj atabiliyorsa aralarındaki şey daha bitmemiş demektir. Ama uzun bir süredir beni seviyordu. Başkasıyla çıkmamıştır. Ben Ruhlar Alemi'ndeyken çıktıysa? Güney onun bunalım geçirdiğini söylemişti. Bunu yapmamıştır
"Söyleyecek misin artık?"dedi. Ona anlamayarak baktım. Yine aldatıcı maviler. Onlara bakarak nasıl yalan söylerim? Devam etti
"Bu halinin bir nedeni var? Birden bire değişik davranmaya başladın."dedi. Nasıl değişik davranıyordum? Bir şey yapmıyordum ki. Sınıfa Güney girdi. Bu tarafa geldi.
"Aaa Güney geldi. Sonra konuşalım."dedim. Suratı düştü. Kafasını sıradan kaldırdı. Güney karşımıza geçti
"Diğerleri gelmediler. Batın'ın canı istemedi. Kader ve Seda da bir öğretmenle konuşuyorlardı."dedi. Emir'in çantasını itti ve masaya oturdu
"Emir'i getirebilmişsin. Okula geç kalınca gelmiyorda. Çok iyi biliyorum."dedi. Selin'i kafamdan atmak istiyordum. Sürekli aklım o kızdaydı. Güney'i dinleyemedim. Emir konuştu
"Beni o giydirdi zaten. Gelmeyecektim ama çenesi buna izin vermedi."dedi. Güney şaşırdı
"Sen mi giydirdin? Yok artık. Vay be Mary kaderinde bu da mı vardı senin? Bebek bakıcılığı."dedi. Emir onu masanın üzerinden itti
"Kıskanıyorsun işte. Yoksa Kader böyle şeyler yapmıyor mu?"dedi. Konuştukları konu çok mu saçmaydı yoksa aklımdaki konular mı daha önemliydi? Aklımdakiler daha önemliydi. Güney boynumu işaret etti
"Kolyene bakayım. Emir'in hediyesi mi yoksa?"dedi. Kolyeyi gömleğimin içinden çıkardım. Dudağını büzdü
"Anlamlı. Neyse hadi gençler ben kaçar. Batın'ı rahatsız etmem gerek."dedi. Gülümsedim. Arkasını dönüp uzaklaştı. Etraftaki kızların delici bakışlarına marus kalarak sınıftan çıkabildi. Arkadaşlarımın da buna alışması gerekecekti. Emir yanımdaki çantayı alıp masanı üzerine koydu. Ne yapıyordu? Sınıftaydık. İleri gitmeseydi en azından. Bana yanaştı. Tamamen temas edince yakınlaşmayı bıraktı. Kulağıma eğildi
"Eğer söylemezsen seni zor durumda bırakabilirim. Mesela seni sınıfın ortasında öpmek gibi."dedi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bunu yapamaz. Mırıldandım
"Emir yapma şunu. Lütfen."dedim. Alaycı sesiyle
"Seni bazen dinlemeyesim geliyor."dedi. Elimi onun karnına dayadım ve iteledim
"Sonra konuşalım. Sana her şeyi söyleyeceğim."
"Söz ver."
"Tamam söz. Biraz uzaklaş bari."dedim. Dediğimi yapıp uzaklaştı. Utanıyordum. Bu sınıfım beni böyle birisi bilmiyorlardı ve yine bakışlarla eziliyordum. Zil çaldı. Emir çantamı tekrar yanıma koydu. Kendi çantasını da yanına koydu
"Yeterince uzak galiba."dedi. Alındığını sanmam. Yanaşmak için bir fırsat arıyordu. İçeri Kimya öğretmenimiz girdi. Hızlıca bir yoklama aldı. Bizim yeni geldiğimizi öğrendi ama tanışmak gibi bir şey yapmadı. Direkt derse geçti. Okulun ilk günüydü. Sonra başlayamaz mıydı derse? Vicdani bir azap duymamak için derste anlatılanları not aldım. Dikkatimi dağıtmak için çok iyi bir bahaneydi. Dersi dinledim. İki saat Kimya dersinden sonra öğle arası oldu. Zil çalınca herkes sınıftan çıkmaya başladılar. Emir ders boyunca bir şeyler karalamıştı. Benim bir portremdi. Ve çok güzeldi. Bana hiç bakmadan çizmişti. Zil çalınca karalamayı bıraktı. Önündeki şahesere hayranlıkla bakıyordum
"Muhteşem çiziyorsun."dedim. Arkasına yaslandı
"Muhteşem sensin resim değil."dedi. Önümüzdeki kız bunu duydu, kıkırdadı. Devam etti
"Aşağı inmiyor muyuz?"dedi. İsteksizce konuştum
"Yok aç değilim. Sen in istersen."
"Çıbık gibi kaldın."
"Çıbık?"
"Çubuktan daha ince. Çok zayıfladın. Ben sana yiyecek bir şeyler getireyim."dedi. Onu kullanmış gibi hissettim. İtiraz edecekken o konuştu
"Seni dinlemiyorum. Hiç kendini boşuna yorma."dedi sıradan çıktı. Kızlar da ona kaçamak bakışlar atıyordu. Emir'i ara sıra görünmez yapmak aklıma gelmiyor değil. Sınıftan çıktı. Meltem sıradan çıktı ve yanıma oturdu. Deniz de arkasını dönerek bizi izledi. Meltem heyecanla konuştu
"Mary yanlış anlama ama sevgilin çok iyi. Onu geçtim okula gelenlerin hepsi mi bu kadar iyi olur? Senin gittiğin okul mankenler için miydi? O kızlar neden o kadar güzel? Oğlanların tipleri okuldaki erkekleri kendinlerinden şüphe etmesine yol açtı. Onlar erkekse bizim okuldakiler ne! Söyle bana."dedi. Yine aynı tepki. Her gören aynısını diyordu
"Gittiğim okulda bu tip öğrencilerden fazlasıyla vardı."
"Cennetten cehenneme nasıl düşebildin?"
"Olayları ben de pek bilmiyorum üzgünüm."
"Neyse. Şu köşede oturan çocuk ile de arkadaş mısın?"
"Arkadaş gibi değil. Ama bir bağımız var."
"Sevgilisi var mı?"
"Bilmiyorum. Siz sorsanıza."dedim. Onun başına bela açmak güzel olurdu. Dediğime güldü
"Dalga mı geçiyorsun? Çocuk o kadar cool ki kimseyle konuşmadı. Geldi sıraya oturdu bu kadar. Gidip sorayım da beni terslesin değil mi? Yok canım kalsın."dedi. Sadece dış görünüşü cool onun. İçinden sadistlik akıyor. Markus'a bir bakış attım. Kafasını diğer tarafa çevirmiş uyuyordu sanırım
"Onun egosu çok fazla. Bence de onunla fazla ilgilenmeyin. Birisiyle çıkacağını sanmam. Prensibine uymaz."dedim
"Onu tanıyorsun ama değil mi? Belki bir şeyler yaparsın."
"Hiç böyle bir şey bekleme benden. Asla onunla konuşmam. Pisliğin teki."dedim. Şaşırdı
"Neden öyle söyledin ki şimdi?"dedi. O kadar uzun mevzulardı ki. İsteksiz bir tavır takındım
"Çok uzun ve karmaşık. Zaten onunla bağımı kestim. Konuşmuyorum."dedim. Markus'un sıradan kalktığını gördüm. Bu tarafa baktı. Soğuk ve duygusuz. Onu umursamadım. Deniz konuştu
"Ovv bu tarafa geliyor. Kızlar dikkat."dedi. Evet buraya geliyordu. Elinde bir kutu vardı. Benimle konuşmak isteyecekti. İyi en azından onu hayatımdan çıkardığımı, yüzünü bile görmek istemediğimi, asla konuşmayacağımı söylerim. Ya da ona benzer şeyler söylerim. Karşımıza geçti. Yere bakarak konuştu
"Mary ile bir şey konuşacağım."dedi. Sert bir sesle
"Evet dinliyorum."
"Mary ile konuşacağım."
"Burada da konuşabilirsin."
"Burada üç tane Mary varsa konuşurum."dedi. Kesinlikle vazgeçmeyecekti. Deniz kalktı
"Biz gidelim."dedi. Meltem de kalktı. Onlar gidene kadar öylece bekledi. Yanıma oturdu. Onun konuşmasını bekledim. Kutuyu masaya koydu. Bana doğru itti
"Bir hediye."dedi. Benim için bir hediye mi aldı?! Kutuyu aldım. Beyaz bir kutuydu. Açsa mıydım? Onunla küstüm. Açmayacaktım. Ayıp mı olurdu? Sana neler yaptı Mary? Onu affedemezsin. Zaten affetmiyorum onu! Hediyesini açmak ile affetmek arasında dağlar kadar fark var. İçimdeki benle tartışmayı bıraktım
"Teşekkür ederim."dedim sessizce. Bir şey demeden kalkıp gitti. İnsan önemli değil filan der. Hediyesini merak ediyordum. O buradayken açmazdım. Yaşasın sınıftan çıktı! Hemen kutuyu açtım. İçinde fotoğraflarım vardı. Ben Masallar Alemi'ndeyken habersiz çekilen fotoğraflardı bunlar. Çok istemiştim o ilginç anımı ölümsüzleştirmeyi. Yine beni dinlemiş. Fotoğrafları aldım. En başta o yataktan kalkarken fotoğrafım vardı. Çok kızgındım. Diğer fotoğrafta etrafta gezinerek söyleniyordum. Diğerinde Chris odaya girmişti ve benim yüz ifadem çok komikti. Bir sürü fotoğraf vardı. Sınıfa Emir girdi. Fotoğrafları kutuya koydum ve kutuyu kapattım. Elinde yiyecekler vardı. Yanıma oturdu. Kutuyu sıranın altına koymaya yelteneceğim sıra konuştu
"O ne? Kimin hediyesi?"dedi. Sıranın altına koydum. Omzumu silktim
"Birisinin işte."dedim. Sinirleniyordu. Ona karşı tuhaf davrandığımın farkındaydım. Ama Selin ile ilgili başlayan sorular cevaplanmadıkça böyle davranmaya devam edecektim. Elini sıranın altına götürüp hediyeye uzanmaya çalıştı. Kutuyu alıp yan tarafıma koydum. Onun bileğini tuttum
"Benim hediyem ve onu kimseye göstermek istemiyorum."dedim. Sınıfta birkaç kişi vardı. Keşke kimse olmasaydı. Rahat olamıyordum. Sesini kıstı
"Kim hediye etti?"dedi. Yine sinirli maviler. Bu sefer ben de ona kararlı bakışlar atabildim
"Bu seni ilgilendirmez."
"Mary!"dedi. Tamam haksızım kabul ediyorum. İçimden böyle davranmak geliyor. Sesindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak devam etti
"Neden davranışların değişti? Daha sabah..."
"Daha sabah Selin denen kız sana mesaj atmamıştı çünkü."dedim. Donakaldı. Sinir, öfke kaybolup gitti. İnanamadı
"Yanlış görmüşsündür. Atamaz o."
"Hayır doğru gördüm. Seninle konuşmak istiyormuş kendini affettirmek istiyormuş hanımefendi."dedim. Cebinden telefonu çıkardı
"Sildim mesajı."dedim. Telefonu masanın üzerine bıraktı. Eli titriyordu
"Yine halisünasyonlar görmeye başlamışsın."
"Gördüm diyorum sana. Sana neden mesaj atamaz yoksa eski ilişkinizi tamamen biterememekten mi korkuyorsun?"dedim. Bana donukça baktı
"Evet eski sevgilimdi. Eski sevdiğim kızdı. Ama mesaj atamaz. Öldü o. Senin gibi o da ölüp gitmişti. Senin gibi o da bırakıp gitmişti. Senin gibi arkasında ne bıraktığını düşünmeden terk etmişti."dedi ve sıradan çantasını alıp kalktı. Hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Mahvettim yine onu. Doğru düzgün soramaz mıydım? Ona yaşattığım acıyı o kız da yaşatmış. Tekrar ve tekrar kendimden nefret ettim. Bu kadar acı çekmeyi hak etmiyordu. Böylesine vedaları. O yüzden Selin'den bahsetmek istemiyordu. Onunla ilgili soruları duyunca konuyu değiştiriyordu. Elimdeki kutuyu masanın üzerine koydum. Kutuyu kenara ittim. Telefonu hala masanın üzerindeydi. Telefonu aldım. Aldığım sıra yine mesaj geldi. Güney'dendi: 'Mary'nin gönlünü almaya çalış oğlum. Kızlar işte neye trip attığını doğru düzgün anlayamıyorsun ki. Eğer alamazsan bana çağır.'yazıyordu. Ben ve ortamı mahveden kişliğim. Onu üzmeye nasıl katlanırım? Bunu nasıl yaparım? Bana bu kadar değer veren birine eski olayları açmak gibi hatalar yapmamam gerekiyordu. Kendimi affettirmek için çok uğraşmam gerek hem de çok.

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now