Bölüm 5

4.1K 387 24
                                    

Mary'nin ağzından
Dünya'dayım. Tekrar umutla üzüntünün aynı sahnede oynattığımız tiyatro oyunumuza geri döndüm. Benim içi perde kapandı sanmıştım ama perdemi karanlık el tekrar açtı. Duygularım nasıl hareket edeceğini saşırdı artık. Daha birkaç saat önce Ölüler Dünyası'ndayken burada tekrar Emir'in yanındayım. Bunu sağlayan da Markus. Kötülük denince akla gelecek ilk üç isimden biriyken bunu neden yaptı aklım almıyor. Böyle bir şey yapacak olsa da bana yapmazdı çünkü ben tekrar bir insanım. Hiç sevmediği ırklardan birisiydi insanlar. Benden nefret etmesi gerekirken güçlerini bana vermişti. Güçleri onun için hayatı demekti. Artık güçleri olmadığına göre o da artık bir insandı. Böyle bir şeyi göze nasıl almıştı? Soru işaretinden nefret ediyorum. Başıma gelen birçok şeyin sembolü bu soru işaretiydi. Artık soru yok. Sen olanlara bak. Artık Dünya'dasın hem de Emir'in evinde. Ve şuan yan oda da. Ama ona sarılamıyorum. Çağrı abim olanları anlatacak ve ona artık kavuşabileceğim. Çok sabırsızlanıyorum. Odasına dalıp "Ben geldim!"diye bağırasım geliyor. Bu fikir bana mantıklı da gelmeye başlıyordu ara sıra. Hayır saçmalama Mary. Bunu ona yapamazsın. Onun aklını tümden yitirmesinden korkuyorum. Nasıl öğrenirse öğrensin ani bir şok geçireceğini zaten biliyorum. Mary bunlarla kendini haklı çıkaramazsın. Tamam diğer türlü yine çok şaşıracak ama sen onun karşısına çıkarsan öcü görmüş gibi kalp krizi geçirir. Bekle. Yaklaşık dört saattir burdayım. Beklemeliyim evet ama beklemekten çok sıkıldım. Biran önce onu bu yastan kurtarıp mutlu olmasını istiyorum. Yatakta doğruldum. Bağdaş kurdum. Kafamı ellerimin arasına aldım. O ara kapı açıldı
"Markus!"dedi Emir. Kafamı o tarafa çevirdim. Kapıyı açmış ve bana bakarak dona kalmış Emir'i gördüm. Kalbim tekledi. Bunu asla beklemiyordum. Şuan burayı terk etmek istiyordum. Bu baskıdan kurtulmak. Emir çökmüş gibiydi. Gözlerinden yorgunluk akıyordu. İkimizde dona kalmıştık. Birkaç saniye süren bakışmamızın ardından kapıyı hemen kapattı. Yataktan yere atladım. Kapıya koştum. Diğer odadan sert bir kapı sesi duymuştum. Kapıyı açtım. Onun odasına gittim. Kapıya gelince durdum. Açmaya korkuyorum. Benden nefret ediyordu. Onun duygularıyla oynadığım için bana çok kızgındı. Son bir cesaretin verdiği özgüvenle kapının kulpunu çevirdim. Ama açılmıyordu. Kilitlemişti. Gözlerimden istemsizce birkaç damla döküldü. Çağrı abi merdivenden koşarak çıkıyordu. Yanıma gelince nefes nefese sordu
"Gördü mü yoksa?"dedi. Ellerimle gözlerimi sildim. Sesimdeki titremeye engel olamayarak konuştum
"Evet. Ama o girdi odaya ben bir şey yapmadım."dedim. Dediğimi fazla önemsemedi. Kapıyı zorladı ama açılmadı. Hemen kapının ardından Emir'le konuştu
"Emir aç kapıyı hadi. Bunu konuşmamız gerekiyor."dedi. Ses gelmiyordu. Daha babacan tavırla devam etti
"Bu durumu sana anlatacağız. Bunu da kabullenmemek gibi bir şey yapamazsın. Emir hadi kardeşim bu işi bitirelim."dedi. Olanları sessizce izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Onunla konuşmak için hazır değilim. Birkaç dakika bekledik.
Çağrı abi sesini biraz yükseltti
"Ne istiyorsun Mary döndü. Onu mutlu etmeye çalışacaktın ama şuan ağlıyor. Buraya gel ve erkekçe bununla yüzleş."dedi. Tereddütle biraz bekledi sonra korkuyla bana baktı
"Seninle ilgili bir şey söylediğim zaman hemen karşılık vermesi gerekirdi. Sen artık onun ölmesinin mümkün olacağını söyledin değil mi? Olamaz."dedi. Geri geri gitti ve kapıya sert bir omuz attı. Kapı anında sonuna kadar açıldı. Hemen içeri girdim. Emir yoktu. Pencere açıktı. Çağrı abi tekrar endişeyle konuştu
"Duvarlada senin resimlerin vardı ama şimdi yoklar. Onları almış. Pencereden atlamış."dedi ve pencereye koştu. Ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Onu korkarak izliyordum. Tekrar yanıma geldi ve konuşmaya başladı
"Kesin intihar edecek. Ben bu sınırları kolaçan edeyim sen de deniz kenarına git."dedi ve odadan koşarak uzaklaştı. Ben de onun ardından koşmaya başladım. O evden çoktan çıkmıştı. Bende evden çıktım. O koşarken birden havaya zıpladı ve beyaz kocaman bir kurt oldu. İrkildim tam onun ters yönünde koşmaya devam ettim. Deniz kenarı nerede bilmiyordum. Bunu soracakta zaman bulamamıştım. Keşke özel bir varlık olmaya devam etseydim. Şimdi bir vampir olabilirdim. Emir'e odaklan Mary. Denizi bulmam gerekiyordu. Topraklı yola saptım. Burası bir vadinin çokta eğimli olmayan bir yoluydu. Sık ağaçlardan bir şey gözükmüyordu. Ağaçlara tırmanmak zor olacaktı. Düz stünlar gibiydi. Onlara tırmanarak zaman kaybedemem. Körü körüne koşmaya devam ettim. Bir sağa bir sola koşuyordum. Umarım sınır ihlali de yapıp başıma iş filan açmam. Labirentte gibiydim. Sanki bu ağaçların önünden onlarca kez geçmiştim. Kafanı karıştırma Mary. İstikametten ayrılma. Ağaçların arasından geçtim. Sonunda ağaçlar bir bölgede seyrekleşiyordu. O tarafa koştum. Bir süre sonra ağaçlar sona erdi. Uçuruma gelmiştim. Olamaz tamamen yanlış yoldan gitmişim diyecekken uçurumun sonunda birini gördüm. Kesin Emir'di. Tekrar koşmaya başladım. Bacaklarım beni üstünden atıp artık onlara yaptığım bu işkenceden kurtulmak istiyorlardı. Tabi ki onlar umrumda değillerdi. O kişiyi daha net görüyordum. Evet bu Emir'di. Daha da hızlı koşmaya başladım. Sonunda ona ulaştım. Bana arkası dönüktü. Umutsuzca aşağıdaki denizi izliyordu. Elinde birkaç kâğıt vardı. Yavaşça birini alıp uçurumdan aşağı attı. Ona ne demem gerekiyor? Zaten çok tehlikeli bir bölge de duruyor. Onu sinirlendirdiğim zaman atlama şansı vardı. Şuan ruh hali berbat ve bunu rahatlıkla yapacağına eminim. Ama onu oradan da uzaklaştırmam gerekiyor. Çıkan dalgaların sesinden beni duymayacak diye sesimi yükselttim
"Emir."dedim. Hala eline aldığı kağıtları teker teker aşağı atıyordu. Hıçkırmaya başladım
"Özür dilerim. Lütfen affet beni. Seni çok özledim. Bana bunu yapma. Sana yalvarıyorum lütfen."dedim. Ağır ağır bana döndü. Soğuk bakışlarıyla beni süzdü. Düz sesle cevap verdi
"Sen bana yaptın ama."dedi. Hemen itiraz ettim
"Ben senin iyiliğin için yaptım. Hem sen benden nefret ediyordun ama ben seni çok seviyorum şartlar eşit değil."dedim. Soğuk duruşuyla karşılık verdi
"Evet değil ben seni her şeyden çok severken sen sadece beni arkadaş olarak seviyordun. Ve bu hala aynı. Ben de senin iyiliğin için yapacağım bunu."dedi. Hayal kırıklığına uğradım
"Hayır seni gerçekten seviyorum. Benim iyiliğim için bir şey yapma. Eğer yanımda olursan zaten bana en büyük iyilik yaparsın."dedim. Bir adım geriye attı. Başımdan aşağı kızgın bir yağ boşaldı sanki. Ona doğru bir adım attım. Bana daha da donuk şekilde baktı. Tekrar yalvarmaya başlayacağım sıra kendini aşağı bıraktı. Bu gerçek olamaz. Hayır.
"Emir!"diye bağırdım ve uçurumun sonuna koştum. Gözlerimi kapatıp bende aşağı atladım. Derin bir nefes aldım. Bir iki saniye sonra vücuduma sertçe su çarptı. Yerçekimi aşağı doğru beni güçlüce çekiyormuş gibi geldi. Gözlerimi açtım. Her şey çok bulanıktı. Göremiyordum. Suyun üstüne doğru yüzmeye başladım. Ellerimle kocaman daireler çiziyor ayaklarımı da çırpıyordum. Nefesim giderek azaldığı için daha da hızlandım. Biran önce de Emir'i bulmam gerekiyordu. Yüzeye ulaştım. Kafamı dışarı uzatarak derin nefesler almaya başladım. Ertafa bakındım kimse yoktu. Derin bir nefes alıp tekrar aşağıya daldım. Yine görüntü bulanıktı. Etraftaki her şeyi gözlerimle taradım. Benden biraz uzakta beyaz bir şey vardı. Tam net değildi. Emir bugün beyaz bir tişört giyiyordu. Bu aklıma gelince hızla o tarafa doğru yüzdüm. O şey hareket etmiyordu. Bu korku beni daha da hızlı yüzmeye zorluyordu. Görüntü yaklaştıkça netleşiyordu. Olamaz bu Emir'di. Gözleri açıktı. Ona doğru geldiğimi farketti. Yüzünde kocaman bir şaşkınlık vardı. Ona ulaştım. Kollundan tutarak yukarı doğru çekmeye çalıştım. Anında elimi kolundan çekmeye çalıştı. Kolu elimden kurtulunca karnıma baskı uygulayarak beni kendinden uzaklaştırıyordu. Her seferinde attığım kulaçlarla ona daha da yaklaşıyordum. Ona tamamen yaklaşınca sarıldım. Bu sefer kollarımı ona iyice kilitledim. Benden kurtulmaya çalışıyordu. Bu şu anlama geliyordu. Eğer öleceksek bu beraber olacaktı. Nefesim ciğerlerimde artık bitmeye başalmıştı. İnadı bıraksa ve bir an önce suyun yüzeyine çıksak çok güzel olurdu. Onu bırakmayacağımı anlayınca bir koluyla bana sarıldı diğer koluyla yukarıya doğru yüzmeye başladı. Ona yük oluyordum bu yüzden ondan ayrıldım ama elini sımsıkı tuttum. Bende yukarıya doğru yüzmeye çalıştım. İçimde bir yandan sevinçle bir yandan da boğulma korkusuyla biran önce yukarı çıkmak için çabalıyordum. Sonunda suyun yüzeyine geldik. İkimizde aynı anda kafamızı sudan dışarı çıkardık. Öksürüklerle beraber nefes almaya çalıştım. Emir de nefes nefeseydi. Hala onun elini sımsıkı tutuyordu. Onun dinlenmesine fırsat bırakmadan ona sarıldım. Sırılsıklamdık. Kafamı onun boynuna gömdüm ve ağlamaklı bir sesle konuştum
"Bir daha bunu bana yapma."dedim. Hala nefesini düzene sokamıyordu. Kolunu yavaşça sırtıma yerleştirdi. Ve git gide sıkarak sarıldı. Tehditkâr sesiyle konuştu
"Eğer yaparsam sen de arkamdan gelmeyeceksin."dedi. Sinirlendim
"Sen bunu yaparsan benim senin arkandan gitmek en büyük hakkım ve bu hakkı benim elimden alamazsın."dedim. Kafasını omzuma koydu. Kırgın sesiyle cevap verdi
"Sen benim hakkımı elimden aldın."dedi. Diyecek bir şey yoktu. Haklıydı. Onun için ölmeyi göze almıştım ve o da bunu yapmak istiyordu. Ben buna izin vermemiştim. Bir şey düzeltmeye çalıştıkça daha kalıcı hasarlar veriyordum. Sesimi kıstım
"Özür dilerim."dedim. Bir süre konuşmadık. Sonra sessizliği ben bozdum
"Üşüdüm artık çıkalım mı sudan? Hem abin de seni arıyordu."dedim. Yavaşça benden ayrıldı. Bana bakmaya cesareti yokmuş gibi bakışlarını sürekli kaçırıyordu.
"Tamam gidelim artık."dedi. Tekrar yüzmeye başladık. Artık çok yorulmuştum. Bir günde tekrar hayata dönmüş ve tekrar ölümle karşı karşıya gelmiştim. Bunlar bir yana fiziksel olarak çok daha yorulmuştum. Emir'i takip ederek kulaç atmaya başladım. Kafam dönmeye başlamıştı. Emir arkasını döndü. Endişeyle sordu
"İyi misin?"dedi. Cevap vermeye fırsat bulamadım. Kafamda bir ağrı yer almıştı ve görüntü daha da kaymaya başlamıştı. Göz kapaklarım tonlarca ağırlıktaymış gibi aniden kapandı. Tek gördüğüm karanlıktı.

Gözlerimi zorlukla açtım. Etraf karanlıktı sadece masa başımdaki lamba yanıyordu. Kafamı o tarafa çevirdim. Sandalye de oturan Emir'i gördüm. Beni izliyordu. Yataktan doğrulacağım sıra sandalyeden kalktı. Bana doğru geldi. Çok sakince
"Biraz çekilir misin?"dedi. Şaşkınlıkla kenara kendimi ittim. Yatağa geçti ve örtünün içine girdi. İçimdeki kelebekler bir o yana bir bu yana uçuşuyordu. Benden nefret edecek sanmıştım ama şimdi benimle uyuyacak. Onu şaşkınlıkla izlediğimin farkına varınca
"Uyumayacak mısın?"dedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Soruyu önce algılayamadım. Sonra zihin süzgecimden geçirip anlayınca hemen yatağa tekrar yattım. Bana yaklaştı biraz aşağıya kayıp sarıldı. Kafasını boynuma soktu. Derin derin nefesler alıyordu. Ben de ona kollarımı sardım. Tarifi inanılmaz bir mutluluktu. Sakin sesiyle devam etti
"Sana bu zamana kadar yaşattıklarım için özür dilerim. Benim için yaptıklarına ise de teşekkür ederim. Ama benim için bir daha asla iyilik yapma."dedi. Güldüm
"Duruma göre bu kuralı çiğneyebilirim."dedim. Dudaklarını boynuma bastırdı ve bir öpücük kondurdu. Belli belirsiz konuştu
"Tabi sana çiğnetirsem."dedi. Karşılık verirsem bu konu uzardı. Tartışmaya kadar gidebilirdi de. Ona kavuşmuşken tartışmayı asla düşünmüyordum. Elimi saçlarına daldırdım. Küçük bir çocuk gibi gülerek karıştırdım. Sanırım uyuyordu. Elimi çektim ve bende gözlerimi kapadım. Ona sarılarak gitmiştim ama yine sarılabiliyordum. Yanımdan asla ayrılmamasını dua ederek kendimi uykuya verdim.

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now