Bölüm 10

4.1K 312 6
                                    

"Sana onun yanından uzaklaşmanı söyledim!"diye bağırdı Emir. Gözlerimi korkuyla açtım. Yanımda Markus vardı ve ona sarılıyordum. O da bana. Son olayları aklıma getirdim. Yataktan doğruldum. Emir çok öfkeliydi. Markus sinirlendi
"Uyandırdığın iyi oldu kızı değil mi? Şimdi kabus görmeye devam etsin."dedi. Markus aşırı iyi biri mi oldu? Bu ikisinin arasında nasıl bir muhabbet geçti? En son Emir'in bana yardım etmediği için ona kızgındım ve Markus'a sarılarak uyumuştum. Çünkü Markus o yaratıklardan kurtulmamın tek yoluydu. Markus da yataktan doğruldu. Emir ona bağırmaya devam etti
"Hayır artık görmeyecek. Ben onun yanındaysam hiçbir şey olmayacak."dedi. Markus alayla güldü
"Kız kendini öldürüyordu. Sen buna mı korumak diyorsun. Anlasana şunu Mary'e sadece kendisi iyi gelebilir. Ve ben onun eşiyim. Bensiz bunları atlatamaz."dedi. Ona gerçekten ihtiyacım var mıydı? Sessizce dinliyordum. Markus'a döndüm. Hala soluk tenli ve hala siyah gözleri vardı. Sanırım onun bu soluk olma özelliği vampirliğinden de önce vardı. Sessizce konuştum
"Emir'le yalnız kalabilir miyim?"dedim. Bana döndü. Gözlerimin içine baktı. Ben hala onunla nasıl aynı kişiliği taşıyorum anlamıyorum. Çok farklı karakterleriz. Yenilgisini kabul edermişcesine yataktan kalktı ve odadan çıktı. Emir o çıkana kadar bekledi. Çıktıktan sonra biraz bekledikten sonra bana baktı. Bu konuyu konuşmaya korkuyordu. Ama ben ondan daha çok korkuyorum. Delirmiş olma ihtimalini düşünmek dahi istemiyorum. O konuşmadan ben konuştum
"Neden bana yardım etmedin?"dedim. Bunu sormak hakkımdı. Bana yardım edeceğine söz vermişti ama yoktu. Kafasını yana eğdi. Yorgun bir bakış attı
"Ben ordaydım Mary. Birden çığlıklar atmaya başladın sonra kapıyı açtın ama bana da bağırdın. Benden kaçmaya çalıştın. Lambayı hem bana savuruyordun hem de yanımda sandığın birine. Sonra kendini boğmaya başladın. O kadar sert sıkıyordun ki tırnaklarınla derini parçaladın. Kollarını boğmaman için tuttum. Sonra bayılacak gibi oldun. Daha sonra Markus çıkageldi. Hemen normale döndün. Ona sarıldın. Ona güvendin. Bana baktın ve bana... bana git dedin. Benim gitmemi söyledin."dedi. Hayır ben canavara bunları yapmıştım. Orada Emir yoktu. Çıldırmak üzereyim. Neden Emir'i bir canavar olarak görüyordum? Neden Markus gelince her şey normale döndü? Benim ona ihtiyacım olmamalı. Emir kırılmış ses tonuyla devam etti
"Markus gerçekleri söylüyor. Ancak o seni iyileştirebilir. Beni bir yaratık olarak görüyorsun. Benden korkuyorsun. Kendine bir şey yapmana izin vermem. Bu yüzden senden uzak durmak istiyorum. Bir süre birbirimizi görmesek iyi olur. Markus ne de olsa yanında olur senin. Eşin kadar koruyamacaksam yanında durmamın bir anlamı yok."dedi. Hayır ondan ayrı kalamam. Yataktan kalkıp onun yanına gittim. Karşısına geçtim ve yalvaran sesle konuştum
"Hayır normale döndüm ben. Senin dediğin gibi beynim bana oyun oynuyor. Markus hep yalan söyler zaten. Onu takma kafaya. Sana söz veriyorum bir daha öyle yaratıklar görmeyeceğim. Lütfen beni bırakma. Sensiz günlerimi nasıl geçireyim? Markus'un yardımını istemiyorum. Ben kendine çare olacaksam bunu ben hallederim ona ihtiyacım yok. Bunu beraber başarırız. Emir lüften yapma bunu."dedim. Yüzünde hiçbir duygu yoktu. Düz sesle konuştu
"Seni bir defa kaybettim. Aynı hatayı bir daha yapmam. Eğer yanında olursam senin kontrolünde olmadan kendini öldürmeye çalışıyorsun. Buna ben de engel olamıyorum. Gözlerimin önünde intihar edişini mi izleyeyim? Onun yerine Markus'la zaman geçir. O senin psikolojin için daha iyi gelir."dedi. Ben kendimi nasıl boğmaya çalışıyordum? Gayet de kadın beni boğuyordu. Ellerini yanaklarıma götürdü. Uzanıp alnımdan öptü
"Her şey geçecek. Yanında olduğumu bil."dedi. Öylece kaldım. O kadar ruhlar aleminden gel ama Emir'le aynı ortamda bile bulunma. Ben bunu hayal etmiyordum. Benden uzaklaştı ve kapıyı açtı. Onu izlemekten başka çarem yoktu. Odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Yatağın üzerine oturuverdim. Neden normal olamıyordum? Bunu başarmak neden bu kadar zordu? Herkes sıradışı olmak isterdi ama ben bundan nefret ediyordum. Artık eski hayatıma dönmek istiyorum. Dışlanmayı istiyorum. Yoruldum bu yaşantımdan. Çok fazla yıprandım. Kapı açıldı ve içeri Markus girdi. Ona bakmadım ve kara kara düşünmeye devam ettim. Yanıma oturdu
"Noldu?"dedi. Cidden mi? Noldu mu diyor du bana? Gülmek için bile yorgunum. Ona baygın bir bakış attım. Devam etti
"Ha şu olay. Çok büyütmeye gerek yok. Altüstü birkaç yaratık. Geçecek şeyler."dedi. Anlamayarak baktım
"Altüstü mü? Sen ne gördüğümü bilseydin böyle demezdin."
"Sivri boynuzları olan, koyu kırmızı- siyah renkli ve her yerinden iğrenç sıvılar akan bir şeytan ile yüzü çiziklerle dolu, kanlar fışkıran, koyu gri renkli, sivri tırnakları, uzun siyah saçları olan bir kadın mı? A evet aynı yollardan ben de geçtim. Sadece ben de kadın değil erkek vardı. İkimiz arasındaki cinsiyet farkından dolayı."dedi. Şimdiye kadar kurduğu en uzun cümle olabilirdi. Ona bunu nasıl atlattığını sormalıydım
"Peki..."
"Çok zor oldu atlatmak. Benim yanımda eşim yoktu. Bunlar insan olduğum zaman başıma geldiği için daha da zor olmuştu. Tek diyeceğim şey onlardan korkma."dedi. Beynimi hala okuyordu. Ne diyeceğimi çok iyi biliyordu. Yakınmaya başladım
"Ama onlardan nasıl korkmam? Çok korkunç ve iğrençler. Kadın adının Mary olduğunu söyledi. Diğer canavarı da Emir olarak görüyormuşum zaten. Bunlardan korkmamam mümkün değil."
"Bana da öyle gelmişti. Çok fazla gelmeye başladıklarında artık alışıyorsun sonra da onlar pes edip gidiyorlar."dedi. Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Daha gelmeye devam edeceklerdi yani ben asla onlara alışamam
"Alışmadan önce kafayı yerim ben."
"Zaten yedin. Normalde öyle şeyler yok."dedi. Bunu direkt söylemek zorunda mıydı? Umutsuzca bakışlarımı yere indirdim. Kesin benim peşimi bırakmayacaklar. Belirsiz bir sesle konuştum
"Neden onları görüyorum,
 görüyoruz?"dedim. Güldü
"Onlar diyerek hitap etmesek daha iyi olur. Onlar bizim başka boyuttaki hallerimiz. O kadın sensin o şeytan da gerçekten Emir."dedi. Kafamı ona çevirdim. Bir yeni şey daha. Bunun nasıl mümkün olduğunu soracağım sıra kendi konuştu
"Ben de bu boyuta rahatlıkla gelebiliyordum. Onun gibi düşün. O gördüğün şeyler yani eşleriniz sizi fiziksel bir temasla asla öldüremez,  beyninin içine girerek seni sana öldürttürür. Kendini boğman gibi. Benim de seni vampir olduğum halde öldüremediğimi anlamışsındır."dedi. Markus demek yeni bilgiler demekti benim için. Her geldiğinde beni şok eden şeyler söylüyordu. Ağzım açık şekilde ona baktım. Başka bir soruyu kafamda hazırlamaya çalıştım. Elini boynuma uzattı. Boynuma dokundu
"Yaran derin değil."dedi. Elimi onun eline götürdüm. Elini çekti. Yaranın üstüne dokundum. Gerçekten yara olmuştu. Birkaç kısa bana göre derin çizgiler vardı
"Beni nasıl bundan kurtaracaksın?"dedim. Bana tatlı bir bakış attı
"Gerektiği zaman yanında olacağım."
"Sen de onları gördün mü?"
"Ben kendi boyutumda onları gördüm. Burası senin bölgen senin dışında kimse göremez."
"Emir neden görmüyor o şeytanı. O Emir'in eşi demiştin."
"O kadını ister istemez görecektin ama Emir konusunu ben de anlamıyorum. Ben de gördüm onu. Onunla husumetimiz var kabul ediyorum ancak onu neden gördüm o neden görmüyor bilmiyorum."dedi. Olamaz Markus'un bilmediği bir şey çıktı. Bu önemli bir konu demektir. Ayağa kalktı. Ben de kalktım
"Gidiyor musun?"dedim. Anlamamış gibi yaptı
"Gidiyor muyum? Tabi ki burada seninle dertleşecek halim yok."dedi. Hayal kırıklığına uğradım. Beni hani koruyacaktı. Yanımda olacağını söyledi. Yine aklımı okudu
"Yanında olacağım zaten. Ama gerektiği zamanda. Zamanlamam çok iyi biliyorsun."dedi. Beynimde şimşekler çaktı
"Yani sen o canavarları ne zaman göreceğimi biliyorsun."dedim. Bıkmış bir tavırla
"Tabi ki biliyorum. Bunu ne zaman anlayacaksın bilmiyorum ama ben eşittir sen tamam mı? Bu yaşadıklarının hepsini harfi harfine biliyorum. Bugün yetişemeseydim ölecektin. Kendini boğacağını da biliyordum."dedi. Yeter artık. Daha fazla şok geçirecek halim yok. Son bir soruya kızmazdı
"Ne zaman gelecekler peki?"dedim. Tek kaşını kaldırdı
"Olmaz öyle bana muhtaç olmanı istiyorum. Hayatında biraz aksiyon olsun. Ezbere hayat mı geçirilir?"dedi. Vicdansızlığından gram eksilmemiş. Tamam bu son soru olacaktı
"Benim için neden fedakarlık yapıp insan oldun?"dedim. Bu soruyu bekliyor gibiydi. Sesini yumuşalttı
"İyilik yapmayı sevmem."dedi. Tamam da bu iyilik oluyordu zaten. Bundan büyük bir iyilik olamazdı. Son bir soru daha soracakken yine sözümü kesti
"Aklını karıştırmayı seviyorum. Sana ipucu verecek olursam benim açımdan düşün derim."dedi. Onu anlamak mı? Markus'u anlayıp yorumlamak öyle mi? Ben kendimi çözemeyen insan olarak bunu yapabileceğimi sanmam. Kapıya doğru gitti. Yine inadım tuttu. Onun peşinden gitmeyeceğim. Sürekli Markus'la ilgili olaylarda tükürdüğümü yalıyorum ama bunu kendi kendime prensip meselesi haline getirdiği için gururuma yediremem. Kapı açtı ve odadan çıktı. Kapıyı kapattı. Daha yeni gitmesine rağmen korkmaya başlamıştım. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Cama baktım. Kırık filan değildi gayet sağlamdı. Markus da deli olduğumu söyledi. Ve benim yüzümden Emir benden uzak durmak zorunda. Varlığım bile sorun benim. Hiçbir şey yapmasam da en olmayacak şeyler benim başıma geliyor. Keşke en başta Markus'u ve Emir'i dinleseydim. Ne vampirler, kurtadamlar olurdu ne de büyüler, ölümler kalımlar olurdu. Bu inadım ölmeme bile sebep oluyordu ama hala akıllanmıyordum. Tecrübe edinince bir daha aynı hatayı normal de kimse yapmaz. Ben yalnış olduğunu bile bile yapıyorum. Emir'e acıyorum. Beni nasıl anlıyor acaba? Çok değişken bir karakterim. Tamam Mary konuya odaklan. Ne dedi Markus yaratıklar gelince yanında olacakmış. Yani onun gelmediği zamanlarda yaratıklar da gelmeyecek. Emir'e bunu anlatmaya çalışabilirim. Markus'un dediklerini de söyler sorunun onda olmadığını ben de olduğunu söylerim. Sanki ayrılıyoruz. Şunu demek istedim kendimi boğma olayı yanımda kim olursa olsun bana engel olamayacakmış. Tabi ki Emir'in başka bir boyutta canavar olduğunu söylemem. Ve ben de yaratığım. Markus'u bir nokta da kabulleniyorum eşim olma konusunda ama o canavar ve ben nasıl eş oluruz? Hayır yani kim eşini öldürmeye çalışır? Kafam daha da karışıyordu. Bana göre eş demek aynı karakterdeki kişiler demek. Ama o kadar farklı karakterlerderiz ki. Kapı çalındı. İçeri Güney girdi
"Müsait misin?"dedi. İstekle kafamı salladım. Şu uğursuz olayları kafamdan atmak için Güney iyi bir yoldu. Yanıma geldi. Güldü
"Ben bile hala geldiğine inanamıyorum. Altı ay sensizliğe alışmışken birden çıkagelmen filan."dedi. Alınmış gibi yaptım
"Yokluğuma alıştınız mı yani?"dedim. Telafi etmeye çalıştı
"Hayır öyle değilde işte. Yani bir noktadan sonra ister istemez alışmak gibi bir şey oluyor. Ama sadece Emir alışmamıştı. Gelmeseydin hala devam ederdi."dedi. Emir'in bu kadar sadık olduğu kız olduğum için çok şanslıyım. Tabi o da bu kadar sadık olduğu için çok şanssız. Çok fazla acı çekmek zorunda kaldı
"Eee Markus neler dedi. En son mışıl mışıl uyuyordunuz."dedi. Bu dediğine kızdım. İsteyerek olmamıştı ki. Emir varken onu neden tercih edeyim ki. Kaşlarımı çattım
"Kafam o kadar allak bullak olmuş ki resmen Markus'u kurtarıcı melek olarak gördüm o ara. Bilincim yerinde değildi."dedim. Dudağını büzdü
"Yani orasını bilemem ama Emir kurtarıcı meleğinin Azrail'i olacaktı haberin olsun."dedi. Heyecanla sordum
"Ne yaptı? Bir şey dedi mi Markus'a?"dedim. Hatırlamaya çalıştı
"Dediklerini hatırlamıyorum ama saatlerce başınızda dikildi. Sen uyuyordun Markus da sana sarılmıştı ve bilerek uyuyor numarası yapıyordu Emir de hem sizi izliyor hem de Markus'un duyduğunu bilerek ona ağır hakaretler ediyordu."dedi. Beklediğim bir şeydi. Klasik Emir. En azından aralarında kavga olmamıştı. Suç bendeydi. Emir'e git demiş ve Markus'a sarılarak uyumuştum. Ondan anlayışla karşılamasını beklemem. Omuz silktim
"Normal. Peki Emir şuan nerde?"
"Odasında başka nerede olacaktı ki."dedi. Bazen kurtadam olup dışarıda geziyordu.Umutsuzca konuştum
"Şimdi de onu ikna etmem gereken konular var. Onunla konuşmam gerek."dedim. Sabırsızca konuştu
"Dur bir dakika Markus'la konuştunuz değil mi? Senin için neden fedakarlık yaptığını öğrendin mi?"dedi. Suratımı astım
"Sence söyler mi o? Tabi ki söylemedi. Onun açısından düşünecekmişim. Sürekli benden yapamayacağım şeyler istiyor."dedim. Anlamadı
"Onun eşi değil misin neden yapamayasın?"dedi. Güney de eş kavramını benim gibi tanımlamıştı işte. Hemen cevap verdim
"O öyle olmuyor işte. Gördüğüm canavar kadın da benim eşimmiş ama onunla benim aramada tek bir benzerlik yok. Markus da onun gibi birbirimize hiç benzemiyoruz. Neden böyle olduğunu sormadım. Cevaplamayacaktır da zaten."dedim. Gülerek konuştu
"Bence seni kandırıyor."dedi. Bu benim de aklımdan birkaç kez geçmişti.Dudağımı büzdüm
"Onun şimdiye kadar yalan söylediğini görmedim. Ama benim gördüğüm yaratıkları birebir bana anlattı. O da görmüş. Soracağım soruları bile biliyor. Hem de insan olduğu halde. Bence eşim olmasından başka seçenek kalmıyor."dedim. Kafasını salladı
"Mantıklı. Neyse seni tutmayayım Emir'i ikna etme yolunda sana başarılar."dedi. Gülümsedim. Emir hep kendinde suç arayan biri olduğu için işim zor olacaktı. Beraber odadan çıktık. Ben Emir'in odasına gittim. Kapıyı tıklattım. İçeriden ses gelmesini beklemeyerek içeri girdim. Yatağın üzerinde yatmış tavanı seyrediyordu. Bana baktı. Doğruldu. İçeri girip kapıyı kapattım
"Müsait miydin?"dedim. İçeri girdikten sonra bunu söylemem de ayrı bir saçmalıktı. Kafasını salladı. Onun yanına gittim. Yatağa oturdum. Sessizlik olmuştu. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. O konuştu
"Bir kere sözümü dinlesen çok şaşırırdım."dedi. Güldüm. Ben söz dinleyen birisiydim. Hayır ya değilim. Sürekli bir şeyi merak edip her şeyi mahvediyordum. Kim ne derse desin yine yapıyordum. Gülümsedim
"Konu sen olunca söz dinlemeyesim geliyor."dedim. Kafasını umutsuzca iki yana salladı. Mırıltıyla konuştu
"Ama bu sefer beni dinle. Lütfen."dedi. İtiraz ettim
"Ama bu sefer de dinleyemem çünkü Markus dedi ki..."
"Markus'un dediği umrumda değil. Sen benden korkuyorsun. Bununla mı yaşamamı istiyorsun? Eğer beni gerçekten seviyorsan sevdiğin adamın sözünü dinlersin."dedi. Haksızlık bu. Anneni mi seviyorsun babanı mı seviyorsun demek gibi oldu. Sesimi normal seviyede tutmaya çalıştım
"Senden kormuyorum. Onun başka bir açıklaması var. Tamam senin sözünü dinleyeceğim ama sen de beni dinle."dedim. Kesin bu konuşma benim aleyhime sonuçlanacak. Sustu. Bu tamam demek oluyordu. Konuşmaya başladım
"O gördüğüm yaratıklar başka bir boyuttan gelmeymiş. Bir kadın vardı o benim. Bir tane de şeytan var onu Markus'da bilmiyor. Bunları Markus da görmüş ve atlatmış. Bu canavarların geleceği zamanı biliyor. Onların geleceği zaman yanımda olacakmış. Bu yüzden bu olayları daha çabuk atlatabilirim. Senden uzak durmama gerek yok. Sana daha yeni kavuşmuşken bunu bana yaşatma."dedim. Olumlu bir cevap vermeliydi. Gözlerini kapadı
"Ona muhtaçsın bana değil. En zor anlarında yanında olamazken sen onun kollarında olacaksın. Bunu kabullenemem."dedi ve gözlerini açtı
"Bunları atlatana kadar sabırla bekleyeceğim. Sensiz altı ay geçirdim. Senin yanında olmam senin kendini öldürmen demek. Yani biraz daha sensiz kalırsam hayatımın uzun bir bölümü seninle geçecek. Bir daha yanıma gelme. Benimle konuşma. Ya da ikimiz aynı ortam da da bulunmayalım. Daha kolay olur."dedi. Yalvarmaya başladım
"Lüften yapma. Aynı evdeyiz ama senden uzak nasıl kalırım? Bana acı lütfen."
"Mary yeter. Odadan çıkar mısın?"
"Emir..."
"Sana çık dedim!"diye bağırdı. Gözlerimden yaşlar geldi. Öylece bakakaldım. Bana bağırması da çok korkutmuştu. Beni istemiyordu. Kendini zorunda hissetsin ya da hissetmesin beni istemiyordu. Yataktan kalktım ve hızla kapıya gittim. Kapıyı açıp dışarı çıktım ve sertçe kapıyı kapattım. Odaya gidip rahatça ağlamalıydım. Kaldığım odaya gittim. Kapıyı kapattım. Gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Yere oturdum ve sırtımı kapıya yasladım. Bacaklarımı kendime çektim. Kafamı bacaklarıma dayadım. Bir zamanlar o beni elde etmeye çalışıyordu ama şimdi aynısı ben yapmaya çalışıyorum. Ve ben ona böyle bağırmamıştım. Sanki ben mi istiyorum onu canavar olarak görmeyi. Bana yardım edebilecek sadece Markus'un olması da benim suçum değil. Hem ondan ne bekliyor o benim ikizim. Ondan kıskanması da haksızlık. Bana bağırmaya hakkı yoktu. Bana çok az sesini yükseltmişti. Ama bu başkaydı. Benden gerçekten uzak durmaya çalışıyordu. Daha iki gün oldu ve biz şimdiden ayrıldık. Oda da birini hissettim. Markus'du. Hiç kafamı kaldırmadım. İçerde yürüyüşünü duydum. Başımda dikildi. Sonra o da yanıma oturdu. Derin bir nefes aldı. Bu onun suçuydu. Birine mutlaka suç atmam gerekiyor ve kurbanım Markus.
"Hepsi senin yüzünden."
"Biliyorum."dedi. İnkar eder sanıyordum. Kafamı ona çevirdim. Karşı tarafa bakıyordu. Onun yüzünden olan şeyleri düşünmeye başladım. Çok iyi bir tane buldum
"Eğer ben insanken benimle uğraşmasaydın ben okulun sırrını öğrenmeye çalışmayacaktım. Bunların da hiçbiri olmayacaktı."
"Evet."dedi. Tekrar kısa cevaplar vermeye başladı. O da kabulleniyordu. Her şey onun yüzündendi ama ona kızamıyordum ya da bağıramıyordum. Hayır suçun ben de olduğunu bildiğim için böyle hissediyordum.

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now