Bölüm 35

3K 180 27
                                    

Markus'un ağzından,

Saat 8:00. Uyumadan sabahı beklediğim bir gün daha bitti ve insanlar gibi okula gitme zamanı geldi. Yataktan kalktım. Yatağın üzerinde okul gömleğim vardı. Üstümde bir şey yoktu ve seri hareketlerle gömleği giydim. Okul için bu kadarı yeterliydi. Bugün şansların bedava dağıtıldığı birgün olacaktı. Mary'i aklımdan çıkaracak üstün bir kızı İnsanlar Alemi'nde aramak da ayrı bir traji komik. Telefonumu komidinden alıp cebime attım. Okula yürüyerek gidecek değilim ama buralarda meşhur olan bazı kertenkele tarzında insanlar gibi kız kesmem gerekiyordu. Kendimden iğrendim. Bu anlaşmayı ben yaptım ve yaptığım bir şey ilk defa bu kadar saçma geldi. Odadan çıktım. Artık bir eve geçmem gerek, bu otelden sıkıldım. Bir insan kıza nasıl yaklaşacaktım? Vampir olduğumu bilmemeli. Bir insan gibi davranıp kendime birisini ayarlayacaktım. Of berbat bir şey. Sen Markus'sun. Seni yüzlerce kişi sevdi. Ama onlar insan değildi. İnsanlar gece karanlığında bir kurt boğazlamanın zevkini bilmiyorlar. Basit şeylerden hoşlanıyorlar. Sorun şu ki ben basit biri değilim. Bir kız için farklı biri gibi davranamam. Olduğum gibi sevmeliler. Mary'nin de dediği gibi sadist ruhluyum. Ve bu ruha ortak olacak birisi mi olacak? Bakalım Mary haklı mı? Ben bir insanı sevebilecek miyim? Otelin kapısından çıkarken içeri giren bir kadın bana göz kırptı. Ve sürtünerek yanımdan geçti. Elendin.  Bu kadar gönüllü olanlardan nefret ederim. Ve elimle omzumu silktim. Bu bölgenin yıkanması gerek. İlerdeki otobüs durağına kadar yürüdüm. Düştüğüm durumlara bak! Okula gitmek için otobüse biniyorum. Ve bu cümlenin öznesi Markus. Birkaç yüzyıllık alay konusu olabilirdim. Elimi cebime atıp otobüs kartını zihnimde canlandırıp elimde oluşturdum. Onu cebime bırakıp telefonumu çıkardım. Ne yapacağımı bilemeyerek ekrana boş boş baktım. Mary onu sevdiğimi biliyordu. Bir de bunu Emir'e söylerdi. Tabi arkadaşları da çoktan kuşlardan alırlardı haberi. Alnımda koca bir kara leke ile gezecektim. Seni keşke hiç tanımasaydım. Tekrar karanlıklarla dolu bir hayatım olurdu. Kimseyi sevmem, birbirlerini sevenleri ayırırdım. Belki öldürerek belki aldatmasını sağlayarak. Çıkar aklından sevgiyi. Acıların üstüne kurulan bu sevgi kelimesi seni ne zamandan beri ilgilendirir oldu? Evet ben sevmeyeceğim. Beni sevecek birisi olacak ve ona acı çektireceğim. Ancak ruhum bununla rahatlardı. Otobüs geldi. Telefonu amaçsızca tekrar cebime attım. Tabi ya saate bakacaktım. Bir daha telefonu alıp salak gibi gözükemezdim. Okula geç kalmamak için yaptığım bir refleks kesinlikle değildi. Neyse ne! Konuyu kapat. Mary'nin birçok özelliği bana ait olmak zorunda mı? Onun yüzünden deli gibi davranıyorum. Kendime kızdım az önce. Senden tekrar nefret etme zevkini tadıyorum Mary. Sonunda tanıdığım bir tat. Kızlara dönelim şimdi. Uzun süredir sadece Mary'nin iç konuşmalarını dinliyordum. Bu alanı genişletebilirim. Etrafa bakındım. Otobüse binmek için sıraya geçmişlerdi. Benden küçük üç kız vardı. Ve kendileri ile konuşmaları komikti
"Oha şuna bak! Allah'ım sana geliyorum."
"Bu vücut ne böyle? Kesin sevgilisi vardır. Olsun evli bile olsa kuması olmaya hazırım."
"Çok yakışıklı oğlum."vb. Sıra bana gelmişti. Kart basıp içeri geçtim. Benim hakkımda en saf düşünceye sahip olanın yanına oturacaktım. Sanırım hepsi benimle bir gece geçirmek için can atıyor. Yine yalnızsın Markus. Kimsenin yanına oturmayıp ayakta bekledim. Tamam kızlar için bir kiriter koyma vakti geldi: Beni güldüren kızlara şans verecektim. İşleri zor olacak.
10 dakika sonra otobüsten inip okula doğru gitmeye başladım. Umarım Mary okula gelmez. Benim için daha kolay birgün olur. Diğerleri umrumda değil zaten. Okulun bahçesine girmemle çoğu bakışları üzerime çektiğim doğrudur. Daha ilk haftadan elimde olmadan okulun en havalısı olmuştum. Şuan ki kızların konuşmalarına göre durum öyleydi
"İşte o geldi. Okulun popisi. Ay heyecanlandım."aynı cümleyi söyleyen onlarca kız. Ve her yerimi kesen kızların bakışları, komik. Ben bunları erkekler yapar sanıyordum. Rolleri bile değiştirmişim okulda. Mary bir konuda haklı. Beni evinin erkeği yapmak isteyen çok kız var. Benim kalçamı kesmeleri normal mi? Tamam bu durum ürkünçleşmeye başladı. Okula sağ salim girdim. Artık sınıftaki sırama oturup gün boyu bir şey yapmayarak oturmayı istiyordum. Belki Bora'ya birkaç kötücül bakışlar da olabilir. O da vampir ve benden korkuyor. Onu herkesin içinde rezil etmek istemiyorum. Yalnız kaldığımızda onunla güzelce hesaplaşmak istiyordum. Neden? Çünkü Mary'nin duyguları ile oynadı. Markus sus! Sen bu değilsin. Birisi için bir şey yapma. Bu kanunu çok kez çiğnedin ama olmaz. Bu kadarı herkes için fazla olur. Kapa çeneni ve kendinle konuşma. Evet artık gözetle yorum yapma. Sınıfa girdim. Ne?! Biri benim yerime oturmuş. Ve bu kız bizim sınıftan değil. Sınıfın aniden durulması da benim girişimi belli ettikten sonra kız bunun kaynağına baktı. Hiçbir özelliği olmayan beyaz tenli bir kız. Gözlerinin üzerindeki kakülü onu tatlı göstermiş. Ya da içindeki kötülüğü bastırmak için masum gibi görünmeyi tercih etmiş. Markus kapa o lanet çeneni. Kızın yanına gidip en soğuk sesimle
"Burası benim kalksan iyi olur."dedim. Ayağa kalkıp duvar kenarına oturmam için bekledi. Heyecandan konuşamadığını anlıyordum. Evet biraz zorlamak güzeldi. Çantasını alıp ona uzattım
"Hepsi benim. İkinci bir kişi yok."dedim. Sınıfın da eline sinema biletlerini verdik. Heyecanla olacakları izliyorlar. Çantasını alıp sessizce konuştu
"Ama başka yer yok."dedi. Etrafa bakındım. Emir'in yanı boştu ve Emir gülerek bizi izliyordu. Kafamla orayı işaret ettim
"Git şuraya otur."dedim. Bir yandan da duvar kenarına geçip serbestçe oturdum. Kız eğilip yine kısık sesiyle konuştu
"Onun yanında başka bir kız var."dedi. Mary'den mi bahsediyordu? Daha güzel. Kaşlarımı kaldırdım
"Şimdi yok. Hadi git."dedim. Pes etmeyeceğimi anladı ve kitaplarını çantasına koymaya başladı. Sınıfa Selin girdi. Emir'in sırasına doğru gitti. O mu oturuyordu Emir'in yanında? Selin'le birgün mü? Midem kalktı. Mırıldandım
"Neyse otur. Ama sessiz ol."dedim. Kafasını hafifçe sallayarak oturdu. Bu kız sinirlerimi bozmaya başladı. Neden diye niye sormuyor? Bir yandan da onunla uğraşmak eğlenceli olacağa benziyordu. Ve Mary bugün okulda yok. Selin ile Emir ikilisinden Mary'nin haberi var mı acaba? Gerçi Emir'in az önceki neşeli halinden geriye asık suratı kalmıştı. Kız tekrar yanıma oturunca düşüncelerini okumaya başladım
"Bu kim böyle? Niye sessiz oluyorum? Zaten tüm kızlar ondan bahsediyor bir de benim şansıma bak. Hatta onun şansına bak. O kadar güzel kızın arasından ben düştüm. Bana bakıyor şimdi de. Ne kadar değişik biri. Kesin bu ne çirkin kız diye bakıyordur. Tekrar sınıf değiştirmeliyim. Bütün bir yıl buna dayanamam ki."dedi. Hayır çirkin değildi. Tam aksine buradaki boya kutularından güzeldi. Bana dayanamazmış. Doğru yoldayız. Tekrar kitaplarını masaya koymaya başladı. Soru bankası ve iki yaprak test. Biraz Mary'e benziyor, inek. Onunla biraz daha oynamak istedim
"Adın ne?"dedim. Bana küçük bir bakış ve gülümseme atabildi
"Yeşim."dedi. Sonra unutmuş gibi tepki vererek
"Senin?!"dedi. Cebimden telefonu çıkardım
"Markus."dedim. Önündekilerle ilgilenmeye devam etti. Tekrar düşüncelerini okudum
"Bana adımı sordu. Ay onunla konuştum. Çok güzeldi. Bir daha konuşsak keşke. Hayır konuşmayalım, kalpten gideceğim. Markus ne ya? O nasıl isim? Turist mi ki? Ama çok iyi Türkçe konuşuyor. Sonradan değiştirmiş demek ki."dedi. Bu kız ilginçti. Henüz benimle başbaşa kaldığı anlardaki senaryoyu canladırmamıştı. Aday adayı oldu. Telefondan Mary'e mesaj yazmaya başladım
"İlk ders ne?"dedim. Ona değilde biraz ortalığa sormuş gibi oldu. Yeşim cevap veremedi. Heyecanlandı yine. Önümdeki kız en baştan beri bizi dinlediği için sorunun cevapsız bırakılmasına izin vermeden
"Rehberlik."dedi. Mary'e günaydın mesajı atıyordum'Prensi cüceler kaçırıyor dikkat et.'yazıp gönderdim.
"Yeşim?"dedim ve bana baktı. Tek kaşımı kaldırdım
"İlk ders?"dedim. Önümdeki kızı gösterdi
"Rehberlik demişti."
"Evet."dedi az önceki. Ona küçümseyerek baktım
"Dön önüne."dedim. Bir de dudaklarını büzerek güya bana küsüyormuş gibi önüne döndü. Gözlerimi devirdim. Kızların bu kadar düşmesine karşıyım. Karşılarında kim olursa olsun kaliteli olmalılar. Yeşim bu kez de korkmaya başladı. E ani çıkışlarıma alışması gerek. Yanında oturduğumu unutmak için soru bankasını açıp çözmeye başladı. Sorulara baktım, basitti. Kalem oynatmadan çözülecek cinstendi. Mary inek olduğu için malesef ben de inektim. Ama benim ki daha çok doğuştandı. Tabi sonradan özel bir varlık olduğum için bilgilerim daha da katlanmıştı. Bu alemde dahiler kategorisindeydim. Henüz bu özelliğimin bir faydasını görmüş değilim. Ne yapacaktım bilgilerimle küresel ısınmayı durdurmak ya da nesli tükenen hayvanlarımı kurtaracaktım. Ölen ölür,yok olan olur, umrumda değiller. Birçok şey gibi. Onun dışında işlerimi özel güçlerimle ya da büyülerle halledebiliyordum. Mesaj geldi ' Yine Masallar Diyarı'na mı göndereceksin beni? Ne bu şimdi?'yazıyordu. Bu olayda hala bana kızgın. Beni o gün çok kızdırmıştı ne yapsaydım? Gökdelenden atmak biraz aşırıya kaçmış olabilir ama yine olsa yine yaparım. Bana sarılmıştı, onu aşağı attığımda öleceğinden korkup sarılmıştı. Sanırım neden böylesine korkutmak istediğimi anladım. Bana sığınması çok güzel hissettiriyordu. Olumlu olmak yok. Tekrar mesaj yazdım 'Emir ve Selin yakışıyorlar bence.' Biraz geç fark ettim. Yeşim'in köşeye sıkışmış hali biraz da benim geniş oturmam yüzünden. Birisini oturuşumla değil duruşumla sıkıştırmam gerek. Toparlandım. Kafasını kitaptan kaldırmıyordu. Emir'e baktım. Selin'in boş konuşan çenesi Emir'e sabır dilettiriyor gibi. Beni gülümseten Emir ve Mary'den başkası olamıyordu. Bora yine arkada telefondan futbol maçı oynayarak salak tepkiler veriyordu. Ve bana bakan bir kız. Ona bakmaya devam ettim, o da bana. Bana gülümsedi. Tepki vermeyerek Yeşim'e döndüm. On dakikadan beri aynı soruda didiniyordu. O soru hatalı. En sonunda pes edip önündeki kızı dürttü
"Affedersin?"dedi. Kız anında arkasını döndü. Yeşim soruyu göstererek
"Şunu çözemedim. Müsaitsen bakar mısın?"dedi. Fazla kibardı. Kız bizim masada soruyu çözmeye başladı. Mesaj geldi bu arada 'Biliyorum Emir mesaj attı. Zaten konuşmuyormuş onunla. Bu yaptığın sana yakışmadı."dedi. Bana neyin yakışıp yakışmadığı onun umrunda mı? Sinirlendim. Hızlıca 'Demek yakışmadı. Bana senin için güçlerimi vermek de yakışmıyordu ama yaptım değil mi? Bunu sorgulamak sana düşmez."yazdım. Bu konuyu neden açtım ki? Tamam onun için güçlerimi verdim ama geri de aldım. Beni haklı kılan bir şey de kalmıyordu. Yine neden bunu yaptığımı soracaktı? Ve yine konuyu kapatmaya çalışacaktım. Tekrar Yeşim'i izlemeye başladım. Daha fazla iğrenç durumlara kendimi sokmadan seni hayatıma sokuyorum. Sağ çıkarsan seni sevmem için bir nedenim olur. Sağ çıkamazsan ölürsün. Mecazi anlamada filan değil gerçekten ölürsün. Fazla kötü bir anlaşma daha. Onu hayatıma sokacaksam buna o da karar vermeli. Ölümünden ben sorumlu olmam. Güldüm. Mary sorumlu olurdu. Evet bu ona acı çektirirdi. Vicdanını dinlemekte üstüne yok. Ve bu vicdan azabı onu rahat bırakmazdı. Mesaj geldi 'Evet onu neden yaptın peki? Az öncekini Emir ve beni birbirimize düşürmek içindi ama yaptığın fedakarlık?'yazıyordu. Tekrar titreşti 'Hem sen birkaç gün güçsüz kaldın. Sonra eski haline döndün. Bir şey feda ettiğinden bile şüpheliyim.'yazıyordu. Sonunda bunu da söylediğine göre sakladığın şeyi de söyle ve fedakar lakabını at üzerinden. 'Evet sonradan farkına vardım ki değmezmişsin. Ve benim son pişmanlığım fayda ediyor. Siyona biraz yardım etti ve eskisi gibiyim.'yazdım. Tekrar Yeşim'e bakacakken onun telefonuma baktığını fark ettim. Hemen döndü önüne. Diğer kız da konuştu
"Çıkmıyor cevabı. Soru yanlış olmasın."dedi. Yeşim umutsuzca kitabı önüne çekti. Kız da bana bakıp
"Merhaba. Henüz tanışmadık ama ben Öykü."dedi. Yeşim'e bakarak karşılık verdim
"Dön önüne."dedim. Yanındaki bebek taklitçisi de hemen konuşmaya dahil oldu. Öykü
"Çok kabasın."
"Sonuç?"dedim. Yeşim soru çözmeyi bırakıp sessizce bizi dinliyordu. Diğer kızların inadına sadece Yeşim'e baktım.
"Sonuç şu ki sadece tanışmak istedim. Üç gündür buradasın ve adını biliyoruz sadece."dedi. Muhabbetleri boğuyordu. Artık susturmam gerek. Öykü denen masum gibi gözüken ama uzaktan yakından alakası olmayan kıza baktım
"Bilmen gerekenleri biliyormuşsun."dedim. Yanındaki kız tatlı ama bana göre onu öldürmem için tetikleyici şekilde konuşmaya başladı
"Neden öyle diyorsun ki? Biraz kaynaşsak fena mı olur?"dedi. Tamam küçük düşürme zamanı geldi
"Hayır olmaz. Ama seninle, sizinle olur. Benimle tek kelime etmek için yırtınıyorsunuz ama boşuna uğraşmayın. Seviyemden çok aşağıdasınız. Güzel misiniz? Hayır. Samimi mi? Hayır. Sizinle konuşmam için bir neden göremiyorum."dedim. Kaşlarını çattı
"Kalbimi kırıyorsun."dedi. Güldüm
"Kalbinde o kadar çok erkek var ki kırmak mümkün değil. Sen boş bıraktıklarına geri dön. Buradan sana,size bir şey çıkmaz."dedim. Tekrar dudağını büzdü
"Markus..."kolunu tuttum ve sıktım
"Adımı ağzına alma. Kötü olur."dedim. İterek kolunu bıraktım. Öykü korkuyla önüne döndü. Mesaj geldi 'Siyona'yla aranızda baya iyiymiş. Kim kime karşılıksız iyilik yapıyor ki? Sizin arkadaştan öte olduğunuz belli.'yazıyordu. Birazda Mary'den sinirimi çıkarmak istedim 'Evet karşılıksız bir şey olmuyor. Beni seviyordu. Bunu kullandım. Güçlerimi almak için onunla yattım. Öğrendin artık. Sen de bunu kullan.'yazdım. Bu nasıl mesaj Markus? Bildiğin tirip attın. Oflayarak telefonu masanın üzerine bıraktım. Yeşim'in kitabını önüme çektim. Elinden kalemi alıp
"Burası 18 değil 28 olmalı."dedim ve işlemleri yapıp kalemi arasına koydum. Kitabı ona uzattım. Hala bana uzak oturuyordu. Sinirlerimi bozuyordu. Yaptığım işlemlere bakıp anlamaya çalışıyordu. Ona doğru eğilip fısıldadım
"Pislik olduğumun farkındayım ama biraz yakına otursan da üstüne bulaşmam."dedim. Hafifçe kalkıp biraz daha yanıma oturdu. Duvara yaslanıp yine onu izlemeye başladım. Saf bir güzelliği vardı. Küçük bir burun ve çokta albenisi olmayan bir dudak. Üst dudak ince altı biraz kalın. Kakülün aniden bitiminden başlayan at kuyruğundan kurtulan küçük uzun tutamlar halindeki saçı onun inek görünümünü başarılı kılıyordu. Kirpikler, uzun ve kavisli. Küçük yüzüne oranla iri kahverengi gözleri vardı. Çokta ön planda bir özelliği olmasa da güzel kızdı. Güzellik benim için önemli değildi ama birazda göze hitap etmesi gerekirdi. Kim direkt iç güzelliği görüp sevdi ki? Kendimden baydım. Markus iki cümleden birinde sevgi kelimesi var ve kendine gel. Evet artık yeter. Yeşim'e baktım ve sesimi kısarak
"Kaküllü kızların alınları geniştir ve kakülü kaldırdıklarında çirkinleşirler."dedim. Öylece kaldı. Kırıldı. Ama bu bir gerçek. Ya da benim gerçeğim. Dediklerime kulak asmamaya çalıştı. Duvara yaslandım
"Muhabbetine de doyum olmuyor."dedim. Yüzüme bakmamaya çalışıyor. Küstü mü? Daha yeni başladık yavaş biraz kızım. Sonunda öğretmen içeri girdi. Ve ben uyku moduna girer. Kafamı masaya koyup uyumaya çalıştım. Uykumun olduğundan değil sıkıcı okul ortamından kurtulmak için uyuyordum. Tabi Yeşim'in fırsattadan istifade beni izlediğininde farkındayım. Şuan istediğim şey ne Yeşim ne de Mary. Belki birisinin omzunda uyumak...Kes Markus! Mesaj sesi geldi. Mary'den olması umuduyla masadan kalkıp telefona baktım. Siyona'dandı 'Yakınlardayım buluşsak fena olmaz.'yazıyordu. Buluşmadan çıkaracağımız sonuç belliydi. Onunla yatmak için bile yorgun hissettim kendimi. Ama gideceğim. Kafayı dağıtmak için güzel yoldu. Kafamı tekrar masaya dayayıp Yeşim'i izledim. Benim için fazla masum. Bu yüzden daha çok kendine çekiyor. Mary'le canladırdığımız o sahneleri seninle tekrar oynayacağım. Umarım aynı tepkileri verirsin.
"Yeşim?"dedim. Bu fazlasıyla savunmasız bir ses tonuyla ağzımdan çıkmıştı. Tepkisizce bana baktı. Devam ettim
"Kurtadam ve vampir arasında kalırsan hangisini seçerdin?"dedim. Güldü. Aklından ne kadar saçma bir soru bu dediğini biliyorum. Omzunu silkti
"Sanırım vampir. Onlar daha "cool" oluyorlar."dedi. Gözlerimi devirdim
"Tek nedeni bu mu?"dedim. Ona aşağıdan bakmak sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Tekrar masadan kalkıp onun rahatsız olacağı derecede yakınına geldim. Karşısındaki soğuk yüzüm ister istemez yüzündeki gülüşü kaybettirmişti. Daha mantıklı konuşmaya çalıştı
"Alacakaranlık'ta kız ikisinin arasında kalmıştı ve orada vampir haklıydı kız da onu seçti. Haklı nedenleri olanı seçerim."dedi. Bir prenses daha mı? Bu iyilik meleğini üzerinden atacağım.
"Peki sen kurtadamı seviyorsan ama vampir seni ondan daha çok seviyorsa."dedim. Biraz daha utangaç tavırla
"Kurtadam da beni seviyorsa onu seçerim. Vampir için yapacağım bir şey yok. Zorla güzellik olmaz ki."dedi. Dudaklarına bakıp onu daha da baskı altımda tutmaya çalıştım
"Peki onu kendine aşık ettirende hiç suç yok mu? Neyse ne de olsa bunlar saçma sorular. Bir efsaneden başka bir şey değiller."dedim. Kalp atışlarını hissediyorum. Damarlarında süzülen kanın kokusu köpek dişlerimi sızlattı. Kendime hakim olabiliyorum en azından. İşkence birkaç saniye sürdü. Kafasını sallamakla yetindi. Duvara yaslanıp Emir'i izlemeye başladım. Keşke ölsen. Komik değil Markus. Tabi Mary olsa gülerdi. Gülerek telefonla ilgileniyordu, yanındakinin inadına. Mary ile mesajlaşıp Selin'i uzak tutmaya çalışıyor. Selin böylesine basit yollarla uzak tutulmaz. Sülük gibi tüm kanını emdikten sonra birisi onun kafasını ezip öldürünce ancak kurtulursun. Onu öldürdüğüm için pişman değilim. Ama hayata döndürdüğüm için? Evet orası biraz muamma. Bana bulaşmadığı sürece sıkıntı yok. Şu bana gülümseyip duran kızın dudaklarını kesmek istedim. Adı Merve'miydi ne. Tam bir gerizekalı. Ona pas vermediğimi anlamak bu kadar zor mu? Mary'nin sınıfı çok saçma insanlarla dolu. Sonunda zil çaldı. Ayağa kalktım. Yeşim de kalkıp sıradan çıktı. Bugün okul mesaimin sonuna geldik. Sınıftan çıktım. Selin arkamdan mı koşuyordu? Bulaşma bana. Ah kolumu tuttu. Durdum ve onun kolunu tutup önüme çektim
"Bana dokunma. Önüme de çıkma. Anlaşmamız buydu."dedim. Kolunu çekti
"Biliyorum anlaşmayı. Sorunda bu. Emir yüzüme bile bakmıyor. Onu kendime aşık etmek imkansız."
"Eee?"
"Eeesi anlaşma filan yok. Emir'i boşver ikimiz işte..."
"Anlaşma iptalse seninde bir görevin kalmadığına göre tekrar kokuşmuş Ölüler Alemi'ne gönderiyim peki."
"Ama canım..."
"Böyle itici konuşmaya devam edersen okunu boğazına saplarım."
"Of peki. Ama beni de anlasana. Emir beni bırakmış. Artık sevmiyor. Ama ben seni hala seviyorum."
"..."onun devam etmesini bekledim.
"Bir şey söylesene."
"Ne yapayım seviyorsan? Sevmeseydin. Git başka birisini sev."
"Bana ne kadar kızarsan kız ama hala seni sevmeye devam edeceğim."
"İyi salaklık yaparsın."dedim ve etrafından yürüyecekken bu kez kolumu tutmadan
"Nereye?"dedi. Arkamı dönüp birazcık gülümseme ile
"Özel hayatım seni ilgilendirmez."
"Mary'nin yanına mı? Bırak artık onu. Ben ondan daha üstünüm ama sen..."
"Öncelikle kimin yanına gideceğimi sana soracak değilim. İkincisi o senin dünyaya geri dönmen için bana sebep veren biri.  Kimin üstün olduğunu tekrar düşün."dedim. İkinci bir öylece kalan surat. Erkekler tuvaletine gidip Siyona'nın yanına ışınlanacaktım. Siyona, üstün cadı, dahi beni severken bir insanın sevgisine muhtaç olmak yaralayıcı, onur kırıcı. Dünkü konuşmada Mary'nin haklı çıkmasını çok istiyorum. Kimseyi sevmek ya da aşık olmak istemiyorum. Benim görevim öldürmek, birisiyle flört etmek değil. Tuvalate girdim. Boş kabinlerden birine geçtim. Kapıyı kapattım. Gözlerimi kapayıp Siyona'yı düşündüm. 3,2,1 ve aç. Bu oda! Mary'nin odası. Aşkı filan boşver de sen doğru düzgün ışınlan önce. Bu hiç olmamıştı. En son Siyona'yı düşündüm. Değil mi? Sanırım hayır. Mary oda da yoktu. Yatak dağınık eşyalar yerdeydi. Burada ne olmuştu? Birazdan Mary gelirdi. Benden nefret etse de onunla konuşmaya ihtiyacım vardı. Hayır yok Markus. Bu onun egosunu yükseltir. Kendimle tartışmayı şu andan itibaren bitiriyorum. Kapının yanına gidip onun içeri girmesini bekledim. Ve girdi. Kapı itilerek açıldı. Elindeki kaseleri zorlukla taşırken beni görmesiyle cipsler havada uçuştu. Kısa bir tiz çığlıkta peşinden. Baş parmağını dişlerine götürdü. Bu hareket ne anlama geliyor? Bana sinirlendi
"Kes şunu artık. Ödüm patladı."
"Öd?"dedim. Saçını kulağının arkasına attı
"Ağız alışkanlığı ne demek olduğunu ben de bilmiyorum. Her yer battı senin yüzünden. Bir daha geldiğinde haber ver."dedi. Zihnimden yerdeki cipslere emir verdim, eskisi gibi kaselerin içinde belirdiler. Bir iç çekip
"Sağol."dedi. Kaseleri yerden aldı. Ben de onu izleyerek
"Burada ne oldu? Dağınık birisi değilsin diye biliyorum."dedim. Güldü
"Güney dağınık ama. Biraz şımardık. Markete gitti daha çok cips almak için. Yabancı bir diziye başlayacağız onun için stokluyoruz. Eee sen neden geldin?"
"Yanlışlıkla oldu aslında. Başka bir yerde olmam gerekiyor."dedim. Ayağa kalktı. Tek kaşını kaldırdı. İnanmayan ses tonuyla
"Yanlışlıkla? Hadi canım. Sen ve yanlış yapmak. Bu konuşan Markus olmamalı."dedi. Yatağa doğru gitti. Yavaş adımlarla onu takip ettim. Kaseleri komidinin üzerine koyup yatağını düzeltmeye başladı. Ne kadar uzun ve gereksiz konuşsak da beni sıkmayan tek kişi. Dalga geçişi ile gocunmayarak cevap verdim
"Evet kusursuz insan yok."
"Sen insan değilsin."dedi. Bu kez o düzeltti beni. Güldüm
"Haklısın. Kusursuz bir şey yoktur diyelim."
"Söyle o zaman nereye gidecektin de hatlar karıştı?"
"Siyona'nın."dedim. Kısa bir sesizliğin çökmesiyle ortam ciddileşti. Dudağının kenarını ısırdı
"Kusura bakma. Özel hayatına karıştım galiba."
"Özelim olduğunu düşünmüyorum."dedim. Yatağını düzeltince üzerine oturup benim de oturmamı işaret etti
"Otursana."dedi. Hiçbir şey olmamış gibi davranması beni onu üzmem için tahrik ediyor. Bilmiyorum onun kalbini kırmak onu daha çok bana ait hissettiriyor. Oturdum. O ne kadar konuları kapatmaya çalışsa da ben açacağım
"Bugün dediğini yaptım ve biriyle tanıştım."dedim. Heyecanlandı. Komidinin üzerindeki kaselerden birini alıp cips yemeye başladı
"Cidden mi? Anlatsana nasıl tanıştınız?"dedi. Onu küçümseyerek izledim. Küçük ergen kızlar gibiydi. Ona anlatacağımı sanmıyordur herhalde.
"Sen de şunu kes. Ciddi ol."dedim. Baygınca gözlerini devirdi
"Ne var ya biz bizeyiz. Hem senin bir insan kızla tanışman sinemada izlenmesi gereken bir şey. Bana da hak ver."dedi. Elinden kaseyi alıp yere koydum
"Kendimden soğutuyorsun."dedim. Sevgili muhabbeti mi yapacaktık? Ki Yeşim sevgilim değil. Kızdı ama hemen heyecanlı moduna geçti
"Anlat artık kız nasıl biri?"
"Kakülü var."dedim. Gülerek
"Sadece kakülü mü? Ya çok sıkıcısın anlat hadi."dedi. Bir iç çekip
"Benim sırama oturmuş. Tanışmak zorunda kaldım."dedim. Sinirlendi
"Kesik kesik anlatma. Hepsini anlat ki sana soru sormayayım."dedi. Onun soruları da ayrı boğucu. Kıskacına alıp cevabını almak için her şeyi yapıyordu. Haklıydı bir bakıma
"Onunla aramda bir muhabbet bile olmadı ki. Benden hoşlandığını biliyorum ama o kadar heyecanlanıyor ki benimle konuşmamaya çalışıyor..."
"Ve sen de onunla konuşmak için uğraşmak gibi bir şey yapıp egonu aşağılara indirmek istemiyorsun."
"Evet. Ama adını öğrendim, Yeşim. Ve bir de çalışkan öğrencilerden."
"Kız güzel mi?"
"Tamam seninle konuşmak bir hataydı. Sıkmaya başladın."dedim. Ayağa kalkarken kolumu tutup
"Lütfen anlat kızı. Hadi ya. Ölümü gör."dedi. Sinirlendim
"Saçmalama. Neden ölünü göreyim bunu için? Abartma konuyu. Bir daha bunu söyleme."
"İyi tamam anlat sen."dedi. Hayır bırakmıyor anlatmadan. Ve gülerek bana bakması... Anlat ve git.
"Sıradan bir kız. Gözleri kahverengi ama kahverengi kısmı açık renkli ve yüzünde iri duruyor. Burnu küçük ve kavisli, yüzü de küçük olunca onu kusursuz gösteriyor gibi. Dudakları normal, küçük. Kirpikleri de..."
"Sen baya bir bakmışsın kıza."
"Hayır fotografik hafızam güçlü."
"İyi öyle olsun."
"Daha fazla bana böyle muamele yaparsan seninle bir daha bu konuyu konuşmam."dedim. Yüzünü ciddileştirdi
"Tamam."
"Kısacası güzel."
"Kız senden de hoşlanmış. Ona karşı..."
"Nasıl davranmam gerektiği konusunda tavsiye almaya gelmedim."
"İyi git o zaman Siyona'nın yanına. Yeşim'e karşı şansını da sıfıra indir."dedi. Hala Yeşim diyor. Ayağa kalktım
"Asıl Yeşim şansını kaybeder. Beni böyle kabullenecek. Eğer istemezse de sonucunu sen düşün."
"Sürekli bana bir pay çıkarmandan sıkıldım. Senin hatalarının cezasını ben ödemek zorunda değilim. Ben anlaşma filan yapmadım ama yapmışım gibi bana kurallar koyuyorsun. Ve anlaşmada haksız çıkmam için elinden geleni yapıyorsun. İster sen haklı çık ya da çıkma seninle yatmayacağım."
"Zaten senin isteğinle olacağını düşünmüyordum."
"Zorla mı yapacaksın? Kalitesizleşme."
"Bu teklifi yaparak kalitemi düşürdüm bile. Gerisi senin sorunun."
"Aramızdaki anlaşmadan Emir'in haberi yok. Çünkü belki bundan vazgeçersin diye bekledim. Tatsızlıklar olmasın istedim ama sen asıl bu muameleyi hak etmiyorsun."
"Git şikayet et. Hergün bekçiliğini mi yapacak?"
"Hayır bu olayda suçun bana ait olmadığını bir kişi daha bilecek."
"Sıralamayı unutmayalım. Önce beni öldürmeye çalışacak, yine, sonra seni haklı bulacak."
"Onu yapmaması için bir neden yok."
"Ölmemi istemiyorsun kabul et."
"O öncedendi. Benim için bir şeyler yaptığını düşünüp sana karşılığını vermeyi istiyordum. Ama o da yalanmış. Ölmen umrumda olmaz."
"Ben yalan söylemem. Umrunda da olurum. Beni salakça duygularla seviyorsun, dostun gibi. O duygular da peşini bırakmıyor ve bana zarar gelirse yine üzüleceksin."
"Markus seni sevmiyorum anla şunu. Dost gibi olmamız için çabalıyorum üzülme diye sevdiğimden değil."
"Hayır sevdiğin için yapıyorsun."
"Yapmıyorum. Bana yaptığın onca şeyden sonra cidden seveceğimi mi sandın?"
"..."
"Sanma. Ve o kadar kötü kalplisin  ki sana yoldan geçen bir vatandaş kadar değil yoldan geçen bir köpek kadar değer vermiyorum. Senin kölen değilim. Yeşim de değil. Ondan da uzak dur. Siyona'nın yanına git ve cani hayvanlar gibi birilerini öldürmeye devam edin. Ne benim ne de başkasının hayatında bir yerin olması için çabalamayı kes. Defol git artık."dedi. Bu dedikleri gerçek değil. Ona doğru ilerledim
"Böyle konuşarak beni kendinden uzak tutacağını düşünmen komik. Ne yani bana köpek dediğinde alınıp ağlayacağımı sanıyorsun? İkimiz eşiz ama ben yalan söylemezken sen yalancı oluvermişsin. Öncelikle hayatını şekillendiren benim. En korktuğun anları kim yaşattı? Markus. Sizi mutantlardan kim kurtardı? Markus. Özel varlık olmanı kim sağladı? Markus. Masallar Diyarı'na kim gönderdi? Markus. Gördüğün halüsinasyonlar kime sarıldığında bitiyor? Markus'a. Seni evine kim gönderdi? Markus. Markus, Markus, Markus... Zaten senin hayatını istila ettim Mary. Ben bunları yaptığım için seni sevmiyorum. Bana bunları yaptıran Mary'i seviyorum. Kimse için bir şey yapmazken senin için her şeyi yaptım. Ama sana yetmiyor. Çünkü sen iyi kızsın değil mi?"dedim. Karşımda, yine korku ve öfkenin karıştığı çikolatamsı kahveler bana bakıyor. Dudaklarımda duru tenini hissetmeyi arzuyla istedim. Kaşlar çatıldı. Sanki korkutacakmış gibi.
"Hayır iyi kız değilim. Olması gerekeni yapıyorum. Şu diğer türlü kızlardan oldum diyelim. Hem Emir'i hem seni idare etmeye çalışsam bu sen gururunu kırmaz mıydı?"
"Seni ikimiz arasında bırakmazdım. Emir'i öldürürdüm."
"Çok değiştin Markus. Ne olursa olsun mazini unutmamam gerek."
"Senin eserin. Mazim hakkında bir şey de bilmiyorsun. Ve unutmadım. Unutmaya çalışanlara söyle bunu. Aklıma takılan bir konu var. Şu senin için öcü gibi olan eşin geri döndüğünde yanında olmamı istemeye yüzün olacak mı? Merak etme yine geleceğim ama acı çekişini görmek için. Bana ağlayarak bakışını görmek için. Sırtını dayadığın o dağları arkanda hissedemeyip boşluğa düştüğünde bana uzattığın o eli görmek için."
"Bir de beni sevdiğini söylüyorsun."
"Herkesin sevgisini gösterme çeşidi farklıdır."dedim. Dudaklarına baktım, birgün bunlarda benim olacak. Sadece ben dokunacağım. Aramızdaki engelleri kaldıracağım. Güney'in sesi geldi
"Birtanecik kankin geldi!"dedi. Mary'e iyice yaklaştım
"Yakında görüşmek üzere."dedim ve yanından ışınladım. Apartmandaydım. Buradaki işim de bittiğine göre Siyona'nın yanına gidebilirim. Gözleri kapat ve sadece Siyona'yı düşün. 3,2,1 ve...Bu kez de yanlış gelirsem güçlerimi hayır kurumuna bağışlayacağım. Ve gözlerimi açtım. Bir otel odasının kapısındaydım. Doğru geldim. Kapıyı tıklattım. Geleceğim zamanın salisene kadar bildiği için kapıda bekliyor gibi hemen açtı kapıyı. Uzun beyaz saçları bu kez örgüydü. Zor beğenirim ama Siyona bir tanrıçanın güzelliğine sahipti. Elimden tutup içeriye çekti. Elini bırakıp odada da gezinmeye başladım
"Ne zamandır Dünya'dasın?"dedim. Kapıyı kapattı. Ben de pencereye doğru gittim
"Bu sabah geldim. Senin için birkaç kural çiğnedim. Her zaman ki gibi."dedi. Pencereden dışarı baktım. Sıkıcı hava oradaydı.
"Daha büyük kuralsızlıklara da şahit olduk."dedim. Arkamdaydı. Elini önce sırtıma koydu sonrada belime indirip arkamdan bana sarıldı. Önümden kollarını birbirini kenetleyip kafasını sırtıma dayadı
"Her şey senin için."dedi. Hayır her şey Mary için. Devam etti
"Yine onun yanındaydın. Eski halini özlüyorum."
"Bende."dedim. Kafasını kaldırdı ve uzanıp boynumu öptü.
"Eskiye dönebiliriz."
"Nasıl?"
"O kızı öldürebilirim. Hiç varolmamış gibi olur. Seni üzen bir şey de kalmaz."dedi. Haklıydı. Haklı diye Mary'i öldüretecek değilim. Ellerini çözdüm ve ona döndüm
"Bu kez kendimi düşünmek istemiyorum. Acı çekmek hoşuma gitmeye başladı."dedim. Güldü
"Demek öyle. Bugün canını yakmak için güzel birgün."
"Orası biraz zor."
"İddalısın. Başlayalım ve kimin haklı olduğunu görelim."dedi. Dudaklarıma doğru yaklaşırken onu durdurdum
"Siyona. Mary'nin kılığına bürünmeni istiyorum."dedim. Anlamadı
"Neden?"ve sinirlendi
"Hayır! Asla onun gibi görünmem. Beni üzmeye başladın. Sen beni değil onu istiyorsun."
"Hayır seni istiyorum. Ama Mary'yi de. Onunla yatamayacağım belki de. Bu cesareti kendimde bulabileceğimden şüpheliyim. Ama onu çok istiyorum. Lütfen yap, yine benim için."dedim. Lütfen kelimesinden nefret etsem de amacıma ulaşmam bu sihirli sözcükte saklı olabilir. Kafasını eğdi
"Ondan nefret ediyorum. Ama seni mutlu görmek her şeye değer."dedi. Saçları kahverengiye dönüştü. Boyu kısalıp daha küçük birine dönüştü. Kafasını kaldırdı. Çikolata kahveler. Tıpatıp karşımda. Kaşlar çatık değil ve bana gülümsüyor. Alnına dudaklarımı bastırdım. Gözlerimi kapadım. Bu anı sonsuza kadar yaşamak istiyorum. Dudaklarımı çektim ve alnımı alnına dayadım. Gözlerimi açmak beni korkutuyordu. Karşımda Siyona'yı görmenin hayal kırıklığını yaşamak istemiyorum. Elimi çenesine götürdüm
"Senden nefret ediyorum. Seni çok seviyorum."dedim. Gülerek
"Bende."dedi. Gülüp ona sarıldım. İlk defa birine sarılıyordum. İkinci hayatımda ilk defa. Bana sarılan oldu ama benim sarılmam ilkti. Omzunu öptüm. Üzerinde bugünkü kıyafetler vardı. Emir'in bir tişörtü. Ayrıldım. Ona bakmadan konuştum
"Üzerindekini çıkar."dedim. Tişörtün uçlarından tutup kolayca çıkardı. Vücudu çok güzel. Kendin olma vakti geldi Markus. Kolundan tutup kendime çektim. Bugünkü sözümü tutmak istermişcesine dudaklarına yapıştım. Sadece benim. Birden çekildim. Ne olduğunu anlamaya çalıştı. Eğilip onu kucakladım. Kollarını boynuma geçirdi. Onu yatağa doğru götürdüm. Onunla yatacağımı söylemiştim, öyle ya da böyle. Belki de diğer türlüsünü yapmaya korktum. Mary'nin üzülmesinden. Boşver. Bugün kendin olabileceğin tek gün. İstediğin her şey yanında. Mary, her şey. Onu yatağa bıraktım. Saçlarını nazikçe yüzünden çektim. Ben masum sevemiyorum. Ve sen de bugün masum olmayacaksın. Keşke seni o gece öldürseymişim. Daha fazla kendim olacağım gün olurdu. Bugünün sonunda çıkaracağım sonucun meğer kendimi seviyormuşum olmasını umut ediyorum. Bu kez dudaklarını hafifçe öperek anı olabildiğince uzatmaya çalıştım...

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now