Bölüm 22

3.5K 259 16
                                    

Güney'in ağzından
Mary yanımda öylece yatıyordu. Uyuyordu. Onun başına sürekli iş aşmaktan utanmaya başladım. Her zaman zarar gören birisi varsa bu Mary oluyordu. Yine aynısı olmuştu. Küçük bir şeyi bile becerememiştik. Elimize yüzümüze bulaştırdık. Mary'nin hiç suçu olmadığı halde yine olan ona oldu. Telefonum titreşti. Cebimden çıkardım. Ekrana baktım, Emir'di. Mary'nin geldiğinden haberi yoktu. Ve başına gelenlerden. Ona şimdi uyduracak bir bahanem de yoktu. Ne diyecektim ona? En iyisi telefonu cevaplamayayım. Telefon sustu. Taksiye bineli beş dakika kadar oldu. Mary'nin yarası ne halde bilmiyorum. Umarım ağır değildir. Kesin olan bir şey var o da bu işler bitince Markus'la iyi bir kavga olacağı. Bu sefer ben yapacağım. Bize Mary'nin başına en ufak bir şey geldiği takdirde tekrar Dünya'ya getireceğini söylemişti. Ama yine kıza işkence etmek için yapmamıştı. Markus'un Mary'e karşı tavrını anlayamıyorum. Onu seviyor gibi davranıyor ama ona acı vermeyi de çok seviyor. Onu sevmeye hiçbir hakkı yok. Mary'i asla hak etmiyor. Taksi durdu. Cebimden parayı çıkarıp taksiciye uzattım. Parayı aldı. Kapıyı açtım. Arabadan çıktım. İçeri uzanarak Mary'i kucakladım. Onu arabadan çıkardım. Hastanenin kapısına doğru gittim. Kafasını göğsüne dayamıştı. Sakin sakin nefesler alıyordu. Uyumaya devam etse çok iyi olurdu. Sabaha kadar kendini daha iyi hissederdi. Hastaneden içeri girdim. Birkaç hemşire geldi. Bir odayı işaret ettiler. Onların peşinden gittim. Odaya geldik. Kapıyı açtılar. İçeri girdim. Sedyenin yanına geldim. Mary'i üstüne koydum. Esmer bir hemşire sordu
"Hastanın nesi oluyorsunuz?"
"Arkadaşı."
"Nasıl yaralandı?"
"Hiç bilmiyorum. Tek bildiğim bacağında bir yara olduğu."dedim. Kafasını salladı
"Sizi dışarı alabilir miyiz?"dedi. Hiç istemeyerek odadan yavaş adımlarla çıktım. Yarasının ağır olup olmadığını bilseydim en azından. Koridora çıktım. Telefonum tekrar titreşti. Telefona baktım. Emir'di. Bu sefer telefonu açtım
"Alo?"
"Nerdesin? Niye açmıyorsun telefonları."
"İşim vardı."
"Nerdesin söyle?"
"İşim var sonra konuşalım."
"Güney! Söyle dedim. Ne saklıyorsun lan sen?"
"Bir şey sakladığım yok boşver sen beni."
"Güney son defa soruyorum nerdesin?"dedi. Çok kızmamasını umarak direkt söyledim
"Hastanede."
"Ne hastanesi? Noldu sana?"
"Bana değil Mary'e oldu."
"Mary mi! Nasıl?!"
"Bir yolunu bulup geri dönmüş. Bacağında bir yara vardı. Onun için hastaneye getirdim. Önemli bir şey değil sanırım."
"Hangi hastane?"
"Gelmene gerek yok ben buradayım zaten."
"Hangi hastane dedim."
"Tamam ben sana konum atarım birazdan."
"Çabuk ol."dedi ve kapattı. Ben de ona telefondan konum attım. Böyle olacağını biliyordum ki. Markus'la ayrı bir kavgası olacak. Mary kesin Emir'e hatta hepimize küs. Onun için ayrı bir sinirlenecek. Yine her şey Markus'un yüzünden. Duvara yaslandım. Beklemeye başladım.
15 dakika kadar geçmişti. Hastanenin kapısında buraya koşarak gelen birini gördüm. Emir'di. Yanıma geldi. Endişeyle sormaya başladı
"Nasıl? İyi miymiş?"dedi. Onun aksine sakin durmaya çalıştım
"Bilmiyorum. Bir şey demediler daha. Korkma bir şeyi yoktur."dedim. Kenardaki banka oturtturdum
"Sen bekle. Birazdan çıkar biri zaten. Ben de kayıt işlemleriyle ilgileneyim."dedim. Beni dinlemedi. Onu orada bıraktım. Koridorda ilerledim. Arkama dönüp ona baktım. Ayağını ritimli şekilde yere vuruyordu. Korkuyordu. Korkulacak bir şeyi olmaması o kadar iyi olurdu ki. Okul da başlayacaktı. Artı sorunların çıkmaması gerekiyordu. Şimdi Emir kim bilir hangi suçları kendi üstüne atmıştır. Önüme döndüm. Kayıt işlemlerini bitirip onun yanına tekrar gitmeliyim. Sinirlenince ne yaptığını bilmiyor. Gözü kararıyor. Mary ona çok kızgın. Fazla küs kalmasalar keşke. Neyse ben şu işi halledeyim. Koridorda ilerlemeye devam ettim.

Emir'in ağzından
Ne yapacağım hakkında bir fikrim yok. Mary'nin başına yine bir şey geldi. Yine benim yüzümden. Bu işe hiç girişmeyecektik. Basit bir şey olmalıydı. Markus'u ise hiç karıştırmayacaktık. Bana da küs kalmazdı. Hem de onu başka bir boyuta göndermemiş olurdum. Başına da bunlar gelmezdi. Kendimden nefret ediyorum. Sürekli ona zarar vermek beni çıldırtıyor. Onu nasıl barıştıracağım? Yüzüme bile bakmayacak. Sırtımı duvara yasladım. Şuan bir kurtadam dönüşüp buradaki her şeyi parçalayasım var. Yine kurallar yine sınırlamalar. Kapı açıldı. Hemen oturduğum yerden kalktım. İçeriden bir doktor çıkmıştı. Endişeyle sordum
"Nasıl? Durumu ağır mı?"dedim. Ciddi bir tavırla konuştu
"Bacağındaki yara ağır bir yara. Sivri ve büyük bir cisim bacağına saplanmış. Cisim nemli olduğu için de üstündeki mikroplar kolaylıkla yaraya yerleşmiş ve bacağı çok fazla tahrip etmişler. Kemikte de zedelenme var. Ona yazacağım ilaçları evde kendiniz de uygulayabilirsiniz. Yarın da burada kalmalı. Sonra taburcu edebiliriz."dedi. Sesim kısık çıktı
"İçeri girebilir miyim?"dedim. Yine aynı ifadeyle konuştu
"Şuan uyuyor. Durumu ciddi değil. Yanında kalabilirsiniz ama onu fazla yormayın. Ve fazla kişi de olmasın oda da."dedi. Kafamı salladım. Yanımdan uzaklaştı. Hemen odadan içeri girdim. Bir hemşire vardı. Bana kısa bir bakış atıp işine kaldığı yerden devam etti. Mary'nin yanına gittim. Sedyenin kenarına oturdum. Melek gibiydi. Cehennemime girmeyi kabul eden tek melek. Ateşimde yanmıştı ama yine de saflığından bir şey kaybetmemişti. Saçlarını okşadım. Alnında bir yara bandı vardı. Üstünde hasta kıyafetlerinden vardı. Mavi bir elbiseydi. Hemşirenin işi bitmişti. Sessizce odadan çıktı. Yalnız kalmıştık. Eğilip onun alnını öptüm. Düzenli nefesleri huzur vericiydi. Elimi yanağında gezdirdim. Yumuşak ve pürüzsüzdü. Elimi ondan çektim. Sedyeden kalktım. Köşedeki masa ve sandalyelere doğru gittim. Sandalyeyi aldım. Tekrar Mary'nin yanına geldim. Sandalyeyi koydum ve oturdum. Sedye belime geliyordu. Bir elimle Mary'nin narin elini tuttum. Dirseğimi sedyeye yerleştirdim. Kafamı da hafif yumruk yaptığım elime dayadım. Mary'i soluksuz izledim. Bütün sinirimi alıp götürmüştü. Şimdi fark ettim de Mary çok zayıflamıştı. İlk gördüğüm de böyle değildi. Yeni bir kural daha oldu Emir. Onu tıka basa doyuncaya kadar yemek yedir.  Böyle zayıf kalmasına izin vermeyeceğim. Bu manzarayı ölene kadar izleyebilirim. Bunun fazla uzun sürmeyeceğini biliyorum. Bana çok kırgın. Markus onu alıp götürürken hiçbir şey yapmayışıma kızgın. Ama çok iyi direndi. Onun her hareketine tekrar tekrar aşık oluyorum. Çok şanslıyım. Beni böylesine seven birisine sahip olduğum için. Ve bu şansı sonuna kadar kullanmaya kararlıyım.

BLOODY MARY 2Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt