Bölüm 42

1.5K 109 114
                                    

"Siz iyi misiniz? Çabuk su getirin hanımefendiye."dedi Prens Viclent. Üsteledim
"Hayır gerek yok teşekkür ederim." dedim ve prensin kolunu bıraktım. Sadece gözlerimin önü biraz kararmıştı. Aldığım haberin heyecanı ve bu aralar vitaminsiz kalmanın da verdiği yorgunluktan olsa gerek. Christian bir açıklama yapmam için merakla beni izliyordu. Mahçup bir şeklide anlatmaya başladım
"O yabancı olarak anlatılan benim sevgilim, Emir. Ben Ölümler Alemi'ndeydim bir süre ve oraya gidenlerin tekrar hayata dönmesi pek mümkün değil. Bir kere daha gitmiştim tabi isteğime bağlı olarak takas karşılığında oraya gitmeyi kabul ettim. Emir bu olaydan çok fazla etkilendi. Markus yani kötü adamımız beni dünyaya tekrar getirmeyi başardı. Emir atlatmıştı her şeyi ama tekrar oraya gitmem ki bu kez isteğime bağlı değildi. Konsey yani diğer tanrılar beni oraya gönderdi. Ve beni oraya gönderirlerken Emir de vardı. Ben bu kez mucizevi şekilde ordan kurtulmayı başardım. Ama bundan henüz Emir'in haberi yok. Şuan çok sinirli, agresif, depresyonda olan biri, o yabancı dediğiniz kişi. O bir kurtadam bu yüzden onu kurt şeklinde görmüş insanlar. Onunla konuşmam gerek. Beni görmesi gerek. Ona zarar vermeyin lütfen. Onun amacı size zarar vermek değil. Markus'tan intikam almaya çalışıyor ve onu aramaya buraya geldi. Burada olmadığını öğrenince gidecektir. Lütfen ona zarar vermeyin, lütfen... "
"Tabi ki vermeyiz Mary. Halkıma saldırmazsa, tehlike teşkil etmezse onu yakalamaya çalışmak için lüzum da kalmaz." dedi Christian. Evet o da haklıydı. Saldırgan olmayabilirdi hem de. Markus'a bilenmiş halde ve masum insanlara zarar vermemesi gerektiğinin farkındadır. Christian'ın yanına gittim
"Onu görmek istiyorum. Ona çok ihtiyacımız var burada. Kendisi çok güçlüdür. En son görüldüğü yere gidelim. Onu bulalım." dedim. Christian tereddüt etti
"Ama Markus'un eşini bulmalıyız önce. Sevgilin için zaman kaybetmek istemiyorum. Anlayışla karşılarsın beni umarım." dedi. Çok haklıydı. Kendisi bir prensti ve çok daha önemli sorumlulukları vardı. Kendi sorunlarıma öncelik vermesini isteyemezdim. Kafamı salladım
"Karşılarım tabii ki. İkisini seçenek olarak sunmak bile hataydı." dedim kalbim Emir'in varlığını hissetmek için kıvranırken. Ama başka hatalara da sebebiyet vermek istemiyordum. Prens Viclent koluma girdi
"Size eşlik edeyim. Ölümler Alemi denen yerden mümkün olduğunuz kadar uzak kalmanızı istediğim için size göz kulak olmayı kendime görev bilirim. Bunu benden esirgemeyin lütfen." dedi. Gülümsedim karşımdaki mavi gözlere
"Çok kibarsınız teşekkür ederim."dedim. Bir gülücük attı o da. Christian'ın eski neşesi yerine gelen bir olgunluk ve kararlılık vardı
"Hazırlıklarla ilgileneyim. Akşam yemeğinden sonra şafak vakti yola koyuluruz. Mary bu riskli bir vazife ama senin bizden daha çok tecrübeye sahip olduğunu düşünüyorum. Bizimle geleceksin değil mi? Seni zorlayamam gelmek istemiyor..."
"Hayır! Tabii ki istiyorum. Burada kalırsam ne işe yarayacağım ki? Hem kafayı yerim herhalde ne yaptığınızı düşünüp durmaktan."dedim. Rahatlamış bir gülümsemeyle
"Teşekkür ederim tekrardan. O zaman bir iki kişi gelecek hazırlıklar için. Seni biraz da yapacağımız şeyler hakkında bilgilendirirler."dedi. Memnuniyetle kafamı salladım. Viclent'a döndü
"Biz ise planın ayrıntılarını konuşalım."dedi ve bana baktı
"Müsaadenle Uyuyan Güzelimiz." dedi. Viclent ve ikisi eğildiler ve kalktılar. Güldüm
"Müsaade sizin."dedim. Artık bu Uyuyan Güzel hikayesi komik bir hikayeden ibaretti benim için. Geçmişi biraz kötü olsa da lanetini kırdığımızı sanıyorum. İkisi odadan çıktılar. Bende yatağa doğru gittim. İlk önce elimle yatağı yokladım evet hissedebiliyorum sertliği. Güvenli. Yatağa oturdum. Bizimkiler çok telaşlanmıştır. Kim bilir ne düşünmüşlerdi? Ortadan kaybolmamı neye yormuşlardı? Onlara bir açıklama yapabilme fırsatım olsaydı keşke şuan. Yatağa bıraktım kendimi. Benim iradem olmadan gerçekleşiyordu olaylar. Nehrin akışına bırakmak sana daha da hız kazandırırdı. Ben de öyle yapmalıyım. Şuan tek istediğimiz zaman. Markus'un zamanlamasından daha iyi olmamız gerek.

(Sarayın uzaklarında, Saray Bahçesi'nin hemen arkasındaki ormanda huzursuz bir takım canlılar vardı. Orman bu yabancı bedenden korkuyordu. Emir'den. Emir hala Kurt formunu koruyordu. Koskoca bedeni rüzgarı durdurmaya yetecek kabiliyetteydi. Yüzü buz kesmiş olan bu surat sadece bir noktaya odaklanmıştı. Olduğu yerden tüm krallığı görebiliyordu. Saraydaki telaş havasını da seziyor ve görüyordu. Markus buraya uğramamıştı. Eninde sonunda buraya uğrayacaktı ki burayı ele geçirmek daha kolay olurdu diye düşündü Emir. Burada onu bekleyecek ve tüm acılarının kaynağı olan Markus'u yok edecekti. Ruhunu dahi paramparça edecekti. Ölüler Alemi'ne gitmeyi dahi hak etmiyordu ve asıl olan Mary ve onun tekrar aynı boyutta olma fikri bile onun kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Bu donuk suratta bir hareketlilik daha vardı. Bir damla gözyaşı serbest bıraktı kendini. Mary şuan aklının derinliklerindeydi. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı ve iki ayağı üzerinde dikildi. Onu hayatta tutan diğer düşünce tesir etmişti: İntikamını aldıktan sonra onunla beraber olacaktı. Markus'u asla elinden kaçırmamalıydı.

BLOODY MARY 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin