Bölüm 8

4.3K 327 11
                                    


Salona gittik. Gözler bize çevrildi. Çoğu bakışlar ellerimizde toplandı. Sessizce koltuğa geçtik. Ben konuştum
"Karar verdiniz mi?"dedim. Güney cevap verdi
"Doğruluk cesaretlik diyecem ama klişe diyeceksiniz."dedi. Kader iğrenerek cevap verdi
"Cidden klişe."dedi. Emir kolunu omzuma attı. Ben de onun göğsüne yaslandım. Çağrı abi yakınarak konuştu
"Anne bana bunu bilerek mi yaptın anlamıyorum. Herkesin sevgilisi olmasına dikkat ederek çağırmış gibisin."dedi. Gayet masum şekilde annesi konuştu
"Ben ne bileyim oğlum. Tek bildiğim arkadaşları onlardı."dedi. Çağrı abi tekrar umutsuz şekilde telefonuyla ilgilenmeye devam etti. Seda konuştu
"Su savaşı yapalım mı?"dedi. Şaşırdım. Su savaşı yapmak aklına nerden geldi? Güney hemen kabul etti
"Süper fikir."dedi. Emir de karşılık verdi
"Aynen biraz hastalansak bir şey olmaz."dedi. Geri kalanlarda onayladı. Ayağa kalktık. Kader konuştu
"Su silahları benden."dedi. Ellerimizde siyah su silahları oldu. Herkesin ki aynıydı. Emir'e döndüm
"Ben oynayamam ki. Bu elbise ve topuklularla nasıl koşayım?"dedim. Cevap vereceği sıra Kader atladı
"Mary bizle gel. Üstümüzü değiştirelim."dedi. Emir güldü. Kaderlerin yanına gittim. Beraber yukarıdaki odaların birine gittik. Kapıyı kapadık. Çok düşünmeden birkaç anlamsız sözle üstümüzdekiler yok olup yeni kıyafetler belirdi. Ben de siyah tayt pantalon üstüm de ise uzun gri bir tişört. Ayağımda ise marka gri spor ayakkabıları vardı. Kader ve Seda da ise aynı tip kıyafetler ama farklı renkler vardı. Kader'in saçıyla uyumlu olsun diye bordoydu. Seda'nın ki ise koyu yeşil. Şuan kızlar grubu gibi bir şeydik. Odadan çıkınca Çağrı abiyi gördüm. Sorguya çektim
"Neden aşağıda değilsin?"dedim. Gözlerini devirdi
"Yorgunum yatmaya gidiyorum. Hem ben sizinle oynayamam eşit olarak gruplara da ayrılmışsınız."dedi. Yazık ama o bile oynayamıyor. Keşke bir eşi olsaydı. Gülüp yanağımdan makas aldı
"Siz çocuk gibi oynayın. Ben bunlar için fazla büyüğüm."dedi. Güldüm. Odasına gitti. Seda sabırsızca konuştu
"Hadi başlasın artık. Erkekleri mahvedelim."dedi. Ben de heyecanlandım. Bir grupla böyle bir şey hiç yapmamıştım. Duygusal biri olup Emir'i ıslatamamak gibi bir hata yapmayacağım. Bu bir oyun. Aşağı indik. Erkekler gülüşerek bir şey konuşuyorlardı. Bizi gördüler. Güney kaşlarını kaldırdı
"Sanki savaşa gidiyorsunuz. Altüstü su savaşı."dedi. Kader çirkefleşti
"Altüstü malt üstü filan yok. Bu bir savaş. Adaletsiz olan bir savaş. Erkekler ve kızlar."dedi. Güney savunmaya geçti
"Adaletsizlik nerde? Sadece su silahındaki tetiğe basıp su fışkırtıyorsunuz."dedi. Kader bozulmuştu. Sesini alçaltarak konuştu
"Olsun ben yine de uyarımı yapayım. Özel güçleri kullanmak yok. Mary sen dahil değilsin."dedi. Haha çok komik. İnsanlar aleminde ben size gösteririm. Bana muhtaç olacaksınız. Tamam daha fazla kötüleşmeme gerek yok. Batın konuştu
"Bir bahis olmalı. Boşuna ıslanmayalım."dedi. Herkes düşünmeye başladı.
"Bence kazanan taraf kaybeden tarafa istediğini yaptırsın birgün boyunca."dedi Emir. Eğer kaybedersem Emir bana bir şey yaptırmazdı. Bana kıyamaz. Ben de ona bir şey yaptırmam galiba. Bütün herkes bunu onaylayınca Seda konuştu
"Peki başlayalım."dedi. Salondaki boyuna pencereden dışarı çıktık. Kader dışarısı karanlık olduğu için etraftaki ağaçlara meşale kondurdu. Şimdi daha aydınlıktı ve kaybolmadan rahatça oynayabilirdik. Burada kaybolan kişi sadece ben olacağımdan bu meşalelerin benim için yapıldığını düşünmeye başladım. Üçer gruplara ayrıldık. Kızlarla sağ taraftaki ağaçlara doğru ilerledik. Kader konuştu
"Kızlar kaybetmememiz lazım. Eğer kazanırlarsa her gün bunu bize kullanırlar. Ama biz kazanırsak bu onlar için hayatlarının sonuna kadar unutamayacakları bir ders olur."dedi. Sanki abartıyordu. Bu bir oyundu ve mutlaka kazanan ve kaybeden olacaktı. Kader devam etti
"Mary sen ilerdeki ağaçların birine çık. Ama gözükme. Seda ve ben birimiz sağa birimiz sola gideceğiz. Sadece birine odaklanmayın."dedi. Güldüm. Kendimi savaşta gibi hissediyordum. Dağıldık. Ben ilerdeki ağaçlardan birini seçtim. Eğer beni görürlerse kaçacak yerim olmazdı ki. Yaya da olamazdım. Herkes benden daha hızlıydı. Çaresiz ağaca tırmandım. Mümkün olduğunca yukarı çıktım. Sağlam düşündüğüm bir dala gelince üstüne yerleştim. Ve etrafı izlemeye başladım. Elimdeki silahı incelemeyi düşündüm. Tetiğe bastım. Suyun gidişini görmemiştim ama su karşı taraftaki ağaca bulaşınca fosforlu pembe olmuştu. Şaşırdım. Demek birinin vurulduğunu böyle anlayacaktık. Tamam da bu renk çok parlaktı. Mutlaka burada birinin olduğunu düşünecekler ve buraya geleceklerdi. Daldan kalktım ve daha yukarı tırmandım. Bu daldan sonrası çok inceydi bu yüzden olduğum yerde durdum ve tekrar oturdum. Etraf yavaş yavaş renklenmeye başlamıştı. Hele bir yerde cidden savaş çıkmıştı. Yukarıda olduğum için çok iyi gözüküyordu. İki erkek bir kıza karşıydı. Sürekli bir yerden pembe renk geliyor bir yerden de mavi renk iki taraftan saldırıyordu. Kim oldukları gözükmüyordu. Birinin koşarak bu tarafa doğru geldiğini işittim. Sessizce bekledim. Bir karaltıyı aşağıda gördüm. Karşı taraftaki pembe boyayı gördü ve durdu. Bu Emir'di. Ama onu vuramam ki. Acımasız ol Mary. Silahı aldım ve nişan almaya çalıştım. Fazla beklemeden tetiğe bastım. Boya ayağının dibine gitti ama onu vurmadı. Kafasını yukarı çevirdi. Aferin sana Mary. Bir şey başarsan şaşırırdım zaten. Emir ağaca doğru geldi ve tırmanmaya başladı. Daldan kalktım. Gidecek yerim de yoktu. Emir hızla bana doğru geliyordu. Yukardaki dala çıkmaya yeltendim ama düşmekten korkuyordum. Olduğum yerde kaldım. Emir geldi. Bir dal daha çıktı ve karşıma geçti. Hemen yalvarmaya başladım
"Emir vurmasan olmaz mı? Daha yeni başlamıştık oyuna."dedim. Güldü
"Düşeceksin otur da sonra konuşalım."dedi. Demek vurmayacaktı. Yavaşça oturdum. O da oturdu. Kolunu bana geçirdi ve beni kendine çekti. Düşmemden gerçekten korkuyordu. Devam etti
"Yalnız kalmak için iyi bir fırsat diye düşündüm."dedi. Biz şuan kuralları çiğniyorduk. Rakip oyuncular sohbet ediyor. Aslında komikti. Ama Kader bunu duyarsa beni keser. Sessizce konuştum
"Uygun zaman olmasa da yalnızız."dedim. O da sesini alçalttı
"Sürekli basılacakmışız gibi geliyor."dedi. Hala karşımızda renk cümbüşü devam ediyordu. Soğuk bir sesle karşılık verdim
"Bence bunun anlamı bir araya gelmememiz gerekiyor."dedim. Neden böyle konuştuğumu ben de anlamadım. Bir anda aklıma bunlar geldi. Emir'in neşesi kaçtı
"Bu ne demek oluyor?"dedi. Bu güzel havayı neden bozuyorum ki. Salaksın Mary. Hemen güldüm
"Annen diyorum bir arada uyumamızı istemiyor."dedim. Biraz saçma olmuştu ama bir gerçekti de. Şaşırdı
"Ne? Neden?"dedi. Ona baktım. Mavi gözleri bana anlamayan ifadelerle bakıyordu. Gülümsedim
"Öyle işte. Bir kız ile bir erkeğin evlenmeden bir arada uyuması zaten uygunsuz."dedim. Hemen itiraz etti
"Tamam da biz bir şey yapmıyoruz. Sadece uyuyoruz."dedi. Şeyden kastını çok iyi anlıyorum. Pek dikkat etmemeye çalışarak konuştum
"Bunu ben de söyledim ama annen olmaz diyor. Bence de öyle olmalı."dedi. Kaşları havaya kalktı
"Benimle uyumak istemiyorsan açık açık söyle."dedi. Bu sefer ben savunmaya geçtim
"Saçmalama. Sensiz hiçbir şey hayal edemiyorum."dedim. Biraz iltifattan zarar gelmezdi değil mi? Devam ettim
"Yani beraber yatmamız uygun değil."dedim. Sustu. Bu sefer o konuşana kadar ben de sustum. Arkadan kolumu beline sardım. Biraz dengesiz olmuştu ama bunu şuan yapmak istedim. Alaycı şekilde konuştu
"Demek beni vuracaktın."dedi. Bir açıklama daha yapma zamanıydı. Bu sefer kendimden çok emin bir şekilde konuştum
"Bu bir oyun ve aramızdaki bu samimiyeti oyuna dahil etmemeliyiz."dedim. Anlamadı
"Samimiyet derken? Biz sevgili değil miyiz?"dedi. Dudağımı büzdüm
"Bilmem bir teklif bile gelmedi."dedim. Sesini karizmatikleştirdi
"Ben sana sadece evlenme teklifi edicem. Çıkma teklifi yemek teklifi filan saçma şeyler. Bunu kanıtlamaya da gerek yok."dedi. Gülümsedim. Haklıydı. Biraz bekledikten sonra devam etti
"Sen Bora'yla ne zaman ayrıldın?"dedi. Bora. Onu uzun zamandır aklıma bile getirmiyordum. Getirmemeliydim de. Çok üzüldüğüm nadir olaylardan biriydi. Beni çok yaralamıştı. Bu yaralara tekrar bakmaya cesaretim yoktu. Neşeli bir sesle konuştum
"Sen beni vurmayacak mısın? Kurallar gereği."dedim. Konu değiştirmekte başarısız olduğumu biliyordum ama en azından Emir bu konuda konuşmamam gerektiğini anlamıştır. O da hemen benimle aynı bir tavırda konuştu
"Ben senin gibi hain değilim. Hatta sana yardıma geldim. Güney filan gelirse ben vururum onları. Senin nişancılık pek iyi değil gördüğüm kadarıyla."dedi. Asıl o haindi. Takımına hainlik etmişti. Çok adaletsizdi. Ama bana karşı bir adaletsizlik olmadığı için memnundum. Sessizce devam etti
"Şşş biri geliyor. Sen gözükmemeye çalış ben ağaçtan atlayıp başka tarafa koşmaya başlayacağım. O beni yakalamaya çalışacak sonra onu bir yerde kıstırırım. Şimdi silahları değiştirelim."dedi. Bu suça yardım ve yataklık yapmak bana zevkli gelmişti. Silahı ona uzattım. Kolunu çekip elimdeki silahı alıp kendi silahını verdi. Gerçekten biri bu tarafa doğru geliyordu. Çok daha sessiz konuştu
"Sen ağacın gövdesinin arkasına saklan. Bak şuradaki dala çık. İnce gibi gözüküyor dikkat et."dedi. Yavaş hareketlerle onun dediğini yapmaya başladım. Kolumdan tutarak bana yardım etti. Dala yerleşince hareket etmemeye dikkat ettim. Sonunda biri bu ağaca doğru geldi. Etrafta geziniyordu. Kafamı azcık kaydırıp kimin olduğuna bakmaya çalıştım. Güney'di. Gölgesi ona benziyordu. Emir'in hareketlendiğinin farkına vardım. Bana doğru döndü ve bir çırpıda aşağı atladı. Çok yüksekti. Koşmaya başladı. Güney de onun arkasından koşmaya başladı. Karanlık olduğu için kim olduğu net görülmüyordu. Ben de sakince aşağı inmeye başladım. Aşağı indikçe dallar kalınlaşıyordu ve bu daha rahat hareket etmemi sağlıyordu. Birkaç dal kalınca aşağı atladım. Yere dikkatlice bakarak yürümeye başladım. Çukur ya da tümseklere takılmamak için. Zaten evi görebiliyordum. Çokta uzakta değilmişim. Sallana sallana yürüyordum. Büyük bir ihtimalle sadece Emir ve Güney kaldı. Onlar koşuştura dursunlar. Arkamdaki ağaçlardan birinden çıtırtılar duydum. Birisi ağacın arkasındaydı. Kesin Batın. Hemen en yakınımdaki ağaca koşup arkasına saklandım. Batın'ı kesinlikle vurmalıydım. Bir gurur meselesine dönüştü. Kafamı yavaşça eğip baktım. Bir karartı vardı. Ağaçtan yavaş adımlarla geri geri uzaklaşıyordu. Yakınımdayken vurmalıydım. Silahı kaldırdım ve nişan aldım. Bir adım attığım sıra ağacın köklerinden birine takılıp düştüm. Hemen koştuğunu duydum. Çabucak ayağa kalktım ve ben de onun arkasından koşmaya başladım. Çok hızlı koşuyordu. Zaten koşamıyorum bir de elimdeki silah bunu daha da zorlaştırıyordu. Aniden sağa dönüp ormanın derinliklerine doğru gitmeye başladı. Oralar çok karanlıktı sanki. Önüme çıkan ilk ağaçtan sağa dönüp kestirme yoldan gitmeye çalıştım. Onu yan profilden görebiliyordum. Elimdeki silahı kaldırdım ve nişan almadan rastgele ona ateş ettim. Birkaç kere art arda bastım. Ama sonra farkına vardım ki bu Emir'in silahıydı. Mavi mavi olmuştu. Ama ona da bulaşmıştı. Bacağındaki mavi leke onu katbetmemem için bir fırsattı. Artık yorulmuştum. Batın'a seslendim
"Dur artık. Nereye gidiyorsun?"dedim. Ama cevap vermedi. Kendimi biraz daha zorlayarak onun arkasına geçtim ve yaklaşık aramızda on metre vardı. Kalbim zorlanmaya başlayınca artık bağırdım
"Sen salak mısın? Vurdum işte."dedim. Hala cevap vermiyordu. Aniden durdu. Ben de durdum. Demek şimdi duruyorsun. Beni o kadar koşturduktan sonra bilerek yapıyor bunu. Çok sinirlenmiştim
"Salaksın işte salak. Ne diye koştum ki senin arkandan. Hem de vurduğum halde. Aptallık ben de."dedim ve arkamı dönüp hışımla ayaklarımı sertçe toprağa basa basa yürüdüm. Bu şaka hiç komik değildi. Bu şaka bile değildi. Bunu Seda'ya söyleyeceğim. Bana garezi var. İşkence çektirmekten zevk alanlardan. Aferin o da arkamdan geliyor. Ona dönmeden bağırdım
"Git arkamdan! Başka taraftan git eve."dedim. Hala geliyordu. Sabrım taşmıştı çoktan. Ben sabır transferi yapmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Adımlarımı hızlandırdım. Birkaç adım arkamdaydı. Sapık. Emir haklı. Etrafta bunun gibiler varken neden kıskanmayasın ki? Arkamda ki gereksiz kişiyi yok saymaya çalışarak yol boyunca gittim. Tekrar ışıkları görüyordum. Batın'a hitaben ama kendi kendime konuşmaya başladım
"Kendini bir şey sanıyor işte. Güzelim sevgilisi varken yaptığı şeylere bak. Seda'ya hepsini anlatacağım. Gününü görür o."dedim. İlerden Kader'in sesini duydum
"Mary. Burdayız biz."diye bağırıyordu. Bir yandan da elini sallıyordu. Adımlarımı daha da kocaman atıp arkamda ki şahıstan kurtulmak istiyordum. Sonunda eve doğru geldim. Kader ve Seda ikisi gülüşerek konuşuyordu. Sol taraflarına baktım ve nutkum tutuldu. Batın Emir'in yanındaydı. Üstünde de mavi boya filan yoktu. Hemen arkamı döndüm. Ama kimse yoktu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. O kimdi peki? Beni yol boyunca takip eden? Kader'in sesini duydum
"Aa Mary gelmiş?"dedi. Kafamı onlara çevirdim. Çok korkuyordum. O şeyin peşinden koştum, onu vurdum, yol boyunca takip etti, onunla konuştum...O yüzden sesini çıkarmıyordu. Peki ormanın derinliklerindeyken neden bana zarar vermemişti? Çok rahat bunu yapabilirdi ama o susmayı tercih etmişti. Ağır adımlarla Kader'lere yürüdüm. Emir beni gördü ve endişeyle yanıma geldi
"Noldu sana?"dedi. Donuk gözlerle ona baktım. Onu ilk günden bu tür şeylerle meşgul edemezdim. Gülümsemeye çalıştım ama olmadı
"Ormanda kayboldum, çok korktum."dedim. İnanmamış gibiydi
"Ormandan neden korktun? Işıkları takip etseydin ya."dedi. Haklıydı. Aklıma bahane gelmiyordu
"Ben bilmiyorum..."
"Rahat bırak kızı Emir. Korkmuş işte kensidine gelsin biraz."dedi Kader. Emir ona yalan söylediğimi anlamıştı ve sanki biraz kırılarak benden biraz uzaklaştı. Emir'e ilk günden bunu yapma Mary. Ona yaklaştım ve sıkıca sarıldım. Güneylerin gaz verme seslerini duydum. Derin nefesler alıp onun kokusunu içime çektim. Emir yanımdayken kimse bana zarar veremez. Emir buna izin vermez. Fısıltı şeklinde konuştu
"Sakın korkma. Ne olursa olsun yanındayım."dedi. Bunu biliyorum ve bunu bilmek bana çok büyük bir güven duygusu kazandırıyordu. Saçlarımı okşadı. Belki daha sonra sarılsak iyi olurdu. Hiç rahat hissetmiyordum. Yavaşça ondan ayrıldım. Hemen neşemi yerine getirdim
"Hani su savaşıydı bu. Islanmadık ki boyandık."dedim. Seda karşılık verdi
"Hayır su savaşı. Kızlar kazandığına göre sadece kızlar erkekleri ıslatacak. Bunun için savaştık."dedi. Gerçi savaşın adaleti hakkında emin değilim ama ıslanan ben değilsem sorun yok. Kader parmaklarını şıklattı, herkesin elindeki silah kayboldu. Tekrar şıklattı ve şimdi de sadece kızlar da su silahları oldu. Benimkinin rengi pembeydi. Kader'in ki kırmızı, Seda'nın ki yeşildi. Kader emir dolu sesle erkeklere hitaben konuştu
"Dizilin bakalım şuraya. Çabuk çabuk. Daha film izleyeceğiz. Kızlar istediğinizden başlayabilirsiniz."dedi. Erkekler karşımıza geçmişlerdi. Emir'e masum masum bakışlar attım. Gözlerini kısarak bana meydan okuyordu. Silah ben de neyine güveniyor ki?
"Başlayın kızlar."dedi. İkisi hemen sevgililerine su fışkırtmaya başladılar. İkisi de kafalarını gizliyorlardı. Bana da Emir kaldı. Ona döndüm. Dudaklarında çapraz bir gülümseme ile beni bekliyordu. Silahı kaldırdım ve suratına sıktım. Eliyle yüzünü gizleme çalıştı. Ona daha da yaklaştım ve her yerini ıslatmaya çalıştım. Ona yaklaştıkça o geri geri gidiyordu. Sonra evin duvarına kadar geldik. Yavaşça yere çöktü. Kaçacak yeri de yoktu. Kötücül edayla konuştum
"Aaa çok mu ıslattım ne. Ama şuralar kuru kalmış gibi."dedim ve ensesine doğru sıktım. Komik komik hallere düşüyordu. Sonra da tatlı bir tavır alındım
"Hadi bıcı bıcı yapalım."dedim ve saçını olanca suyla ıslattım. Bu silahlar sihirli olduğu için su bitmiyordu. Gerçekten sırılsıklam olmuştu. Diğerlerine baktım. Onların da durumu bizimkinden farklı değildi. Emir'in yanına eğilip teselli ettim
"Olsun ya üzülme birgün siz kazanırsınız. Belki de ıslatırsınız."dedim. Onun sayesinde kazanmıştık zaten. Şuan cidden kaşınıyordum. Güney'in sesini duydum
"Beyler şimdi!"dedi. Ne anlama geliyor bu? Aniden Emir saniyelik bir hareketle elimden silahı aldı. Şaşkınlıkla ona baktım
"Ama..."diyebildim. Gülerek ayağa kalktı
"Ama ne? Tamam kazandınız ama sizde ıslanmalısınız."dedi. Diğerlerine baktım. Bizim kızlar da silahları kaptırmışlardı. Ve Kader yine çirkefleşmişti
"Ya hayır olmaz. Biz kazandık biz ıslatacağız. Ver o silahı."diyordu. Emir bana hitaben konuştu
"Aaa sen bıcı bıcı yapmamışsın ama."dedi. Olmaz ya. Ayağa kalktım. Savunmaya geçmeye çalıştım
"Hani sen beni koruyordun. Şuan bana ihanet ediyorsun."dedim. Bu nasıl savunma? Beni vuracağı bir çok nokta vardı. Ben de ona ihanet etmiştim mesela. Bilmiş tavırla
"Aramızdaki samimiyeti oyuna karıştırmamalıyız."dedi. Bu benim lafım. En iyisi ona yalvaran bakışlar atsam iyi olurdu. Tatlı bakışlar attım
"Yemezler canım."dedi. Bana doğru yaklaştı bu sefer ben geri geri gittim. Ve ben de duvara kadar geldim. Hemen elimle yüzümü kapadım. Belki acır değil mi? Pislik boynuma suyu sıktı. Çok soğuk gelmişti. Küçük bir çığlık attım. Sonra da saçlarıma su sıktı. Hem de bolca. Kaçıncı yüzyıldayız ama hala o kıssasa kıssas kuralını uyguluyordu. Yüzümdeki elime de sıkıyordu. Yavaş yavaş istemeyerek de olsa yere çöküyordum. Acımaksızın ıslatıyordu. Artık yalvarmam. Zaten ıslandım. Biraz sonra durdu. Gülerek konuştu
"Hadi tamam yeter bu kadar. Ayağa kalk. Islatmayacağım."dedi. Elimi yüzümden çektim. Ayağa kalktım ve homurdandım
"Zaten ıslattın ıslatacağın kadar."dedim. Savunmaya geçti
"Kaşınan sendin. Ben senin için hile yapayım ama sen beni burada duş aldır. Oh ne iyi."dedi. Haklıydı ama benim de kendimi savunmam gerek. Aklıma da savunulacak cümle gelmiyordu. Susmak zorunda kaldım. Bunu gururuma yediremezdim. Kollarımı birleştirdim ve inatçı bir görünüm verdim
"Hayır ben haklıyım."dedim. Emir gülüp geçmeyi tercih etti. Diğerleri de ıslatma işini bitirmişti. Herkes sudan çıkmış balık gibiydi. Bu tarafa doğru geliyorlardı. Emir kendi kendine konuşurmuşcasına
"Çok ıslandım üşütücem."dedi ve üstündeki tişörtü çıkardı. Neye uğradığımı şaşırdım. Başka tarafa bakarak öksürdüm. Ben elbiseyi çıkarmıştım onun bunu yapmaya hakkı yoktu. Giymiyordu. Daha şiddetli öksürdüm. Gülerek konuştu
"Bak şimdiden hasta olmaya başlamışsın."dedi. Ona döndüm ve sinirlice konuştum
"O tişörtü giyersen hastalığım da geçer."dedim. Bu kıskançlık belirtileriydi. Bunu kabul etmiyorum. Yüzünde zafer gülümsemesi vardı. Masumca konuştu
"Ama baksana ıslak. Sen beni hiç düşünmüyorsun."dedi. Onu düşündüğüm için bunu diyorum zaten. Herkes ona bakacak. Kızlar da burada. Onlar da bizim yanımıza geldiler. Güney anlamayarak sordu
"Emir noldu? Yoksa Mary'e kaslarınla hava mı atmaya çalışıyordun?"dedi. Kendini savunacağı sıra Batın konuştu
"Sormana gerek yok hava atıyor işte. Bu kadar da yüzsüzlük olmaz. Bizim de senden eksik kalır yanımız yok. Ama ben mesela Seda'ya öyle şeyler yapmıyorum."dedi. Güldüm. Herkes Emir'in üstüne gelsin. İyi oluyor ona. Seda dudağını büzdü
"Bana Emir'in daha fazla kası varmış gibi geldi. Bence sen o yüzden göstermiyorsun."dedi. Seda Emir'i inceliyordu. Dişlerimi birbirine bastırdım. Öfkeli bakışlarımı Emir'e yönelttim. Ne oldu bakışları atıyordu. Yok bu benim elimden sağ çıkmazdı. Batın şaşırdı
"Ne! Yok artık. Tamam gösteriyim o zaman eksik kalır yanım varmıymış yokmuymuş."dedi. Sinsi bir gülüşle konuştum
"Bence de göster."dedim. Sadece Emir kas şov yapacak değil ya. Batın çabucak ıslak tişörtünü çıkardı. Emir elimden tuttu
"Hadi gidip üstümüzü değiştirelim."dedi. Direndim
"Hayır. Bakalım kimin daha fazla kası varmış." dedim. Batın konuştu
"Oğlum bir dur ya. Hadi karşılaştırın kimin daha fazla."dedi. Elimi onun elinden çektim. Yanına geçerek onu Batın'ın yanına itmeye çalıştım
"Geç de yanına bakalım ayrıntılıca."dedim. Bana kızmaya hakkı yoktu. Bunu başlatan kendisi. Sessizce konuştu
"Sonra görüşeceğiz."dedi. Hiçbir şey yapamaz. Onu daha da ittim. İsteksizce yanına geçti. İkisinin karşısına geçtim. Güney, Kader ve Seda da yanımdaydılar. Elimi çeneme götürdüm ve düşünürmüş gibi yaptım. Sadece Batın'ın kaslarına baktım. İnat değil mi işte. Herkes düşüncelerini söylemeye başladı
"Emir'in ki biraz daha fazla. Karın kası daha fazla gibi."dedi Seda
"Bence Batın'ın ki daha fazla. Onun kol kasları daha iyi Emir'den."dedi Güney
"Yok ya ikisi de eşitler."dedi Kader
"Açık ara Batın'ın ki fazla."dedim. Emir'i hiç incelememiş olmama rağmen. Emir hızlıca konuştu
"Düşünceleriniz için teşekkür ederim ama biz üstümüzü değiştireceğiz."dedi ve bir adımda yanıma gelip elimden tuttu. Zorla götürmeye başladı. Bizimkilerin gülüşme sesini duydum. Rahatım ya. Çünkü kendi kaşındı. İçeri girdik. Odasına kadar konuşmadık. Kapısının önüne gelince diğer eliyle kapıyı açtı ve içeri girince kapıyı kapattı.Elimi bıraktı. Ciddi bir şekilde konuştu
"Beni katil etmek istiyorsan açık açık söyle."dedi. Savunma metnim hazırdı. Kendimden emin bir şekilde konuştum
"Eğer sen tişörtünü çıkarmamış olsaydın ben de seni böyle sinirlendirecek şeyler yapmazdım. Ben elbisemi çıkarmıştım senin kas şov yapmaya hakkın yoktu. Burada haksız sensin."dedim. Tek kaşını kaldırdım
"Haksız ben miyim? Tamam çıkarmamalıydım sen de buna karşılık Batın'ın kaslarına baktın. Ama sadece onunkine baktın. Bana bir kere bile bakmadın ama nedense onun kaslarını daha fazla buldun. Ve haksız benim öyle mi?"dedi. Karşılık verdim
"Olayı başlatan sensin zaten. Sen çıkarmamış olsaydın kimsenin aklına kaslarınızı yarıştırmak gelmeyecekti."dedim. Güldü
"Peki öyle olsun. Beni herkese sergilediğin için sağol. Seda da kaslardan anlıyormuş en azından."dedi. Sakin ol Mary. Bilerek yapıyor. Gözlerimi kıstım
"Senin inadına mini etek giymeyen Mary değil."dedim. Kaşlarını çattı
"Sakın yapayım deme. Bugün zor dayandım."dedi. Bilmiş bir edayla konuştum
"Yani bu şu demek oluyor..."
"Kaslarımı sadece sana göstereceğim tamam anladım."dedi. Aslında herkesin içinde tişört çıkarmak yok diyecektim ama onun dediği de olurdu. Kafamı evet anlamında salladım. Güldü. Üstünde hala tişört yoktu. İster istemez gözüm kayıyordu. Müthiş bir vücudu vardı cidden. Bunun için çok mu uğraşmıştı yoksa sihirli bir varlık olduğu için kolayca mı olmuştu acaba? Dolabına doğru gitti. Sesim yorgun çıktı
"Ben Kader'den yardım alırım. Giyecek konusunda."dedim. Bana bakmadan karşılık verdi
"Ona güvenmiyorum. Tişört diye saçma sapan bir şey verir sonra bir de onun için sinirlerim. En iyisi benimkiler. Hem uzun hem bol sana göre."dedi. Güldüm. Garantiye almak istiyordu. Asla hayır demezdim. Onun giysilerinin içinde olmak harika bir histi. Siyah bir eşofman ve siyah bir tişörtle yanıma geldi
"Banyo içerde orada giyinebilirsin."dedi. Elinden giysileri aldım. Odanın içindeki banyoya girdim. Üstümdeki ıslak kıyafetlerden kurtuldum. İtinayla kıyafetleri giydim. Eşofman çok boldu. En azından ipleri vardı. Mümkün olduğunca sıkıp bağladım. Tişört beklediğim gibiydi. Mini bir elbise olmaya adaydı. Banyodan çıktım. O da üstünü değiştirmişti. Koyu gri bir eşofman ve mavi bir tişört giymişti. Bana baktı. İster istemez güldü
"Tam istediğim gibi."dedi. Ben de güldüm. Her kıyafetin içinde yok olmamı beklemiyordur umarım. Yanına gittim. Saçları hala ıslaktı. İçim o saçları karıştırma şevki ile doldu. Ona yavru köpek bakışı attım. Hemen anladı
"İyi tamam. Ne yapıyorsan yap."dedi. Anında elimi saçlarına daldırıp karıştırdım. Değişik huylarım vardı. Ama bu huyumu Emir'le karşılaşana kadar fark etmemiştim.

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now