Bölüm 30

3.1K 237 33
                                    


Neye dikkat edecektim? Gözlerimin önünden vızlayarak geçen bir ok, buz kesen vücudum. Birkaç saniye öylece donup kaldım. Emir belimden tutup geri geri çekti. Kekelemeye başladım
"N-n-noldu. O da neydi?"dedim. Beni sıkıca tuttu. Ok sağ taraftan atılmıştı. Soldan biri belirdi. Sarışın güzel bir kızdı. Güzel fiziğini ortaya çıkaran siyah bir pantalon ve siyah boğazlı ince bir bluz vardı üzerinde. Saçları at kuyruğuydu ve yeşil gözleri beyaz teninin ön plana çıkan oyuncusuydu. Emir belimden elini çekti ve sıkıca elimi tuttu. Korumak istermişcesine önüme geçti. Kız Emir'in karşısına kadar geldi. Elinde tuttuğu yay ile açıkcası bayağı karizmatik duruyordu. Sadece Emir'e bakarak konuştu
"Dramatik sahnenizi bozduğum için üzgünüm."dedi. Emir gayet soğuk bir sesle
"Ne işin var burada?"dedi. Tanıyordu. Onu tanıyordu. Umarım aklımdaki kişi değildir. Bana baktı ve elini uzattı
"Ben Selin canım. Emir'in bizi tanıştırmaya niyeti yoktu. Ama seninle tanışmayı çok istediğimden bunu kendim yaptım."dedi. Malesef aklımdaki kişiymiş. Elini tutmadım. Gülerek elini çekti
"Şimdiden bir nefret var demek. Bu da şu anlama geliyor benim kim olduğumu biliyorsun."dedi. Einstein'la bağlantısı olmalı. Emir'e baktı
"Kızı yemem bu kadar korkma benden."
"Senden korktuğum filan yok."dedi Emir. Bir kahkaha attı
"Tabi ki korkmazsın. Geçmişinden korkuyordun değil mi? Sana anlattı mı Mary? Markus'u, beni, bir türlü kurtulamadığımız o belaları, Emir'le unutulmaz aşkımızı..."
"Kapa çeneni."
"Ama benden korkmadığını söyledin canım."
"Canım deme. Defol git."
"Ama canım..."dediği anda hırladı. Bu ona ait bir ses değildi. İçindeki kurtun karşısındaki avına tehditiydi. Gülerek sustu. Gözlerini devirdi
"Hala vahşisin. Tıpkı o eski günlerde ki gibi. Beni elde edemeğin zamanlarda ki sinirin hiç değişmemiş. Yoksa hala devam ediyor mu?"dedi. Emir'in hakkında hiçbir şey bilmemek hem bana dokunuyor hem de bu kızın anlattıklarının tek kelimesini duymak istemiyordum. Neden geldiği belliydi: Bir şeyleri mahvederek kendine çıkar sağlamak. Emir'i çekiştirdim
"Sakin ol. Hadi gidelim."dedim. İlk önce bana küçümseyerek baktı sonra Emir'e hesap sordu
"Cidden bu kızı mı seçtin benim yerime? Doldurabiliyor mu boşluğumu? Bu cılız, saf kızı sevdiğine inanıyor musun?..."
"Bu onun tercihi karışamazsın. Sanırım sen gerektiğinden fazla yer kapladığından rahatsız ediciymişsin. Ben olması gerekenim. Hem senin tavanda sandığın yerdeki egonun yerini tamamlamak hiç de zor değil. Yüzsüzlüğünü de hesaba katmadan git buradan."dedim. Bana doğru geldi
"Özel değilsin. Hiçbir yeteneğin yok. Asıl bu yersiz özgüven nereden geliyor?"
"Bak kızım. İnsan olabilirim ama senden daha fazla özel biriyim. İnsanların çoğu öyledir belki de. Eğer bir daha ırkıma laf atarsan senin okunu özgüveninin çıktığı yere..."
"Mary tamam."dedi Emir. İlk defa birine küfredecektim. Selin Emir'e döndü
"Tekrar bir araya geleceğiz. Hep hayal ettiğimiz gibi. Biliyorum bana kızgınsın..."
"Kızgın mı? Sadece kızgın mı? Senden tiksiniyorum. Hayatımda olmadığın için sana teşekkür edecektim ki ölmüşsün. Neyse şimdi teşekkür edeyim: Senin sayende bütün hayatımı baştan sona değiştiren, aşkı bana anlatan biriyle tanıştım. Bana gerçek aşkı tattırdı. Şimdi senin yüzünü gördükçe yaptığım hataları anlıyorum ve kendimden utanıyorum. Platonik olduğun kişiyle ilgilensene. O da senin gibi kötü anılarımdan başka bir şey değil. Tam birbirinize göresiniz. Pislik, yüzsüz, bencil, utanç kaynağısınız. O da seni bekliyordur, tekrar öldürmek için."dedi. Olaylar sandığımdan da karışıkmış. Konuya dahil olan diğer kişiyi merak ediyordum. Kız sinirlendi
"Benim hakkımda öyle konuşma. Hem Markus'u sevmiyorum artık. Onun beni öldürmesinin de haklı bir sebebi vardı."dedi. Markus'mu!!?? Emir'in hiç bilmediğim önceki hayatının bir kısmında Markus'da varmış. Ne yani onlar önceden arkadaş mıydı? Hayır bunu kaldıramam. Yine yanlış anlıyorumdur umarım. Diğer bir konu ise Markus Selin'i öldürüyor ve Selin bunu haklı mı buluyor? Sinirlerim bozuldu. İster istemez güldüm. Tekrar üzerime geldi
"Noldu komik bir şey mi var?"dedi. Alaycı tavrımı kullandım
"Evet bu komik. Senden kurtulmayı sen de istiyormuşsun."dedim. Gözlerini kıstı
"Ha ha komik şey. Bilmediğin şeyler var canım. Yok yere konuşma."
"Eninde sonunda bileceğim ama yine aynı sonuç çıkacak bence."
"Mary benden bir çok özel varlık tavsiyesi; emin ol kimse seni istemiyor. İstenmemek nasıl bir duygu?"
"Bilmem, sana sormalı."dedim. Emir bıkkınca iç çekti
"Yeter bu kadar. Bir daha bizim hayatımıza girmeye çalışma bu kez seni ben öldürürüm. Ama bu sefer ölüşünü haklı bulamayabilirsin."dedi. Onu gıcık edercesine güldüm.
"Dediğini yapar. Bence dikkat etsen iyi olur."dedim. Emir beni çekiştirerek yürüdü. Her ne kadar Emir'e çok ama çok kızgın olsam da şuan ki amacım Selin'i sinir etmek olduğu için Emir'in elini sıkıca tuttum. Koluna koala gibi sarıldım. Kolunu sertçe çekti. Önce anlamadım bu hareketini sonra omzuma attı ve beni kendine çekip göğsüne bastırdı. Ben de onun beline girdim. Hızlıca yürüyorduk. Hala küçük bir ayrıntı var; Emir çıplak. Böyle ulu orta yürümek beni korkutuyor. Ya birileri görürde yanlış anlaşılırsam? Korkunç bir şey. Mesafeyi yeterince açtıktan sonra konuştum
"Çıplak olduğunun farkındasındır."dedim. Elini saçlarımda gezdirdi. Biraz daha dayandıktan sonra onunla küs kalmaya devam edeceksin sabırlı ol.
"Rahatsız mı oldun?"dedi. İşte o soru. Ondan ayrıldım. Tartışmaya başladım
"Ne yaparsan yap ama üstünü giy. Sen bu haldeyken bir adım atmam seninle."
"Tamam giymem ben de."
"Ne!"dedim aniden. Bu gereksiz inat da nereden çıktı? Sinirlendim
"Ben ciddiyim."
"Ben de."
"Neden giymiyormuşsun?"
"Çünkü eve gidersek bana küs olmaya devam edeceksin. Ben çıplak olursam da eve gidemeyiz. Yani bana daha uzun süre küs kalmamış olacaksın."
"Delirmiş olmalısın..."
"Şşş düzgün konuş. Olmalısın filan olmuyor. Zaten deliyim. Delinin yanında dura dura nasıl normal kalayım ki?"
"Hah bir de ben deli oldum şimdi. Sizin aranızdaki en mantıklı, uysal kişiyim. Konuyu bilerek saptırma. Giy şu üzerini."
"Giydirt o zaman."
"Çocuklaşma. Tamam ne yapıyorsan yap. Kendi başımın çaresine bakarım."dedim. En son böyle dediğime bir devin mağrasına düşmüş ve olabilecek her belaya girmiştim. Sözümden geri dönmem artık. Sağ taraf daha cazip geliyordu. Gayet sinirli tavrımı takınarak burnumun dikine gittim ki birkaç adım atar atmaz o müthiş gürleyiş
"Mary!"hafif hırıltıyla karışık şekilde söyleyişi de içindeki kurtun Emir'le bir olup bana karşı çıkmasının kanıtıydı. Gelip karşıma geçti ve bağırdı
"Ne yani sana illa zor mu kullanayım? Klişe kötü çocuk rollerine mi gireyim? Peki o zaman."dedi ve kolumu sıkıca kavradı
"Gitmeyeceksin anladın mı? Benim yanımdan ayrılmayacaksın! Akşama kadar burada duracağız ve buna mani olamayacaksın."
"Kes şunu."
"Neyi? Bu dilden anladığını sanıyordum."
"Sürekli senin dediklerini yapacak değilim. Hiçbir suçun yokmuş gibi benim yaptıklarımı ergen tripleri olarak da göremezsin. Ben insan gibi davrananları çok iyi anlıyorum. Sen bana böyle kimliğini yansıtacak hareketler yaptıkça susmamı da bekleme."
"Evet beklemiyorum. Beni ,senin söyleyemediğin, hayvan gibi davranmak zorunda bırakma. Sana açıklama yapmama izin vermiyorsun, dinlemiyorsun..."
"Daha fazla bunları duymak istemiyorum çünkü. Sıkıldım. Aramız en fazla birkaç gün normal olabiliyor sonra yine birileri giriyor bir şeyler oluyor genelde ben sana küsüyorum ve açıklamalar, özürler sonra iyiyiz. Bak sonra ne olmuş yine küsmüşüz. Bu döngüden yoruldum. Normal olamamızdan."
"Bunu cezasını neden bana veriyorsun?"
"Benim duygularımı bir bahis gibi kullana ceza değil çiçek mi vereyim?"
"Bak o konuda..."
"Ne! Emir ne! Yine o döngüdeyiz anlasana."
"Bu döngüyü sürekli ben döndürüyorum. Sen hiç uğraşmıyorsun bile."
"Çünkü döngüyü hep sen başlatıyorsun!"
"Ben başlatmıyorum! Markus'la aramdaki nefreti bile bile onunla konuşuyorsun, şakalaşıyorsun. Empati yap! Bir kere olsun dene şunu. Bir kızla gülüştüğümü, belli nedenler yüzünden ona sarılarak uyuduğumu, sevgilimle yakınlaşmadığım kadar onunla yakınlaştığımı düşün. Beni hayatından çıkarmak için elinden geleni yapardın. Sürekli çıkarmaya çalışıyorsun da zaten. Zorla hayatına girmeye çalıştıkça çıkmam için zorluyorsun. Bu empati için dediğim her şeyi bire bir yaşadım. Ama ben hayatımdan seni değil aramıza giren kişiyi çıkarmaya çalışıyorum. Yine beni haksız görüyorsun yine ben suçlu oluyorum. Söyle istersen."
"Neyi?"dedim kısık sesle
"Beni istemediğini. Diyorsun zaten imâlarınla ama şimdi resmîleştir istiyorum."
"Saçmalama."
"Komikleşme Mary. Söylemeyi sabırsızlıkla beklediğini biliyorum. Bu fırsat bir daha eline geçmez bence iyi değerlendir."
"Kes artık!"
"Hadi söyle. Markus'u istediğini benden kurtulmak için bahaneler uydurduğunu söyle."
"Sus!"diye bağırdım. Yaklaştı
"Hadi tam zamanı bir tokat ve işi bitir. Bekliyorum canım sağ tarafa vur bu kez. Geçen sefer sol tarafa vurmuştun."
"..."
"Söyle! Ne ben uğraşayım bu ilişki için ne de sen benden her geçen gün nefret et. Söyle de bitsin!"dedi. Ben bitsin derken bu kadar kötü değildim. Bu kadar acıtacağını da bilmiyormuşum meğer. Hırladı. İçindeki kurtu üzerime salmamak için yoğun çaba sarfediyordu
"Söyle!"
"Tamam! Bitsin. Bitsin işte. Oldu mu?"dedim. Delirir gibi güldü
"Hepsini söyle. Markus'u sevdiğin için bitirdiğini söyle."
"Kafanda yarattığın saçma hikayelerle ancak kendini kandırıyorsun. Markus'u sevmedim. Sen bitirmemi istediğin için bitiriyorum."
"Ne! Ben istedim diye öyle mi? Ahaa bir yalan daha. Bunu en baştan beri sen istiyordun. Bunu dile getirdim diye ben mi istemiş oldum? Kendini suçlu hissetmemek için her şeyi yapıyorsun bravo."dedi.
"Kes artık! Asıl sen suçlu hissetmemek için yapıyorsun. Bu ani karar da nereden çıktı? Selin mi aklını çeldi? Belki de bana ihtiyacın kalmadı."
"Bu konu hakkında konuşma."
"Neden? Sen Markus hakkında konuşuyorsun ama."
"Şimdi de onu bana karşı savunuyorsun. Benim Selin'le aramda bir ilişki olduğu için bunu söylüyorum ama sizin aranızda böyle bir şey yok yani öyle biliyorum. Kesin bunda da yanılıyorumdur."dedi. Artık dediklerini kaldıramıyordum. Gözyaşlarıma mani olamadım
"Sus. Lütfen. Birazcık önemsiyorsan beni,sus."
"Yenilgini kabul ediyorsun ya da haklı olduğumu..."yere çöktüm. O kadar yaşadıklarımızdan sonra böyle bir ayrılık olmaması gerekiyordu. Emir beni bu kadar kıramazdı. Dizlerimi çekip alnımı dayadım.
"Başlama yine. Ağlıyorsun ve..."dedi sustu. Gezindi. Sinirlenmişti
"Kendimi suçlu hissediyorum. Sırf ağladığın için. Bu haksızlık. Bana bak! Mary bak dedim!" Bakmadım. Yanıma eğildi. Sesini yumuşattı
"Bak. İki saniye."dedi. Alnımı çektim ve hemen ellerimle gözlerimi sildim. İki saniye bakamadım bile. Kalbimi paramparça edecek bir kelime söylemesinden korkuyordum. Çenemden tuttu
"Ağlama. Lütfen yapma."dedi ve alnımdan öptü. Uzun ve özlem dolu bir öpüş. Dudaklarını çekerse her şey bitecekti. Küçük bir canın son çırpınışları gibi. Ölmüştü son kez hayata döndürsek bile yaşamasına imkan yoktu. O can benimmiş meğer. Son bir öpücük, her şey düzelecekmiş hissi. Ağır bir suçu vardı. İhanet ettiğimi söylemişti. İnsanı yıkan o güvensizlik hissi varsa hangi ilişki olursa olsun bitmiştir. Bu kıskanmaktan öteydi. Kendisinden uzaklaştırmak için söylenmiş bir iftira. Bu iftiraya boyun eğemem. Elini çenemden çektim. Mırıldandım
"İstediğine ulaşamayacaksın."dedim ve ayağa kalktım. Tekrar başıma buyruk giderken seslendi
"Neye ulaşmaya çalışıyorum söyler misin?"dedi. Her şey açıktı. Açıklama yapılamayacak kadar açık. Onu sevdiğimi ona kanıtlayacaktım, sadece birbirimize ait olduğumuzu, ona aşkın en güzelini duydumu göstereceğim. Bana attığı iftiradan utanacak. Ona kalan tek bir şey olacak; ayrılmak için yeni bir bahane. Bu ayrılığın benim üzerime yıkılmasına izin vermeyeceğim. Arkamdan geliyordu. Cevap vermeyeceğimi anlayarak artık klişe sahneleri yaşatarak beni takip ediyordu. Ama bunu bilmiyordu ki klişe bir hayatımız olsaydı onun kurtadam olmaması gerekirdi ya da bu bütün olağanüstü şeylerin bir hikaye olması. Ne yapıyordu? Kırılan kalbimin parçalarını arkamdan toplarayak 'al şunları etrafı kirletiyorsun' diyerek elime mi tutuşturacaktı? Ya da kahraman erkek rollerine girip ESKİ sevgilisinin koybolmasını mı istemiyordu? Biz klişe değiliz Emir, rollere girme. Ben klişe davranıyor olabilirdim. Ne yapmamı bekliyordunuz? Ona tekme atıp uçarak buradan kaçmamı mı? Ama o kurtadama dönüşüp gidebilir. Al sana olağanüstülük. Merak etmeyin kolumdan tutup 'Seni seviyorum Mary gitme' diyecek kadar bir klişeliğimiz de yok. Bu saçma iç tartışmamı bırakıp hüzünlü havama ani bir geçiş yaptım. Nereye gidiyorum hiçbir fikrim yok. Her zaman bunu istemişimdir aslında. Nereye gittiğini bilmeden öylece yürümek, yalnız olarak. Bir de bunu yapmama sebep olan şeyin terk edilmek olmasını istemezdim. Şu anın tek iyi bir yanı vardı, soru sorulmuyordu. Ne yaptığım, neden yaptığım sorgulanmıyordu. Farkettiğim bir nokta ise Emir'in üzeri giyinikti. Neden olmasın? Artık inat yapacağı bir sevgilisi yok. Anayolu gördüm. Bir arabaya otostop yapıp eve gitmek istiyordum. Adımlarımı sıklaştırdım. Emir'in verdiği his güven değildi baskıydı. Beni boğuyordu. Yolda çevirme vardı. Polisler! İşte güven hissi, işte kurtuluş. İki tane polis vardı. Genç yaşlardaydılar, 20-25 arası. Ben ana yola fırlayınca ikisi aniden silahlarına el attı. Durdum. Hala tereddütteydiler. Ellerimi kaldırdım. Emir mırıldandı
"Bunlar kim?"dedi. Beni senden kurtaracak olanlar Emir. Yavaş adımlarla onlara doğru gittim. Aralarında kısa bir konuşma geçtikten sonra esmer uzun boylu olan bana doğru gelmeye başladı. Emir tekrar mırıldandı
"Ne yapıyorsun? Gidelim buradan."dedi. Polis gelip ellerini beline koydu
"Hayırdır gençler."dedim. Onun suratına anlamayarak baktım, turist gibi davranacaktım. Emir soğuk bir sesle
"Kusura bakmayın. Kendisi sevgilim olur. Bana kızınca saçma sapan şeyler yapıyor. Şimdi de böyle bir şey yapmak istedi."dedi. Polis ona inanmayan gözlerle baktı
"Peki. Hanımefendi ne oldu? Bir şey mi soracaktınız?"dedi. Kaşlarımı büktüm, suratına anlamsızca baktım. Emir yine cevap verme gereği duydu
"Dedim ya beyfendi aramızda bir tartışma çıktı..."
"Kimlikleri alayım."dedi. İşte sonunda istediğim oldu. Kimlik filan yok yanımızda. Bizi karakola götürmesi gerek. Emir afalladı
"Kimlik? Ne kimliği?"
"Kardeşim iyi misin sen kimlik işte. Kim olduğunuzu bilmek için."bana döndü
"Hanımefendi kimliğiniz var mı?"dedi. Cevap vermek için çıldırıyordum. Sabır... Emir'e döndü
"Yabancı mı?"dedi. İnandı! Emir gülerek
"Hayır Türk'tür kendisi."dedi. Polis bıkkınca iç çekti
"Gençler kimlikleri alayım yoksa bizimle gelmeniz gerekiyor."
"Beyfendi bu saçmalık. Bizi istediğiniz gibi alıp götüremezsiniz. Bu hakkı kim veriyor size?"dedi. Arkadaki polis güldü. Şuan nefret dolu olduğum Emir'e azıcık acıdım. Bizim polisleri daha tanıma fırsatı olmadı. Karşımdaki polis gülerek
"Hadi sizi misafir edelim biz de. Çayımızı için bakalım."dedi. Tabi ki yabancı ayaklarına yattığım için anlamamazlıktan geldim. Emir kolumdan tutarak
"Bir yere gelmiyoruz. Aramızdaki şeylerde sizi ilgilendirmez."dedi. Şuan cidden komikti. Ya onlar Polis tabi ki alır götürür seni. Karşımdaki polis sinirlendi
"Yeter bu kadar şamata bin lan arabaya."dedi. Ben de kolumu çekiştirmeye başladım. Mağdur kız gibi görünmem gerek. Polislerdeki doğuştan gelen korumacı tavırla polis daha da sinirlendi
"Kızı da rahat bırak. Ne çektik sizden be? Kadınları nasıl koruyorsunuz siz? Böyle döverek mi? Ne yapmalı sizin gibileri biliyor musun, toplayacaksın bu suçtan içeri alınanları atacaksın sokağa üstüne yazacaksın 'karısını döverek öldürdü' bilmem ne. Sonrası halka kalmış. Gebertirler mi sizi? Hadım mı ederler bilemem."dedi. Emir olaya Fransız kaldı.
"Ne?"dedi kısaca. Sonra gülmem gerek. Polis kolumdaki Emir'in eline el attı
"Hadi uzatma karakolda anlatırlar sana."dedi. Emir asi bir tavırla
"Gitmiyorum sizinle. Bu kızda benim. Dokunamazsın ona."
"Ne diyorsun lan sen. Fuhuş ticareti mi yapıyorsun sen lan şerefsiz."dedi ve Emir'in elini sertçe indirdi. Arabanın yanındaki diğer poliste koşarak buraya geldi. Ben küçük adımlarla onların yanından uzaklaştım. Bir kenara sinip izledim. Emir daha da şaşırdı
"Fuhuş ne demek?"dedi. Sonradan gelen polis arkadaşını sakinleştirdi
"Oğlum saçmalama. Daha ilk yılın. Kavga filan edersen komiser ağzına eder."dedi ve onu geri geri çekti. Sonra beni gösterdi
"Sen kızla ilgilen. Bununla ben ilgilenirim."
"Ama ortada abi her şey. Kızda yabancı. Almış bir yerlerden getirmiş buraya para için ne yaptıracak kıza?"
"Lan yargısız infaz yapma. Bir öğrenelim ondan sonra cezasını çeker zaten. Hadi başına iş açma da kızın yanına git."dedi. Esmer polis bana kısa bir bakış attıp
"Tamam."dedi. Emir'e sinirle baktı. Emir'in böyle bir şeyle suçlanması çok kötüydü. Bir an suçluluk duygusu bile hissedecektim. Esmer polis yanıma geldi. Diğer polis Emir'i yanına gitti. Sesleri geliyordu
"Bak kardeşim. Şimdi sana sorular soracağım. Sen de bana güzelce cevaplar vereceksin anlaştık mı?"dedi. Emir bana bıkkınca bakıp cevap verdi
"Tamam."dedi. Pişman değilim. Hatta mutluyum. Ona ben bunları yapamazdım. Onu bezdirecek başka birileri oldu bu sayede
"Yabancı mısın kardeşim?"dedi. Ona baktım. Masumca bakıyordu. Polisi kandırmak gerçekten suçlu hissetmeme neden oldu. Zaten kanunen de suç ama manevi anlamda işkence gibiydi. Etrafa bakınarak kendi kendine konuştu
"İngilizcem de yok ki. Nasıl deniyordu? Hah Where are you from?"dedi. İngilizcem bunu anlamaya müsait ama eğer cevap verirsem ingilizce bildiğim sanılacak ve diğer polis ingilizce biliyorsa biterim. Yine aynı surat ifadesi ile baktım. Bu sefer bana bakarak kendi kendine konuştu
"Onunda ingilizcesi yok. Nasılsa anlamıyor. Güzel kızmışsın yazık etmişsin be kendine. Şu şerefsize insan kendini teslim eder mi kızım ya?"dedi. Güzel olduğumu düşünüyormuş utandım. Bu senin suçun Mary. Emir'le aranızdaki ikiniz halletmeliydiniz. Polisleri işin içine karıştırmaya gerek yok. Onun düşüncelerini de ifşa ettin. Aferin sana. Diğerlerinin sesleri geliyordu
"Ne yapıyordunuz burada?"
"Sevgilimle buraya geldik. Sonra tartıştık filan kafasını alıp gitti, siz karşımıza çıktınız."
"Kız yabancı ama."
"Yemin ederim değil."
"Adın ne senin?"
"Emir, Emir Soyalp."
"Onun adı?"
"Mary Schwarz."dedi. Polisin kaşları çatıldı
"Türk dedin kıza."
"Gerçekten Türk. Almanya'da doğduğu için adı böyle."
"O zaman senin dediğine göre Türkçe de konuşuyordur?"
"Tabi ki!"
"Biz soruları Rusça mı soruyoruz da kız cevap vermiyor?"
"Bakın beyfendi sevgilim ne yapmaya çalışıyor hiçbir fikrim yok. Ama o da ben de Türk'üz. Ben o dediğiniz suhuş mudur nedir öyle bir şey yapmadım."
"Suhuş değil fuhuş. Kardeşim sen nasıl Türk'sün? Fuhuş ne demek onu bile bilmiyorsun."
"Ben bir iki hafta önce geldimde buraya o yüzden. İlk defa geldim."
"O yüzden mu bu kadar akıcı Türkçe konuşuyorsun?"dedi. Emir bana baktı
"Tamam nereye götürüyorsanız götürün bizi. Kendimi açıklamaktan sıkıldım"dedi. Esmer poliste bana arabayı işaret etti
"Sizi almak zorundayız. Lütfen benimle gelin."dedi. O önden gitmeye başlayınca onun arkasına takıldım. Diğerleri de geliyordu. Bu işin sonu nereye varacak merak ediyorum. Bugün keşke okula gitseydik. Dersleri anlamak bunlarla uğraşmaktan daha kolay. Önümdeki polis yanıma geçti. Kaçacağımdan korktu herhalde. Emir'in yüzü donuktu. Soğuk bu yüz o kadar yabancıydı ki. Onun mavilerinin gülmesi bana çok uzak günlermiş gibi geliyordu. Bir zamanlar sana platonik Emir şimdi en büyük acıları sana veriyor. Yalnız kaldığında yanında kalmak için can atan Emir vardı bir zamanlar. Şimdi? Kovuluyorum yanından, hayatından. Bu kez ben onun hayatına zorla girmek istiyorum. Ne kadar zorlarsam bana o kadar iftira atıyor. Çirkin iftiralar. Yüzüme kapattığı kapıları tekrar çalmak istemiyorum. Gurum var. Onun olduğu gibi benim de var. Ama onu istiyorum, onsuz yapamam. Arabanın yanına gittik. Arka kapıyı polis açtı. Bana içeri geçmem için işaret etti. Gülümsedim. O da karşılık verdi. Sizi kandırdığım için üzgünüm.
"Hey!"dedi biri. Selin?! Arabanın birkaç metre önündeydi ve okçu kıyafetleri üzerindeydi. Ne yapıyordu bu? Kimliğimiz açığa çıkmamalı. Herkes ona baktı. İki polisin de eli silahlarına gitti. Selin sırtından yayı aldı ve bir ok çıkarıp yerleştirdi. Emir'in yanındaki polisi nişan aldı. İki poliste refleksle aynı anda silahlarını çıkarıp silahı ona doğrulttular. Önümdeki polis bağırdı
"Elindeki oku yere indir!"
"Onları bırakın."
"Elindeki yere bırak ve teslim ol!"dedi. Şok oldum. Bu kız ne yaptığını sanıyor? Bunun cezası sürgün bile olabilir. Emir sakince konuştu
"Selin yapma. Git buradan."dedi. Selin yayı gerdi. Polis omzumdan bastırıp yere çömeltti. Kendisi de arabanın kapısını siper edindi ve bağırdı
"Teslim ol yoksa seni vururuz."dedi. Selin'in ince sesi yankılandı
"Onları bana verin kimse zarar görmesin."dedi. Polis kendi kendine konuştu
"Nah alırsın."dedi ve bana döndü
"Beni anlamıyorsun ama kardeşim buradan ayrılma. Kafanı kaldırma."dedi. Eliyle kafasını işaret ederek anlatıyordu bir de. Hemen önüne döndü. Diğer polisin sesini duydum
"Buradan bir yere kaçamazsın. Gel teslim ol. Olmazsan alnın ortasına sıkarım."dedi. Son cümlesini bastırarak söyledi. Selin gülerek konuştu
"Alnımın ortasına ha? Hadi bakalım ilk önce kim öldürecek?"dedi. Hayır kimse ölmesin! Vınlayan bir ok ve kapıya saplanmasıyla başlayan gürültü. Silah sesleri. Ardı ardına saplanan oklar... Bazıları kafamın üzerinden arka tarafa düşüyordu. Emir'in sesini duydum
"Selin tamam buradaki polis bende tuttum onu. Zarar veremene gerek yok."dedi. Önümdeki polis yüksek sesle kendine kendine konuştu
"Vay p.ç biliyordum böyle biri olduğunu. Hadi bakalım alın alabiliyorsanız."dedi.Arkasına dönüp kısa bir bakış atıp
"İnşallah arkamızdan vurulmayız."dedi. Selin bağırdı
"Teslim ol polis. O kız için kurşun harcamana değmez. Bana ver işte."dedi. Polis bağırdı
"Gel de al o zaman."dedi. Kafasını hafifçe eğip bir el daha ateş etti. Benim yüzümden. Yine her şey benim yüzümden. Onları işin içine karıştırmamalıydım. Arkamdan ayak sesler duydum. Hemen döndüm, Emir'di. Polisi yakalayacaktı. Çığlık attım. Polis eliyle aniden kolumu tuttu. Silahı Emir'e doğrulttu. Emir ellerini kaldırdı
"Bırak onu. Zarar görmeni istemiyorum."dedi. Diğer taraftan da Selin belirdi. Köşeye sıkışmıştı. Polisin zarar görmesine izin veremem. Tam karşımda kime ateş edeceğine tereddüt eden silahlı bir el vardı. Sakince o silahı almam gerek. Iskalamam gerek. Derin bir nefes alıp silaha atıldım. Silahı aldım ama yere düştüm. Çabucak toparlandım. Polisin yakarışını duydum
"Sen de mi ya?"dedi. Ayağa kalktım. Polisin önüne geçerek ona perdeleme yaptım. Silahı Selin'e doğrulttum. Selin yine güldü
"Tamam şakayı bırakalım hadi şu polisleri ne yapacağız onu konuşalım. Çok şey gördüler. Öldürsek mi?"dedi. Ben de güldüm
"Seni öldürsek?"dedim. Polis yine bir şok aşamasından geçiyordu
"Yabancı değil miydin? Allah'ım kafayı yiyeceğim."dedi. Selin kaşlarını büktü
"Ne yani vuracak mısın beni?"
"Sanırım evet."dedim. Tekrar umursamazca
"Tamam uyuyan güzel bırak şu silahı. Senin narin ellerin incinmesin."dedi.
"O ciddi."dedi Emir. Demek beni biraz olsun tanıdı. Selin'in yüzü ciddileşti. İşte bu surat ifadesini beğendim. Bir ok alıp yayına yerleştirdi ve gerdi. Okun tam hizasında kalbim vardı. Emir sinirlendi
"İkiniz de kesin şunu. Mary! Selin!"dedi.
"Aşk üçgeninin ortasına düşmüşüm lan."dedi polis. Bu kez gülebildim. Ona karşılık verdim
"Üçgen filan yok aslında. Bir çeşit intikam zinciri. Ben Emir'den intikam almak istedim. Emir şu ok saplantısı olan kızdan almak istedi. Kız da benden. Sana yalan söylediğim için de kusura bakma."dedim. Polis mırıldandı
"Kusura bakacağım. Yalan söyledin ve silahım sende. Bunun cezasını çekeceksin."dedi ve bir şey daha sessizce söyledi. Güldüm. Haklıydı ne yapalım? Hem onları da denemiş oluruz. Emir tekrar bağırdı
"Mary saçmalamayı kes indir şu silahı."dedi.
"Neden ya? Onda tetiğe basacak cesaret var mı bir ölçelim bence."dedi Selin. Gözlerimi kıstım
"Aa evet var. Göstermek için sabırsızlanıyorum."dedi. Okunu daha da gerdi. Emir'in bir kükreyişi daha
"Selin! Defol git buradan."dedi. Selin'in sinirlerime nüfus eden yumuşak sesi kulaklarımı tırmalamaya başladı
"Hadi Mary. Bas o tetiğe. Bak bu ok çok sabırsızlanıyor. Senin kalbine saplanmak için çıldırıyor hadi serbest bıraktır bu oku."dedi. Emir'e hitaben konuştum
"Bizim için yapıyorum. Hani sana demiştim ya ne kadar sevdiğimi sana kanıtlayacağım diye. Bana bunu yaptıran sensin."dedim ve tetiğe bastım.

BLOODY MARY 2Where stories live. Discover now