8. MABET

168 41 30
                                    

Önüme konan kağıdı imzalarken yüzümdeki korkmuş ve telaşlı ifade bir saniye bile bozulmadı. "Ya beni tekrar bulursalar?" dedim başımı kaldırıp karşımdaki polise bakarken. Güven veren bir tonla gülümsedi. "Merak etmeyin kimse sizin tanık olduğunuzu bilmeyecek."

Dudağımı ısırdım ve imzaladığım ifademi ona uzattım. "Peki öyleyse. Umarım o katil kimse bulunur çünkü gördüğüm manzara..." Ağlamamak için yukarı baktım. "Korkunçtu. Birinin yüzü paramparça olmuştu ve sürekli bağırıyordu. Diğeri yerde kanla içinde yatıyordu. Kabus gibiydi. Oysa tek istediğim ayrıldığım sevgilim yüzünden bir kaç kadeh içmekti."

Polis benim sızlanmalarımdan sıkılmaya başlamıştı. Bunu nefesini verişinden anlayabiliyordum.

"Evet tabi. Bunu zaten buraya geldiğinizden beri sayıklıyorsunuz ama artık gitseniz iyi olacak. Biz de bir an önce şikayetinizle ilgili işlemleri başlatalım."

"Ah." Utançla çantamı aldım ve kızıl saçlarımı geri itip ayaklandım. "Teşekkür ederim."

Dışarı çıkarken etrafıma ürkek bakışlar atmayı da unutmadım. İfade verdiğim polisin beni izlediğini biliyordum. Eh tabi bende bir anda ortaya çıkan ve bir barda çıkan katliamı şikayet eden birini görsem deli mi değil mi diye bir şüphelenirdim.

O mavi arabaya bindim yine ve sürmeye başladım. Peruğu çıkarıp attım ve gözlerimdeki lenslerli morlarla değiştirdim.
Radyodan keyifli bir şarkı açtım.

Bir an önce eve gidip haberlere konu ettiğim katliamı kocaman bir cips kasesiyle birlikte izlemek istiyordum. Beni kim alıkoymaya çalışacaksa artık önce polislerden kurtulmalıydı.

Benle uğraşmak için yürek yemiş olması gerekirdi.
Dün geceki aptalı baygın haliyle bir köşeye attıktan sonra gidip duş almıştım ve uyumuştum. İki üç saatlik rahatsız edici bir uykudan sonra uyanmıştım.

Telefonuma çektirdiğim azaba bir son verdiğimde ekranda sekiz cevapsız çağrı vardı. Biri Serkan, biri Pınar, kalan dördü Doğu'dan ve son ikisi de bilinmeyen bir numaradandı. Numarayı es geçip sadece Pınar'a durumu özetleyen bir mesaj çektikten sonra Doğu'yu aramış ve olanların bir kısmını anlatmıştım. 'Akşam yemeği' ve 'öpüşme' dışında kalan kısmı.

Ne? Elbette beni kardeşi gibi gören birine kendini zorla evime yemeğe davet ettirmeye çalışan bir domuzla öpüştüğümü sonra da onu tacizden hapse attırmak için kışkırttığımı hemen ardından ise barda üç kişiyi hastanelik edip birini de öldürdüğümü söyleyemezdim.

Sersemliğin etkisiyle birinin üzerimi örttüğü bir rüya görmüştüm. Halbuki uyandığımda battanyem yerleri süpürüyordu. İyice cozutmuştu rüyalarımda.

Arabayı plakadan arattığım ve bulduğum kadının evinin önüne bıraktım. Çalıntı haberi yaptığını düşündüğünde aslında benimle konuştuğunu bile bilmiyordu.

Sonra da ara sokaklardan bir taksi bulup taksiye atladım ve yine evimin bir sokak aşağısında indim. Evime doğru yürürken gözlerimi kolumdaki dijital saate çevirdim.

19.48

Kendinden emin bir şekilde zorla kendini evime davet ettiren Şeytan acaba hapishanede şu anda ne yemek yiyordu?

Bu düşünceyle kahkaha attım ve evimin bahçesindeki kapıyı ittim. Bir kaç adım sonra bir tuhaflık olduğunu sezdim. Ben çıkarken daima ışıkları kapalı tutardım. Hemen botumdan bıçağımı ve belimden de silahımı çıkarıp ikisini de elimde tuttum. Gölgelerden ilerledim ve cama yaklaştım. Evin içinde bir karaltı hareket edince hemen kendimi eğdim.

Kimdi bu lanet olası şimdi?

Polise şikayet edişimi bu kadar kolay öğrenmiş olamazlardı ya.

Parmak ucunda kapımın önüne ilerledim ve maymuncukla hiç ses çıkarmadan kapımı açtım. Sonra yine aynı sessizlikle kapattım.

HYPERİONWhere stories live. Discover now