47. YAŞAMDAN İKİ SANTİM UZAK, ÖLÜMDEN İKİ SANTİM YAKIN

64 9 9
                                    


GÜNÜMÜZ...

Meva, herkesin şaşkın bakışlarını umursamadan benden uzaklaşıp kapıyı açmaya gitti. Kim olduğunu görmek için kapıya gittim.

Galiba misafirim geldi.

Gelen Oktay'dı. Misafir...Oktay mıydı?!

Nasıl bulmuştu burayı? Oktay'ı bildiğimden arkamda hiçbir iz bırakmamıştım. Meva mı ona söylemişti? Nasıl? Meva'nın sesiyle neye uğradığımı şaşırdım. "Gidelim buradan Oktay. Yeterince vakit kaybettim zaten." Oktay zaferle gülümseyip bana döndü. Dolunay korkmasına rağmen, Meva'ya gidip kolundan tuttu. "Bu adamın yanına gidemezsin! Ne dediğinin farkında mısın sen?!" diye bağırdı.

Meva önce kolundaki ele sonra siyah rengine dönmüş gözleriyle Dolunay'a baktı. "Eğer kolumu hemen bırakmazsan seni duvara yapıştırırım ve yarım kalan işimi bitiririm!" dedi tehditkar bir sesle Dolunay'ın boğazındaki parmak izlerine bakarak. Yapacağından kuşkum yoktu.

Dolunay afalladı. "Dolunay geri çekil. Ondan uzak dur!" dedi Savaş Dolunay'ı geri çekerken.

Ben...anlamıyordum. Algılarım kapanmış gibiydi.

"Sen...sana ne oldu böyle?" diye sordu Dolunay ağlarken.

Meva kahkaha attı. Buz gibiydi. "Onu, yandaşlık ettiğin yalancı dostuna sorsana. Anlatsın sana." Gözleriyle beni işaret ettiğinde yutkundum.

Oktay, Meva'ya hayranlıkla bakarken öfkemi hissettim. Savaş'a döndüm. Başıyla onayladı hazırım, der gibi. "Yonca, Dolunay'ı da al içeri gir!"

"Hiçbir yere gitmiyoruz! Buraya bunun için top-"

"Sana bir şey dedim Yonca! Dediğimi yap!" Bana ters ters baksa da Dolunay'ı zorla odaya çekiştirip kapıyı kapattı.

Savaş ve Doğu silahlarını çektiler. Meva kaostan hoşlanıyormuş gibi gülümsedi bana bakarken. Daha sonra Oktay'a doğru yürüdü. Silahımı ona doğrulttum. "Sakın! Sakın o kapıdan çıkmayı aklından bile geçirme! Öldürürüm seni Meva!"

O gülünce kaşlarım çatıldı. Parmağım kasıldı. "Ölü olan birini tekrar öldüremezsin! Bunu bir kez denedik ve sonucu ikimizde biliyoruz değil mi?" Oktay'a gitmeye devam etti. Resmen benimle alay ediyordu ama ben onun aksine oldukça ciddiydim. Korkuma rağmen, telaşıma ve buz tutan elime rağmen ciddiydim.

Tetiğe bastım.

Başının bir santim üzerine saplanan mermiyle bakışları bana döndü. "İyi denemeydi. Yalnız bir santim daha aşağı indirmen gerek. Kafam burada. Belki o zaman amacına ulaşırsın."

Burnumdan soludum. "Geri bas Meva! Şakam yok!"

"Sakin ol Arez. Bak benden yana kimsenin silahı elinde değil. Olay çıkarmaya gelmedim. Ateş'i alıp gideceğim," dedi Oktay sakince. Sargıdaki eliyle Meva'nın elini tuttu.

"Ona değen parmaklarını kıracağım ulan! Çek ellerini ondan!" dedim dişlerimin arasından.

Güldü. "Ne zamandan beri bana emir verecek konuma geldin Şeytan?"

Gözlerim hala ellerindeyken Meva'ya hitaben konuştum. "Elini o piçin elinden çek Meva!" Meva'nın yaptığı tek şey Oktay'ın elini daha sıkı tutmak oldu. O an fark ettim. O hiçbir yere kıpırdamayacaktı.

İlk baştan beri girmek istediğin cehenneme girdin...

Silahı Oktay'a doğru tuttum ve Meva'yı kolundan tutup arkama çekmek gibi bir aptallık yaptım. Onun eskisinden de güçlüolduğunu unutmuştum. Onun kız kardeşi yerine koyduğu birinin boğazına parmak izlerini bıraktığını unutmuştum. Onun dudaklarını soluk boruma bastırıp korkuyu solumamı sağladığını unutmuştum. Bacağıma tekme attı ve elini elimden kurtardığı gibi suratıma yumruğunu geçirdi. Geri sendelediğimde benden uzaklaştı. "Bir daha iznim olmadan bana dokunursan asıl o zaman ben seni öldürürüm! Ve inan bana bu sefer santimlerle de oynamam!"

HYPERİONWhere stories live. Discover now