21. ŞAHIN GÖLGESİ

90 31 10
                                    

AREZ UÇURUM KIRAÇ

"Gitti diyorum sana! Bunun nesini anlamıyorsun sen?!" diye bağırdım gözlerine öfkeyle bakarken. Diğer iz takipçiler bana baksa da onlara döndüğümde hemen gözlerini kaçırdılar.

"Öyle mi?! Ne tesadüf ki seni bir kızla basacağı saatte sen evine geldin ve o da hayatından çıktı gitti! Tam da senin onu kullanmak istemediğin zamana denk gelmesi de büyük bir tesadüf doğrusu!" dedi benim gibi bağırarak.

İç çektim ve burnumdan soludum. Zaten şu dört günde hiçbir şey iyi gitmiyordu ve sinirlerim epey gergindi. Bir de bana ahkam kesen biriyle kesinlikle uğraşacak durumda değildim.

"Ben seni buraya bana bağır diye çağırmadım farkındasın değil mi?! Buraya geldin çünkü orospu çocuğunun teki evime o resmi bilerek koymuş! Bunun hakkında bir iz bul diye buradasın!"

Masanın üzerindeki resme baktı. "İz yok. Tek bir iz bile yok. Hatta sana bir şey söyleyeyim mi? Parmak izi baktırdığımızda ise sadece ama sadece senin parmak izin çıkacak."

İç çektim. Biliyordum. Buna adım kadar emindim. Bir şeyler...büyük bir şeyler ayağıma dolanmak istiyordu. Birileri benim Meva'ya kurduğum aldatma sahnesinden haberdardı. Üstelik ben her şeyi ama her şeyi gizli bir şekilde yürütürken.

Serdar içeri girdi. "Efendim, soruşturma bitti ama hiçbir yakın korumanızın bu resimle uzaktan yakından alakası yok. Kamera görüntüleri, gelen geçen araba plakaları, yollardaki mobeselere baktım ama evinize kimse yaklaşmamış bile...efendim..." Duraklayınca başımı kaldırıp ona baktım.

"Ne?"

Ellerini önünde birleştirdi. "Belki de resmi siz düşürmüşsünüzdür. Biliyorsunuz...biliyorsunuz ki bir kaç gün sürekli içiyordunu-"

"Kapa çeneni!" diye bağırdım. "Ben neyi nereden aldığımı bilemeyecek kadar şuursuz düşmem hiçbir zaman! O resmi oraya ben koymadım!"

Başını eğdi. "Üzgünüm efendim."

Konuşmayı gözlerini kısarak dinleyen kadına döndüm. "Senin başka işin yok mu?! Şu iz sürenlerin başında durabilirsin mesela?!"

Başını iki yana salladı. "Onlar işlerini layıkıyla yapıyor. Çizginin dışına da çıkmıyorlar. Fakat sen..." Bana bir adım yaklaştı ve üzerime eğildi. "Sen, Arez, görüyorum ki çizginin dışına çıkmakla kalmayıp bir de basit insanlar gibi kafa buluyorsun günlerce. Ondan sonra da tam bir ahmak gibi kendini ucuz bir fahişenin kollarına atıyorsun, onu buraya getiriyorsun. Evine. Tam da bizim altın tavuğumuzun olduğu zamanda. Söylesene, belki de sen artık ucuz bir insan olurken bizim Hyperion için hazırladığımız mükemmel planı da mahvediyor olabilir misin? Şeytan zavallı bir melekle baş edemiyor mu yoksa?!"

Tek elimle boynuna sarılıp koltuktan kalkarak onu sehpanın üzerine yatırdım. Sehpa çatırdadı. Aynen onun yaptığı gibi üzerine eğildim. "Sen kendini ne sanmaya başladın?! Patron filan mı? Unutma. Sen sadece bu planın içinde olan bir piyonsun. Sakın bir daha bana bir daha büyüklük taslamaya kalkma yoksa seni oyundan çıkarırım." Onu ittiğimde sehpadan kalktı ve gözlerini bana çevirdi. Sonra da gülmeye başladı. "Sen çizginin dışına çıkıyorsun. Çizgiyi sen aşıyorsun ama bu dert değil. Niye biliyor musun?" Ayağa kalktı ve üzerini silkeledi. "Çünkü eğer ben piyonsam sen de vezirsin. Bu işin şahı sen değilsin. Meva. Bunu sende çok iyi biliyorsun. O yüzden onu kendinden uzak tutmak için bu kadar...ucuz bir numara çevirdin. Gücünü gördün. Onu gördün. Sana hissetirdiklerinin büyüklüğünü gördün." Kahkaha attı. "Bu iş tahminimden de harika bir hal alıyor. Bir kadının seni tedirgin ettiğini ama aynı zamanda daha güçlü yaptığını görmek...patron sensin. Benim piyon olmakla bir derdim yok ama senin vezir olmakla bir derdin var gibi. Bir an önce bununla yüzleşirsen iyi edersin. Meva'yı aramızda görmeyi çok isterim. Arkadaş olarak harika bir kadın..." Sonra şaşırmış gibi yaptı. "Ah, doğru ama seni affetmeyecek. Niye biliyor musun? Meva'nın affetmeyeceği bir şey varsa o da ihanet ve sen ona ihanet etmeyi seçtin." Arkasını döndü ve iz sürücülere baktı. "Toplanın, gidiyoruz. Buradaki işimiz bitti. Bırakalım da patron yalnız kalıp biraz düşünsün."

HYPERİONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin