15. BEYAZ CEHENNEM

111 33 8
                                    

Önce Arez'le, arkamıza takılan bir araba dolusu korumayla şehrin neredeyse dışında olan bir depoya ilerledik.

Bu izbe yerde, ürkünç görünümlü yıllarca kullanılmamış bir fabrikadan başka bir şey yoktu. Ah, bir de yakışıklı bir Range Rover, korumalar ve biz vardık.

Direksiyondaki parmakları ritim tutuyordu. "Bizde mi ineceğiz?" diye sordum. Korumalardan biri arabanın önüne geldiğinde Arez camı indirdi. "Aşağıdan getirin onu. Arabaya bindirin ve iyice bağlı olduğundan emin olun." Adam gidince bana döndü. "Bizim inmemize gerek yok. Onlar halledecekler." Başımla onayladım ve adamı çıkarmalarını bekledim ama Arez burada durmaktan vazgeçmiş bir şekilde arabayı çalıştırdı.

"Nereye gidiyorsun? Beklesene."

Bana cevap vermeden sadece baktı. O an farkettim. Çekiniyordu Arez. Adamı görmemi istemiyordu. Adamı soktuğu hali görmemi istemiyordu. Onu ne hale sokmuş olursa olsun onunla aynı olduğumu görmesinden çekinmiyordum ben.

Bakalım benim adamı sokacağım hale ne tepki verecekti?

Sesimi çıkarmadım ve arabayı benim evime sürmesine izin verdim. Sonunda evime geldiğimde arabadan indik. On beş dakika arayla peşimize takılmıştı diğer araba.

Arez'le bahçede durduk. "Sana göstermem gereken bir yer var."

Başıyla onayladı. Birlikte yapay çimin üzerini örttüğü kapağın olduğu kısma gittik. Çimi kaldırdım.

Arez bana baktı. "Meva bu...?"

"Benim cehennemim." Kapağı kaldırdım ve beyaz mermerden yapılma dar merdivenler gözüktü. Arez ne yapacağına karar veremiyor gibiydi. Ben aşağı indiğimde o da peşimden indi.

Mermer zemin bir iki metre daha devam edip bir kapıda duruyordu. Beyaz olan kapıda. Buradaki her şey beyazdı.

Beyaz masumluktu.

Arez'in iri bedeni zorlukla dar merdivenlerden indi ve yanıma ilerledi.

Gülümsedim. "Cehennemime hoşgeldin Şeytan."

Dudağının kenarıyla gülümsedi ve beni kendine çekti. "Hoşbuldum meleğim."

Yanağıma bir buse bıraktı. Ardından kapıya baktı. "Açmayacak mısın?"

"Açacağım. Adamı getirmelerini bekliyorum."
Tam o esnada bahçeye giren arabanın sesi geldi. "Çıkalım," dedim ve birlikte yine yerin altından çıktık.

Yaka paça indirilen adamın üzerinde beyaz bir kazak ve siyah bir pantolon vardı ama beyaz kazak kandan görünmüyordu bile. Adamın ayakları çıplaktı ve ayak tırnaklarının olduğu yerde iltihap kapmış açık yaralar vardı. Sanki tırnakları eritilmişti. Acısı berbat olmalıydı. Yüzü gözü dağılmıştı ve elleri...eli...Elinden biri yoktu. Kopan elinden kalan yara da öylece ortadaydı.

Adam benim olduğum yöne baktı ama gözleri bağlıydı.

Arez'e baktım. O da beni ve verdiğim tepkileri izliyordu ama suratımda mimik dahi oynamamıştı. Adamlara baş işareti yaptığımda onu aşağı indirdiler. Bizde peşlerinden inecektik ki Arez kolumdan tuttu. "Ceketini hala giymek istemediğine emin misin? Onun karşısına bu kadar...büyüleyici bir şekilde çıkmanı istemiyorum Meva."

Kolumu elinden yavaşça çektim. "Ben içeri pijama takımımla da girsem büyüleyici gözükeceğim Arez. Üzerimdeki kıyafetlerle alakası yok."
Doğru söze diyecek bir şeyi olmadığından birlikte aşağı indik.

Adamların kenara çektiği piçin önünden geçtiğimde havayı kokladı. "Sen?"

Durdum ve adamın yüzüne baktım. Gözleri hala bağlıydı ama beni görüyormuş gibi pis bir sırıtış buldu yüzünü. "Bu kokuyu nerede duysam tanırım," dedi mest olmuş bir şekilde iç çekerek.

HYPERİONWhere stories live. Discover now