14. YIKIM KADAR MUTLULUK

120 31 17
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda güneş camlardan içeri sızıyordu.

Güzel ve sakinleştirici bir uyku çektiğime inanamıyordum ama olmuştu işte. Kendimi dinç ve zinde hissediyordum. Birazdan kalkıp vitamin habı reklamlarındaki insanlar gibi hoplayıp zıplayacaktım ama tabi üstümdeki ağırlık buna izin vermiyordu.

Küçük bir şaşkınlık çığlığıyla bana koala gibi sarılmış Arez'i ittim. O kuvvet bana nasıl gelmişti bilmemekle beraber Arez'in yataktan yuvarlanan bedeni parkede güçlü bir ses çıkarmıştı.

Of.

Sanki eve bomba düşmüştü.

"Ne oluyor kızım sabah sabah? Delirdin mi be sen?" diye homurdandı baş ve işaret parmağıyla gözlerini ovarak.

Elimle vücudunu görmeden gözlerimi kapattım. "Seni tacizci sapık! Çıplak filan değilsin değil mi?" Sesim tiz çıkıyordu.

Yatak çöktü. Ellerim gözlerimin önünden çekildi ama gözlerimi açmadım. Burnundan soluduğunu duydum. "Aç gözlerini Meva!"

"Hayır! Hem...hem senin bu odada ne işin var?" diye cırladım kaşlarımı çatarken.
Ne de olsa bu oda artık benimdi.

"Burası benim odam ya hani. Belki de bu yüzden gelmişimdir?" dedi sırıtırken.

Ellerimi sıcak avucundan çektim ve işaret parmağımı ona doğru salladım. "Hadi canım ya! Ciddi olamazsın..." Büyük ihtimalle başka bir tarafa dönük olan parmağımı kendine çevirdi ben konuşmaya devam ederken. "...Sanki artık benim olan bu odanın senin eski odan olduğunu bilmiyorduk. Buraya nasıl izin-" Dudağıma değen dudaklar yüzünden lafım kesilirken gözlerim hızla açıldı. Bu dudaklar kalan akli dengemi de bozuyordu gerçekten. Sonunda Arez geri çekilince giyinik olduğunu da görmüş oldum.
Çok şükür.

Hadi oradan. Sanki bu bedeni çıplak görmeyi hiç düşünmedin?

Yüzü hiç kızarmayan ben bir anda kızardım.

"Aa çok ayıp vallahi," diye mırıldandım kendi kendime.

"Ne ayıp? Sen niye bir anda kızardın hem?"

Hemen kendimi toparlayıp Arez'e baktım. "Ne kızarması canım? Şu güneşi görmüyor musun? Sıcaktan olmuş!" dedim ona kızarak.

Sanki ne düşündüğümü yani daha doğrusu iç sesimin düşündüğü ve asla benim düşünmediğim şeyi anlamış gibi gülümsedi.

"Elbette meleğim. Sıcaktan olmuştur tabi."

Gülmemek için kendini çok zor tutuyordu. Yastığı omzuna geçirdim. "Gülmesene! Ne var bu kadar komik olan?!"

Başını iki yana salladı gülüşünü bastırırken. "Gülmedim ki. Sabah sabah bu nasıl bir çene? Kulağımı sağır etmen yetmezmiş gibi bir de kalçamı kırdın. Bayağı sert çıktın sen."

Sargılı koluna baktım. Dikilmişti ve temizce sarılmıştı ama dikilmiş miydi yoksa dikmiş miydi işte orayı bir türlü çözemiyordum.

Elimi uzattım ve dokundum. Yarayı açtığıma pişman değildim çünkü bunu hakedecek kadar ileri gitmişti ama ilk kez birinin canının acımış olması benimde canımı acıtır gibi olmuştu.

"Bir şey yok Meva. Sinek ısırığı gibiydi. Dikişi bile çok kolay oldu. Dikerken hiç zorlanmadım."

Dikerken hiç zorlanmadım.

Zorlanmadım..

Kendisi dikmişti.

Biz nasıl yollardan geçip bu kadar acıya dirençli olmuştuk ki? Onu bilemezdim ama kesinlikle bize vurdukları iğneler sayesinde ben bu kadar dirençliydim.

HYPERİONWhere stories live. Discover now