64. MEZARLIK BEDENLER VE ONA SIĞINANLAR

23 5 2
                                    

Salondaki koltuğa oturduğumuzda herkes sus pus olmuştu ve uzaylı görmüş gibi gözlerini Ateş'e dikmişlerdi. Sanki bir anda Ateş'in kalkıp hepimizi boğazlamasını bekliyorlardı. Eh, onlara kızamazdım zira uzaylı bile, bana sokulup ellerini kucağında kavuşturmuş Ateş kadar bizi şoke edemezdi. Ancak ben onlar gibi Ateş'in boğazımıza yapışmasını beklemiyordum...şey, ben daha kötüsünü yapmasını bekliyordum çünkü boğazımıza sarılsa bu çok normale kaçardı.

Gözlerini kısa bakışlarla Dolunay'da, Yonca'da; Doğu, Savaş ve koltukta uzanan Serdar'da gezdirdi sonra bana baktı. Maya'ya bakamıyordu.

"Şey...herkes niye bana bakıyor?" diye fısıldadı kulağıma doğru.

Gülümsemek zorunda kaldım. Ben gülümseyince o da geveşemiş gibi oldu ve yüzünde küçük, masum bir tebessüm belirdi. "Çok güzelsin de ondan."

Yanaklarının kızardığına inanamıyordum. Ah, Tanrı aşkına. Ateş'in yanakları kızarıyordu utançtan. Başını hemen başka bir yöne çevirdi.

"Onun yanakları mı kızardı? Şu fani gözlerim daha nelere şahit olacak?" dedi Dolunay hala Ateş'i dikizlerken. "Ona gözlerinizi dikip bakmayı kesin!" Sesim bir tık yükselince Ateş irkildi. Burnumdan soludum ve ona baktım. Korkmuştu. "Özür dilerim. Seni korkutmak istememiştim."

Cevap vermedi ama en ufak bir bağırmaya bile ürküp benden uzaklaşabileceğine emindim. Ona nasıl davranırsam öyle tepki alıyordum. Ne kadar sert olursam o kadar ürkecek ve korkacaktı benden. Titreyecekti, irkilecekti. Benden uzaklaşacaktı.

Bu tam anlamıyla cehennem demekti.

Ona bağırmazsam, yumuşacık bir tonda konuşup gülümsersem eğer o da bana aynı şekilde geliyordu. Tek fark çekiniyordu.

Bu da tam anlamıyla cehennem demekti.

İki şekilde de iradesi elinden alınmıştı çünkü!

"Aiden nerede?" Maya'nın sesiyle ona döndüm. O herkesten farklı olarak Ateş'e gözlerini dikip bakmıyordu çünkü defalarca aynı ilacı kadınlara ya da erkeklere vermişti.

"Yok," diyebildim sadece.

"Nasıl yok?" dedi Doğu sonunda Ateş'e değil de bana bakarak. Sesinde bana karşı soğukluk vardı. Ona bunu yapmamdan hoşlanmamıştı ama sanki ben buna bayılıyordum.

"Yok işte. En başından beri de yokmuş."

"Bu dediğin kulağa biraz delice gelmiyor mu?" Yonca'ya baktığımda o hala Ateş'i izliyordu. Ateş ise tırnaklarıyle oynuyordu. Canını yaktığını fark ettiğimde elimi elinin üzerine koydum. Hafifçe titreyip bana baktı. "Öyle yapma."

"Emreder-"

"Tanrım. Emretmiyorum. Ben sana asla emretmem Ateş, sadece canını yakıyorsun. Öyle yapma olur mu?"

Başıyla onayladı ve tırnaklarına zarar vermeye bir son verdi.

"Hayatımızda delice olmayan bir şey söyleyebilir misin Yonca? Söyleyemezsin. O zaman Aiden'ın hiç evimize gelmemesi de delice filan değil."

"Hepimizin, topyekün hayal gördüğünü mü söylüyorsun?"

"Onun gerçeğinin tıpa tıp aynısı olan, gerçek deriye sahip bir robot olduğunu söylüyorum sadece Savaş."  Maya başını hızla bana çevirdi. "Sen ciddi misin? Anasını satayım ben onunla bir ara yatmıştım ve o robot muydu? Ah Tanrım. Ben bir robotla mı yatmışım yani? İyi de aleti hiçte metale benzemiyordu tabi sert-"

"Maya! Konuşmayı keser misin? Sen onunla işi pişirirken büyük ihtimalle robot filan değildi zaten! Kimse burada onun aletini ya da senin onu nasıl yatağa attığını merak filan etmiyor." Bunların arasında bağırmadan nasıl oturabilirdim daha fazla, hiçbir fikrim yoktu.

HYPERİONKde žijí příběhy. Začni objevovat