9. İBLİS RULETİ

166 43 10
                                    

AREZ UÇURUM KIRAÇ...

Kelimenin tam anlamıyla deliydi.

Bu kadının başka bir açıklaması olamazdı.

Resmen ayaklı bela gibi bir şeydi. Durdurak bilmiyordu. Bilmediği gibi bir de inatla yoluna devam edip zekice hamlelerle her şeyi kitabına uydurarak düşmanının savunma duvarını çökertiyordu.

Tek fark hem düşmanının hem de yandaşının kendim olmasıydı. HOnu herkesten korumak isterken kendime maruz bırakıyordum ve o benim gibi adamlardan nefret ediyordu.

Sırf bu yüzden onun için kendimi değiştirmeye zorluyordum. Bazı özelliklerimi törpülemeye ya da olabildiğince sabrımı zorlamaya çalışıyordum fakat...başımı iki yana salladım. Meva Ateş Sarıhan...törpülemeye çalıştığım özelliklerimden ve sabrımdan bile daha ötede duran bir kadındı.

Bir melek kadar inanılmaz kör edici güzelliği ve bir melek kadar çarpıcı bir tehlikesi vardı.

İşin en garip tarafı beni kendine çeken kısmının kör edici güzelliğinden çok çarpıcı tehlikesi olmasıydı.
Onunla olmaya, onunla savaşmaya ve onunla yarışmaya bayılıyordum.

Ama gün geldiğinde onunla değil onunla birlikte savaşmak istiyordum çünkü o düşman olmak istemeyeceğim biri ve asla yanımdan ayırmak isteyemeyeceğim değerde bir kadındı.

Benim güzel meleğimdi...

Tüm sistemden kartını aktive ettiği gecenin izlerini sildiğimde şimdi de uğraşmam gereken  o bar haberini halletmem gerektiğini biliyordum.

Yine de dudaklarımdaki gülümsemeyi silemiyordum.

Eğer Tanrı'ya inancım olsaydı tam şu anda ona seslenip bu kadını nasıl bu kadar enteresan ve ilgi çekici yarattığını sorardım.

Kalemin içindeki kamerayı fark etmesiyle kendini kamufule etmesi sadece ama sadece kırk altı saniye sürmüştü.

Bir dakika bile değil.

Kırk altı saniye.

Parmak izi bırakmamak için içeri geldiğinde hiçbir şeye dokunmuş olmaması, kapıyı bile Okan'ın açmasını beklemesi...pencereyi açarken dikkat etmesi...elinde teniyle uyumlu bir eldiven olduğuna emindim çünkü polisler cinayet silahında tek bir parmak izi bile bulamamışlardı.

İçeri giren adamlara karşı oynadığı rol...Yemin ederim ben bile inanabilirdim.  Hıçkırıkları, kekelemesi, göz bebeklerinin büyümesi, bedeni bile anında bu role uyum sağlamış gibi titremeye ve ağlamaya başlarken koridorda kusuşu bile çok doğaldı.

Meva...beni bu dünyada kendine şiddetli bir şekilde bağlayabilecek tek varlıktı.

O bağ boğazıma dolansa bile onu reddemeyecek hale geleceğimi biliyordum ama yine de bu yolda yürümekten kendimi alamıyordum.

Güzel meleğim beni ışığıyla boğarken ben ise onu karanlığımdan uzak tutmak için var gücümle savaşacaktım.

Melek, Şeytan'ın inine asla yeniden giremeyecek ama Şeytan ise Melek'le aynı inde yaşayacaktı...

MEVA ATEŞ SARIHAN...

Beynimin en kuytu köşelerine kadar yankılanan çok yüksek sesli bir şarkıyla uykumdan sıyrılıp gözlerimi açtım. "Bu nasıl bir kabus be?" diye homurdandım elimle alnıma vurarak. Ses telefonumdan geliyor sandım ama ses telefonumdan gelmiyordu. Ses evimden geliyordu.

"Doğu!" diye çığlık attım. Ne var ki sesim müziği aşamamıştı. Uykumun bölünmesinden tiksiniyordum ve buna sebep olan her kimse ondan kısa süreli olarak nefret ediyordum. Sanki çok uyuyabiliyormuşum gibi bir de uykuya daldığımda uykum bölünüyordu.

HYPERİONWhere stories live. Discover now