episode 10

2.8K 246 111
                                    

Derin bir nefes alıp saçlarını geriye itekledi. Cümleleri kafasında uzun zamandır kuruyor gibi bir hali vardı ve bu beni telaşa sürüklüyordu.

Pepper'ı neredeyse 7 Yıldır görmemişim şu postalama olayından sonra. O zamana kadar teyze yerine koymuş, o kadar bağımlısı olmuştum ki...

"Koluna ne oldu?"

"Sadede gel." Konuyu saptırmaması için sert bir sesle konuştum.

"Bunu istemediğimi biliyordun." Dedi sessizce. Alay eder gibi gülümsedim.

"Bu muydu açıklaman?" Derin bir nefes alıp kafasını eğdi. Birkaç saniye sessizlikten sonra aniden kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı, elimi tuttu.

"Amy..babanla senin aranda tercih yapmam gerekiyordu." Yüzü acı bir hâl aldı.

"Beni seçseydin?" Dedim mırıldanarak. "Bir kez de olsa biri beni seçseydi.." sesim çatallaşmış, burnunun direği sızlamaya başlamıştı ve ben ağlamamak için zor duruyordum. Pepper sessizce yüzüme baktı. Gözünden bir damla yaş aktığında ondan etkilenmemek için kafamı çevirip konuşmaya devam ettim.

"Sana o kadar güvenmiştim ama sen işleri zorlaştırmaktan başka hiçbir şey yapmadın. En azından beni yaşadığım yerden etmeseydiniz." Sinirle menin verdiği etkiyle hızlıca ayaklandım.

"Başka bir şey demeyeceksen çıkabilir misin?" Gözlerimle kaoiyi işaret etmiş ve ayaklanmasını beklemiştim. Ayaklandı. Kapıdan çıkmadan önce son kez göz göze geldik.

"Bunu söylemem kalbini kırabilir ama bir şey söylemek istiyorum sana. Baban ne olursa olsun seni değil anneni, aşık olduğu kadını seçerdi. Bende seni değil, Tony'i seçtim. Eğer Amaris, benim burdan gitmemi istiyorsan babana kendini affettirmek istemen çok saçma. Senin üstünde babandan daha çok hakkım olduğunu sende biliyorsun. Ben seni çok seviyorum ve yaptığım hatanın farkındayım. İnan bana kendimi sana affettirmek için her şeyi yapabilirim." Sözünü bitirene kadar dolmasını engellemeye çalıştığım gözlerimle onu seyrettim. Yüzündeki ifadeyi çok iyi tanıyordum. Pişmandı, bundan emindim ama ben çok yorgundum.

"Tamam, ama şimdi lütfen gider misin?" Dedim yalvaran bir sesle. Çok yorgundum ve uyumak istiyordum. Tam o sırada hapşurunca yerimden sıçradım. Gözleriyle yatağımın üstündeki saatlerdir kurumayan battaniye ardından endişeyle beni buldu.

"Bu ıslaklık ne, yağmura mı yakalandın? Tanrım..kolundaki alçı erimiş. Ya battaniye, onun içinde mi yattın?-" susması için ağzımı araladığım sırada o beni susturdu. Elleriyle omzumdan itekleyip yatağın kuru tarafına oturttu.

Yanımdaki çarşafları kaldırıp bana seslendi. Bense tepkisizce onu izliyordum.

"Temiz çarşafları nerede?" Dedi hızlıca. Elimle arkamda kalan siyah dolabı işaret ettiğimde kafa salladı. Tüm bunları yaparken ben de sessizce izlemek zorunda kaldım. Yeni bir battaniyeyi çıkarıp yatağa koyduğunda ona seslendim.

"Pepper." Adını kullanmanın vermiş olduğu gariplik onu da etkilemiş olmalıydı ki anında kafasını kaldırdı.

"Evet?"

"Teşekkürler, cidden gidebilirsin." Biraz da olsa içini rahatlatmak için kurduğum bu cümleden sonra birkaç dakika sessizce bekledik. Bir see ihtiyacım olmadığını anladığında odadan çıktı.

Bir kez daha hapşurduğumda Ned göz devirip hırkasını üstüme serdi.

Şu anda kafeteryada oturmuş, dersten atılmanın verdiğini rahatlıkla öylece birbirimize bakıyorduk.

Sürekli olarak hapşurduğumdan dayanamayıp kapı dışarı edilmiştim. Ned de beni yalnız bırakmamak için peşimden gelmişti. İşte gerçek dost..

luz de la luna || marvelWhere stories live. Discover now