episode 13

2.5K 256 108
                                    

"Tek başıma olmuyor, kafayı yiyorum." Dedim karşımdaki süilete. Hafifçe gülümsedi. İşte o zaman, ondan bir kez daha nefret ettim.

"Ben varım ya, tatlım." Eliyle bana dokunacakken, olmayacağını bilsem de geri çekildim. Yine hayalet misali beni delip geçecekti ve ben yine bunun verdiği garip hisle günler geçirecektim.

"Eğer burada tek kalmaya devam edersem kendimi öldürürüm." Dedim düşünmeden. Düşünecek o kadar vaktim olmuştu ki, artık ona bir saniye fırsat veremiyordum. Durdu, ciddi miyim diye yüzüme bir kez daha baktı.

"Pekâlâ canım. Söylemek isterim, şu an senin isteğinle birlikte Asgard Kralı Odin de tahtına kavuşacak. Ancak başındaki bela, belki de seni bulacak."

Sanki yıllardır uyumanın verdiği yorgunlukla derin bir nefes alırken, gözlerimi açtım. Suda boğulmuş gibiydim, öksürüklerimin ardı arkası kesilmedi

"Tanrım, iğrenç gözüküyorsun." Peter gözlerini kısıp yüzünü buruştururken ben hapşurmakla meşguldüm. Kabus gördüğümü olabildiğince az belli etmeye çalışarak göz devirdim.

Eve yerleştiğimin gecesi deli gibi ateşim çıkmış, Peter beni alıp kendi evlerine indirmişti çünkü kendi kendime bakabilecek kadar yetenekli biri değildim. Ne kadar istemesem de, May'ın ısrarları ile sonuçta aşağı inmiştim. Ve ne yalan söyleyeyim halimden oldukça memnundum.

Bir haftadır.

"Tatlım, giderek kötüleşiyorsun. Artık hastaneye gitmelisin." May, baş ucuna oturup endişeyle beni gözetlerken elinin tersi ile atesimi kontrol etti. Bense doğrulmaya çalışarak yavaşça ondan kurtuldum.

"Sorun değil, eninde sonunda geçer. Tümör yan etki yapabiliyor." Başımın deli gibi ağrımasını yok sayarak gözlerimi açık tuttum. Bu sırada Peter ve May, aynı anda dediğim şeyin şaşkınlığıyla tek bir şey söylediler.

"Tümör mü?"

"Evet, tümör." Dedim sakince. Sonra verebileceğim endişeyi göz önüne alarak küçük bir düzeltme yaptım. "İyi huylu tümör, ayrıca son gittiğimde yerinde yeller esiyordu. Doktorum buna benzer bir şeyler yaşayabileceğimi söylemişti." Durumu en açık dilden onlara izah ettiğimde hâlâ şüphe ile yüzüme bakıyorlardı.

"Cidden bir şeyim yok. Sadece biraz hava almalıyım." dedim yerimden kalkarken. Peter kolumu tuttuğunda hafifçe itekledim. Yardım istemediğimi son derece katı bir şekilde dile getirmiştim.

"Üst kata çıkıp üstümü değiştirmeliyim." May peşimden gelmek istese de onu durdurdum. Yavaş yavaş olsa da yukarı çıktım, evin içine girdiğimde karşılaştığım manzara pek hoş değildi.

Masanın üstünde ilaçlar, bardaklar, tabaklar..Tanrım, burayı akşam kesinlikle temizlemeliydim.

Hızlıca üstüme bir şeyler alıp saçımı topladım. Kapıdan çıkmadan önce son birkez eve döndüm, askılıktaki ceketimi yanıma alırken alt kattan Peter'ın sesi geldi.

"Nereye gitmek istersin?" Dedi elimi tutup inmem için yardım ederken. Omuz silktim.

"Beni bir bardak Melisa çayı içebileceğim bir yere götür lütfen." Dedim büyük bir istekle.

Bu bir haftadır neredeyse her yerde aramış ancak bulamamıştım. İçsem hışımla ayağa kalkacağımı biliyordum.

Aşağı inmiş, kol kola kapıdan çıkacakken aniden durakladım.

"Yanıma para almadım, bir saniye izin ver." Kolundan ayrılıp tekrar yukarıya çıkacakken derin bir nefes alarak beni durdurdu.

"Saçmalama," dedi göz devirerek. Sonra tuttuğu kolumu bıraktı, geri çekilip merdivenlerden çıkmaya başladı.

luz de la luna || marvelKde žijí příběhy. Začni objevovat