Episode 37

872 71 15
                                    

Gözlerim milyarlarca insanın içinde kaybolduğu gökyüzüne çevrilirken, hiç olmadığım kadar boş hissediyordum kendimi. İçimdeki duygular çekilmiş, bomboş bir kutudan ibaretmişim gibi.

Daha birkaç yıl önce ellerimde iki kabloyla dünyaları yaratmak isteyen kız aklıma geldi. Babası tarafından sonsuz reddedişe ulaşmış kız. Birkaç zorunlu arkadaş hariç kendisi değer görmeyen bir insandan ibaretti.

Şimdi kafamı kaldırıp bakıyorum da, her şey gerçekten de çok değişmişti.

Artık o kız, ellerinde iki kablo değil de binbir imkanla istediğini yapabilirdi. Artık zorunlu arkadaşları yoktu. Onu her şeyden çok seven iki babası, bir annesi ve bir de abisi vardı. Ve tabii ki koskoca bir Avengers.

Kafamı kaldırıp Loki'ye baktığımda o zaten bana bakıyordu. Gülümsedi. Bende gülümsedim.

Önümdeki mumlar artık tenimle temas ediyordu. Her ne kadar canım yansa da şu an aynı zamanda için de ısıtıyordu.

"Ben de geleceğim.." dediğinde, kafamı hayır anlamında salladım.

"Bir yere gitmiyorum ki, sadece kapılarını açacağım. Sizin için, Asgard için yeni bir yuva."

Ruh taşını bulmadan önce ani bir kararla annem ile beraber yarattığım gezegeni Asgard halkına açmak istiyordum. Thor şu an Hela ile uğraşırken, Loki ve biz de Asgard'ın yeni geleceğini inşa ediyorduk.

"Ne zamandır bu konuda bu kadar uzmansın ki her şeyi biliyorsun?" Dediğinde gülümsedim.

"Dün geceden beri.

"Ama orada zaman olduğundan fazla hızlı geçiyor, bunun farkında mısın?" Diye sorduğunda, bunun sorudan çok bir uyarı olduğunu fark etmiştim.

"Onu da halledeceğim. Halledeceğim halletmesine de, gücüm kalır mı sonrasında hiç emin değilim." Dedim açıkça. Ondan saklayabileceğim hiçbir şeyim yoktu. Açıkça konuşmaktan asla çekinmedim. Sesli bir nefes verdi.

"Bunu ben yapsam?" Güldüm.

"Sen tanrısın."

"Senden daha güçlüyüm yani." Dedi büyük bir imayla. Onaylamaz bir bakış attım.

"Tanrılar Darkhold'da maruz kalmamalı. Gülme, yeterince şey yaptın zaten! Sana bir şey olursa bu sefer ben iyi olamam. Her şey daha fazla karışır." Büyük bir ciddiyetle konuşurken, burukça gülümsedi.

Sahi, neden bugün bu kadar çok gülümsüyordu?

"Tamam, Ay Işığım. Ama burada elim kolum bağlı duramam." Düşünür gibi yaptım.

"O zaman uzaklaş, bana engel olmaman yeterli!"

Annemle birlikte yarattığımız bu gezegeni, istediğim gibi değiştirebileceğimin bilincindeydim. Ne kadar da olması gereken düzene zarar verecek olsam da çevremdekilerin buna ihtiyacı vardı.

Gözlerimi kapattım. Her ne kadar önüme annem gelse de dikkatimi iyice topladım.

"Kutsal, temiz doğa ana. İsteksiz gerçekleştireceğim her durum dışında senden özür diliyorum." Dedim fısıldayarak.

Umarım, bir topluluğu kurtarırken evrenin sonunu getirmezdim.

"Redeo meum planetae. mihi es mei. Tempus tuum meum est, locus tuus meus est, meus es. Tempus posuere. tu es kous pars animae meae in terra viventis. accinge te mihi et animam meam." Sayıklarken hissettiğim esintiyle havada olduğumu anladım. Loki, sanki ilk defa bu anı yaşıyormuşçasına sesli bir şekilde sevindim. Gülümsemeden edemedim.

luz de la luna || marvelWhere stories live. Discover now