Episode 28

1.2K 130 57
                                    

Alttaki küçük yıldıza basıp vote atarsanız beni çok mutlu edersiniz. Bir daha bölüm başına reklam yapmayacağım. <3

"Lanet olası Odin!" Karşımdaki adam birkez daha ellerini yukarı kaldırıp elindeki asayı salladığında içten içe tedirgindim.

"Buradan çıkamazsın." Dedim usulca. Bakışlarını bana çevirince ekledim, "her yolu denedim." Küçümser bir bakış attı. Beni ciddiye almadığı her halinden belliydi.

Şu an cennet bahçesindeydik ve ben hâlâ feci şekilde titriyordum.

On yıl aradan sonra bu kararı vermek her ne kadar canımı yaksa da yorulmuştum, delirmemek ve belki bir umut kurtulmak için birine ihtiyacım vardı.

"Senin gibi küçücük bir çocuğun her şeyi denemiş olabileceğini mi düşünüyorsun?" Böbürlenerek göğsünü kabarttığında gözlerimi devirdim.

"Bir ergen gibi görünebilirim ama teknik olarak yirmi beş yaşındayım. Bak, bana biraz daha sakin davranırsan herşeyi halledebiliriz." Yatıştırıcı bir şekilde konuşurken, hâlâ benim hakkımda şüpheleri vardı. Gözleri kısıldı. Cevap vermedi ancak itiraz da etmedi. Rahat bir nefes alıp bahçenin etrafında yürümeye başladım. Oysa beni takip ediyordu.

Fark etmedim sanıyordu ama her an tetikte olduğunu bıçağının üstünde hazır duran elinden anlayabiliyordum.

"On yıl önce Thanos adlı bir uzaylı olduğunu tahmin ettiğim adam tarafından kader kürem kırıldı." Derin bir nefes alarak anlatmaya başladığımda beni kesmesiyle uzun sürmedi.

"Kader küren kırılmışsa yaşıyor olman imkânsız." Hayretle yüzüme baktığında, verdiğim isimden ürktüğünü anlayabilmiştim.

"Evet, ölmem gerekirdi." Derin bir nefes alırken gözüm Melisa yapraklarına kaydı.

"Ama annem, evet gördüğün kadın. Bir şekilde Gecelerin ve Uzayın Tanrıları ile anlaşma yapıp kendimize ait bire gezegen, daha doğrusu bir evren yarattık. Bundan zerre haz etmedim. Ama elimde değildi. Neyse, on yıldır burada ikimiz yaşıyoruz. Uzun bir zaman sonra kanlı canlı birini görmek güzel. Bu kişi Loki olsa bile." Son cümlede pek memnun bir ifade takınmadığımdan yüz ifadesinin değiştiğini gördüm.

"Ayrıca burası, Aphonya." Dikkatinin dagilmasina fırsat vermeyerek ekledim.

"O halse..Sen kimsin, Aphonyalı?" Yüzündeki sert ifadesinden asla ödün vermezken, hâlâ çok soru işareti vardı. Sadece onun değil, on yıl geçse de benim bile.

"Amaris Luna Stark." Dedim kolumu iki yana açarak. "Tony Stark'ın kızı." Kendisinin ne tepki vereceğini tahmin etmiş olsam da pek utturamadım. Elindeki bıçakla bana doğru siper alınca hızla geri çekildim.

"Stark mı? Stark'ın kızı mısın!? Ne halt yediğini sanıyorsun?!" Son gücüyle bağırdığında korksam da belli etmemeye çalışarak boğazımı temizledim. Etrafımızdaki birkaç kuş uçup uzaklaşmıştı.

"Bende senin hakkında pek güzel şeyler duymadım, ölü olup buraya nasıl gelebilirsin ki? Bu benim de ölü olduğumu göstermez mi?" Emin olmak için ona baktığımda omuz silkti.

"Ölü değildim seni aptal. Babamın kılığında Asgard da hüküm sürüyordum. Bu lanet yere gelene kadar herşey güzeldi." Elindeki bıçağa odaklandım. Bunu indirmesini istediğimi anlayacak olmalı ki cebine geri koydu.

"Her sinirlendiğinde meyve bıçağını çekmeye devam mı edeceksin?" Dedim dalga geçercesine. Hemen ardından bakışlarım ciddileşi. "Annem ölmemi istemediği sürece ölemiyorum. Ayrıca atamızın bozulmasını istemem. Ne kadar süper kötü olsan da burada beraberiz."

luz de la luna || marvelWhere stories live. Discover now