episode 19

2.1K 164 80
                                    

"Ne!?" Ellerimi tutan ellerimi kendimden uzaklaştırırken dediğinin ne tarafından tutarsan tutayım birşey değişmediğini fark ettim.

"Hayır, hayır, hayır. Yanlış anlama." Dedi toparlamak istercesine. Kaşlarım çatılırken ona bakmayı sürdürdüm.

"Uzun zamandır sürekli gözlerimin önüne geliyordu ve bu benim kararlarımı elimde olmadan etkiliyordu. Ama dün gece, Friday ile her şeyi çözdük. Bu arada, o nasıl?" Konuyu çevirse de aklım ilk söylediklerine kesinlikle takılmıştı.

Benimle ilgili kararlar verirken kendisinde değil miydi?

Tanrım, ben her saniye gözümün önünde annemi görsem ne yapardım tahmin bile edemiyorum.. birkaç fotoğraf hariç onu canlı görebilmek, benim için çok zor olurdu.

Tekrar ona yanaştığımda sorduğu soru ile gülümsedim.

"Bilmiyorum, ama merak etme. Onu kurtarmanın bir yolunu bulmuşlardır." Dedim gülümseyerek.

Odadan çıkarken uyuduğundan emin olmak için son birkez babama baktım. Nefes almaksızın uyuyor olduğunu görünce, ister istemez yüzümde bir gülümseme meydana geldi.

"Ah, o nasıl?" Çıktığım an soru soran Pepper'a kafamı sallayarak cevap verdim. Tektük adımlarla Peter'ın yanına doğru ilerlemeye başlamıştım.

Kıyaslamak gibi olmasın ama, şu an bu koridorde cidden kötü olan biri varsa o da Peter'dı. Gözleri kızarmakla kalmamış, göz altları morarmaya yüz tutmuştu ve hâlâ gözleri dolu dolu karşısındaki duvara öylece bakıyordu. Beni fark etmemiş olmalıydı.

Yanımdaki duvara tutunup ilerlemeye çalışırken kısa bir sürede etrafa tekrar göz gezdirdim. Steve ortalıkta gözükmüyordu. Natasha'ya nerede olduğunu soran bir bakış attığımda omuz silkmekle yetindi.

Fazla dikkate almadan ve oturmaya çalışırken ekşiyen yüzümü saklamaya çalışarak Peter'ın yanına çömeldim. Tam o an başım feci derecede ağrımaya başlamıştı. Elimde olmadan ağzımdan bir inilti çıktığında Peter beni fark edip endişeyle kolunu tuttu.

"Ne oldu, bir sorun mu var? İyi misin? Burada kal, doktoru çağırıp geliyorum." Ardarda soru yağmuruna tutulduğumda o çoktan ayağa kalkmıştı. Durması için elini tutup çektiğimde yüzü bana döndü.

"Odama kadar eşlik etsen yeter, sadece basım ağrıdı Pete. Ölmüyorum sonu-" dediğim şeyi fark ettiğimde. Boğazımı temizleyip hafifçe gülümsedim. "Şu anlık en azından." Diyerek toparlamaya çalıştım ama Peter, daha da endişelenmişti. Bana uzattığı elini tutarak ayaklandığımda ikimiz beraber odama doğru yürümeye başladık.

"Peter," Dedim sessizce. Bana bakmadı, ama konuşmama devam etmem için kafa salladı. "Bugün olanları unutsan?" Rica edercesine konuştuğumda, bunu umursamıyormuş gibi gözüküyordu.

"Maksimum birkaç yılın kaldığını mı unutayım? Ya da beraber olduğumuz her an sana bir şey olacak korkusu yaşamamak için mı unutayım? Hiç sanmıyorum." Ses tonunda sahte bir kızgınlık vardı. Elimden geldiğince sakinleştirmeye çalışarak elimi omzuna koydum.

"Umurumda değil mi sanıyorsun?" Dedim sitemle. "Lütfen, sadece bugünlük bunu duymak istemiyorum. Daha sonra konuşuruz. Ama lütfen Peter, bugünlük bunu unutalım." Cevap vermedi. Bu sırada zaten odanın kapısına gelmiştik. Kolumu bırakıp geldiğimiz tarafa ilerlemeye devam etti.

"Sen gir, ben doktoru çağıracağım." Dediğinde, kafa sallamaktan başka bir şey yapamadım.

Küçük adımlarla elimden geldiğince hızlı bir şekilde odaya girdiğimde, koltukta oturan Steve'i görmeyi planlamıyordum. Beni görünce önüne düşmüş kafasını kaldırıp silkelendi. Oldukça kötü gözüküyordu, en az Peter kadar.

luz de la luna || marvelWhere stories live. Discover now