Episode 21

1.9K 146 56
                                    

Tony Stark görüntülendiği kişinin kızı olduğunu yalanladı, habercilerin çektiği görüntülere ulaşılamıyor.

"Hah, ne güzel!" Dedim hoşuma gitmediğini belli edercesine bir kahkaha atarken. Clint hafif korktuğunu belli eder bir bakışla bana baktığında Natasha omzumu sıvazladı.

"Bu onun için de kolay değil tatlım." Dedi beni teselli edercesine. Derin bir nefes aldım.

"Benim için de kolay değildi ama. Yaptığı o kadar kalbimi kırdı ki.." birbirimize bir şans vermişken ve bunu kanıtlamaya fırsatı varken elinin tersiyle itmişti. Bir daha böyle bir şansı nereden bulabilirdi bilmiyordum.

Steve daldığı duvardan gözlerini ayırmıştı. Ancak tam konuşacağı sırada babamın odaya girmesiyle, herkes susmak zorunda kaldı.

"Arkamdan plan mı kuruyorsunuz da ben gelince sustunuz?" Diyince, Natasha ve ben birbirimize bakmaktan başka bir şey yapamadık. Herhangi bir cevap alamayınca omuz silkip elindeki kupa ile karşıma oturdu.

"Yarın akşam hiçbirinizin işi olmasın." Konuştu kahvesinden bir yudum alırken. Sonra aklına gelmişçesine ekledi. "Thor'u bulma şansımız var mı?" Dediğinde, odadaki kimseden çıt çıkmayınca kafasını salladı.

"Yarın görev mi var?" Her ne kadar sabah yaptığı sinirimi bozsa da, hiç olmamış gibi aklımdaki soruyu ona yönelttiğimde olumsuz anlamda kafa salladı.

"Hayır, ayrıca sende burada olmalısın." Diye ekledi. Etrafa göz gezdirince ekipten  eksik kişilerin olduğunu fark etti.

"Wanda ve Vision nerede? Herneyse onlara da söylersiniz. Ayrıca hiçbiriniz paçavralarınızı giymiyorsunuz. Hepinizin odasına ayrı ayrı aşırı pahalı ve oldukça zevkli biri tarafından seçilmiş kıyafetler koyuldu." Konuşmanın arasına kendini katarken, göz devirmeden edemedim.

"Umarım şu Avengers partilerinden biri değildir." Diye sabır dileyen Clint dikkatimi çekince, omuz silktim.

"Beni de çağırdı," dedim babamın beni duyuyor olmasını umursamayarak. "Büyük ihtimalle gizli birşey." Geri çekilirken, babamla göz göze geldik. Ben işime döndüğümde ise hâlâ bakışları üzerimdeydi.

"Amaris, hazır mısın?" Usulca kapımı çalan Natasha ile gülümsedim. Son birkez aynaya baktığımda, bugünün cidden önemli olduğunu hissediyordum.

"Evet, girsene." Dedim elimden geldiğince sesli bir şekilde.

Vücuduma yapışmış, dizimin birkaç parmak üstünde biten lacivert straplez elbisenin ince askıları omzumu nazik bir şekilde es geçerken göğüs ve etek kısmı ortasında kalan bölüm, ince bir tülle çevriliydi. Tülün üstünde ise birkaç tane bronz ay şekli göze çarpıyordu. Boynumdan sarkan, üstünde ark reaktörünün olduğu kolyeyi takınca delik olmayan kulaklarım tamamen kamufle olmuştu. Dümdüz saçlarımın öndeki iki tutamini örmüş, salık bırakmıştım. Elimde üstümü son birkez düzelttiğim sırada Natasha içeriye girdi.

Gözleri elbiseme kaydığında yüzünde oluşan gülümsemeyle gülümsedim. Aynı şekilde ona baktığımda, ne diyeceğimi şaşırdım.

Üstüne giydiği düz siyah askısız elbiseyi o kadar güzel taşımıştı ki, hiçbir özelliği olmayan bu elbisenin detayları biran gözlerimin önünde belirmişti. Elbiseyi özel kılan kendisiydi.

"Çok güzel olmuşsun canım." Gelip hafifçe gülümsedi. Bense kafamı eğip durmaktan başka birşey yapamadım.

"Sende öyle," diyebildiğimde artık kapıyı çalan başka birisi vardı. Steve içeri girince bir an durakladı. Bakışları Natashada takılı kaldığında hafifçe kıkırdadım.

luz de la luna || marvelWhere stories live. Discover now