Episode 24

1.4K 120 29
                                    

Sımsıkı kapalı gözlerimi sonuna kadar aralarken çığlık atmaya hazırlanmıştım. Ancak o an vücum bunu istemiyormuş gibiydi. Nerede olduğumu idrak etmeye çalışırken etrafa göz gezdirme fırsatı bulduğum bu sürede içimdeki korku daha çok arttı.

Boşluk.

Milyonlarca kilometre ötedeki küçük parlayan yıldızlarla dolu, etrafımda bir tek bile canlı belirtisi olmayan sonsuz boşlukta asılı kalmıştım.

Cidden, ölmüş müydüm?

"Ne oluyor.." ağzımdan firar eden ilk sözcükler bundan daha fazlası olamadı. Nutkum tutulmuşken kafamı eğdim. Bütün vücudum sağlam gözüküyordu. Sahi, nasıl nefes alıyordum?

"Sonunda seninle tanışabildim, Amaris." Boşluğun derinliklerinden yankılanan sesle yüreğim ağzıma geldi. Uzayda olmamıza ihtimal bile veremiyordum, ama uzaktaki yıldızlar bunu inkar edecek cinstendi.

"Kimsin, ne oluyor..seni neden göremiyorum?" Aklıma gelen ilk soruları nefes almaksızın sorduğumda sesimin titremesine engel olamadım. Yankılanan kadın sesini, bütün vücudumda hissediyordum.

"Ben annenim, kızım." duyduklarımı sindirmeme fırsat vermeden devam etmeye çalıştığı o küçücük saniyede, içimde ne olduğunu bilemediğim yeni bir acı ortaya çıktı.

"Anne..öldüm mü ben?" Dedim şüpheye karışık kısık sesimle. Bu küçücük anda, aklımdan bütün sevdiklerim geçti. Onlarla daha fazla vakit geçiremeyecektim. Yeni kavuşmuşken.

Ama sonra fark ettim ki tanımadığım annemle birlikteyim.

Eğer yaşıyor olsa babamla asla tanışmak istemeyecektim. Hayatım daha farklı olacaktı, belki mutlu olacaktım. Bu yüzden beynim üzülmeme fırsat veremedi. Daha fazla sevdiklerimi düşünemedim.

Derken, karanlığın içindeki tiz ses kahkaha attı. Bu ürkütücü olsa da içimi rahatlatınca bir tuhaflık olduğunu sezmeye başlamıştım.

"Ölmedin, sadece yeniden doğacaksın sevgili kızım. Beraber doğacağız." Dediğinde, heyecanla kafamı kaldırdım. Neredeydi bilmiyorum, ama annemi her düşlediğimde kafamı kaldırırken istemsizce bunu tekrarladım.

"Babam, Steve, Natasha, Peter ve diğerlerini bir daha görebilecek miyim yani?" Herşeyden habersizce heyecanla sorduğum bu soru karşısında vereceği cevabı asla beklemiyordum.

"Hayır, Amaris. Şu an sana anlatamayacağım çok şey var. Ama kendimize yeni bir evren yaratma şansına sahibiz, bu şansı bize Nyx bahşetti. Sonsuz kudrete sahip milyonlarca gökyüzünden birini bizim sahiplenmemize izin verdi." Dediklerini anlamaya çalışırken mantığıma uymadığının farkındaydım.

"Anne," istemeyerek küçük bir çocuk gibi konuşunca, sesin bana kulak verdiğini hissettiğimde devam ettim. "Bunu istemiyorum, sevdiklerimin olmadığı bir evren istemiyorum. Lütfen anne, ölüysem ikimiz de olmamız gereken yerlerde olmalıyız." Diyerek konuştuğumda, istediğim şey küçükken duyduğum efsanelerden ibaretti.

Ölmüşsem bu kadar acı çekmemeliydim, mutlu olmam gerekmez miydi?

"Vaz geçmemi mi istiyorsun Amaris? Annene karşı mi geliyorsun? Hayır, yıllardır bunu beklerken vaz geçemem."

"Benim ölmemi mi bekliyordun?" Hayal kırıklığı ile konuştuğumda, boşlukta konuşan sesin yerini bir başka boşluğun doldurduğunu hissetmiştim.

Karanlık.

Yıllardır tanımını bizzat yaşadığımı düşünürken şimdi uçsuz bucaksız bu sonsuzlukta yanıldığımı iliklerime kadar hissettim.

luz de la luna || marvelWhere stories live. Discover now