HAYAL ROTASI - 7

973 76 13
                                    

Mekanın ve alışkanlıkların birbirine yabancı bir sessizliği vardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Mekanın ve alışkanlıkların birbirine yabancı bir sessizliği vardı. Anlayabilmek için etrafı seyrederdi gözler. Kaçmak yerine, tanışmak isterdi insan. Hazır ev boşken çocukları yıkamaya niyetlenmişti Selvi ve Rahime hanım. Azize bu haberi duyunca epey sevinmişti çünkü geldiğinden beri yıkanmamıştı. Koşturmaca ve yoğunluk içinde buna sıra gelmemişti. Bir de banyoya girince şofben arıyordu gözü. Köyde henüz şofben yoktu. Sobada su ısıtılıyor, banyodaki kovaya dökülüyordu. Çocuklar için uygulama biraz daha farklıydı tabi. Yalnızca kışın soğuğunda, üşütmesinler diye küçük bedenlerinin sığacağı leğenlerde anneleri tarafından yıkanıyorlardı.

Azize, oda hazırlanırken bu sistemden haberdar olmuştu. Annesi olmadığından hep tek yıkanırdı. Hem bir leğende yıkanmak, hem de henüz tanıdığı babaannesinin bu işi yapacak olması hiç hoşuna gitmemişti. Kollarını birleştirip köşeye çekildi ve inatla, banyoda tek başına duş almak istediğini söyledi. Rahime hanım şaşırdı önce. Sonra ısrar etti kıza, dil döktü. Emine kızını yıkayıp çıkmıştı o sıra. Bir köşede Gülcan'ın saçlarını kurutuyordu. Mustafa geniş holdeki divanın üstünde zıpladı bir süre. Selvi yeni  duş için su ve ortam hazırladı. Azize hala köşede duruyordu ve kararından vazgeçmiyordu. 

"Bu kadar inat olur mi he?" Yaşlı kadın bir soluk verip tülbentini omuzlarına düşürdü. İkna çabaları sonuçsuz kalmıştı ve torunu ona güzel bir baş dönmesi hediye etmişti. Rahime hanım o an tansiyonunun düştüğünü savunabilirdi. Ve Azize'yle konuşmayacaktı daha fazla. Mehmet geldiğinde dediğini yaptırırdı ne de olsa. Şimdi bu yüzünü asmış kıza iyilik etmeye çalışmanın bir faydası yoktu. 

"Anne sen Mustafa'yı yıkasan olur da?" Selvi elindeki havluyu getirip kadının kucağına bıraktı. Rahime hanımın canına minnetti, ayaklanıp dünya umurunda olmayan çocuğun kolundan tuttu ve onu odaya soktu. Birazdan suyun sıcaklığından, başına sürülen sabunun sertliğinden, gözünü yakmasından, babaannesinin canını acıtarak yıkamasından dolayı bağıracak olan Mustafa'nın arkasından baktı Selvi. Kapı kapanınca, haylaz çocuğundan çekti gözlerini. 

"Bana yardım eder misin Azize?" Azize merakla kaldırdı başını yengesine. Ne konuda yardım istiyordu acaba? Bu kadını seviyordu, yorulduğunu da pek tabi görebiliyordu. Kendisinden istenen her neyse yapmaya hazırdı. Gülümseyen yengesine başını salladı ve Emine'yle Gülcan'ın gözünün önünden geçip gittiler. Azize'nin, sürekli kapalı gördüğü kapının önünde durup içeriye girdiler. Çiçek'in odasıydı burası. Gündüz vakti pek evde durmazdı. Mehmet'in valizini bu odaya koymuşlardı bu günlük. Sabahtan beri genel bir temizliğe giriştiklerinden, her eşyanın yeri değişiyordu. 

Azize odaya bakındı. Gayet düzenliydi. Duvarda çiçek desenli kanaviçe çerçeveleri asılıydı. Kalın perdelerin uçları nakışlıydı. Güzel bir esans kokusu vardı. Kapıdan girince sağda yatak, solda ucunda pencere olan bir divan vardı. Azize kısacık zamanda orada oturmanın, başını çevirince manzarayı seyretmenin ve süte eklenmiş toz çikolata karşımı içmenin ne kadar zevkli olabileceğini düşündü. Halası onunla neredeyse hiç konuşmuyordu. Eğer iyi anlaşıyor olsaydılar, bu odaya sık sık girip çıkabilirdi. 

AzizeWhere stories live. Discover now