KOMŞU KIZI - 51

400 58 50
                                    

Herkes hazır mı diye kontrol ederken Azize'yi göremedi Mehmet

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Herkes hazır mı diye kontrol ederken Azize'yi göremedi Mehmet. Başını odasının penceresine kaldırıp adını seslendi. İki dakika sonra da kızı yokuş başından göründü. Akşama, köyden bir komşunun düğününe davetlilerdi. Neredeyse herkes çağırılmıştı. Kalabalık bir düğün olacağı kesindi. Azize sırf bu yüzden evde kalmak için dil döktü. İşi olduğunu, yorgun ve halsiz hissettiğini, kitap okumak istediğini söyledi ama nafile. Deniz havası alıp açılması babasının kesin talimatıydı. Mehmet düğünü bahane ediyordu aslında. Deniz kenarındaki salonda insanlar eğlenip akrabalarıyla sohbet ederken o, kızıyla büyük taşların üstünde simsiyah gece ve denizin birleştiği noktayı seyredecekti.

"Herkes hazırsa, hayde arabalara." Gömleğinin yakasını düzeltip aile fertlerinin, verdiği komutu uygulamasını bekledi. Çiçek ve Rahime hanım, Meryem teyze Erdem'in kiraladığı arabaya bindi yanlarına çocukları alarak. Zeynep, Azize, Selvi ve Yasemin de Mehmet'in arabasına binecekti. Adam geriye çekilip göz ucuyla kızını süzdü. Düz, bol, lacivert bir elbise tercih etmesini gayet makul buldu. Başörtüsü de siyahtı. Azize'nin hoş renkli elbiseleri sevdiğini, şık kıyafetler giymekten hoşlandığını bilirdi. Bu akşam her davete yakışacak sade bir kıyafet seçmesinin altında isteksizliği yatıyordu. Onu tanıyan biri özenmediğini anlardı hemen. Sebep her ne olursa olsun, Mehmet şikâyetçi değildi. "Fazla bile" diye mırıldandı. Kızı eteklerini toplayıp arabaya bindikten sonra şoför mahalline yöneldi.

***

Koca kalabalığın, ışıkların ve balonların içinde Azize'nin tek tesellisi bir süre sonra kavuşacağı sessiz sakin denizdi. Sahil kenarında tercih edilen düğün salonu için çifte özel bir tebrik iletmek uygun olurdu, çarşıdaki tek düğün salonu burası olmasaydı. Bir sürü akraba ve komşuyla selamlaşmak, hal hatır sormak, kimi zaman uzun ama gereksiz bahislerden konu açıp sohbet etmek zihni dolu birine göre işkenceden farksızdı. Köyün tüm çocukları anneleriyle gelmişti. Zaten evlenen de içlerinden birinin abisiydi. Erkekler beyaz gömlek, kızlar da fırfırlı elbiseler giymiş balonlarla oynuyorlardı.

İkizler Azize'yi, oturduğu cam kenarında bulmakta hiç zorlanmadılar. Koşturup yanına geldiler ve iki yanına oturup dakikalarca sohbet ettiler. Bunca süsün içinde ablalarını biraz sade bulmuşlardı. Beğenmediklerinden değil ama camiye gelirken daha güzel gözüktüğünü söylediler. Hele bir gök mavisi tülbendi vardı ki Nermin en çok onu seviyordu. Siyahın içinde ciddi gözüktüğüne hemfikirdiler. Narin örtünün ardını görmek ister gibi gözlerini kocaman açarak Azize'nin başına yaklaştı. Hemen anlaşıldı amacı. Camide de her fırsatta kafasını rahlenin önüne koyuyor, komik bir merakla "senin saçın ne renk?" diye soruyordu. Yine aynısını yapmaya niyetliydi.

Genç kız güldü kendini tutamadan. Narin'i hiç beklemediği bir anda yakalayıp zayıf bedenini kucağına oturttu. Burnunu sıktı yaramazlığının tatlı cezası olarak. "Ama Azize abla, hiç söylemiyorsun ki! Ne zaman öğreneceğim?"

AzizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin